Oxford Üniversitesinde açılan Organ Rejenerasyon Merkezinde, nakil süresinin uzaması, hastalık gibi nedenlere bağlı sorun belirlendiğinden hastaya nakledilemeyen organlar, uygulanan tedaviyle performansları artırılarak bir başkası için umut olabilecek.
İngiltere’de kurulan merkezdeki uygulamalarla, organın vücuttaymış gibi görevini yerine getirmesi, aynı zamanda karaciğerdeki yağ oranının azaltılması, kalbin atmaya devam etmesiyle, organların nakil için performansının artırılması sağlanacak.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Böbrek ve Pankreas Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Acar Tüzüner, AA muhabirine, alandaki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de 25 bini böbrek olmak üzere yaklaşık 30 bin hastanın organ beklediğini anlatan Tüzüner, bu kişilerin sağlıklarına kavuşabilmesi için tek koşulun nakil olduğunu ifade etti.
Kalp, akciğer, karaciğer hastalıklarında organ yetmezliği geliştiğinde kişinin hayatta kalmasının mümkün olmadığını kaydeden Tüzüner, böbrek hastalarında ise bir süre diyaliz tedavisiyle yaşama tutunmanın mümkün ancak yeterli olmadığını belirtti.
Tüzüner, bağışlanan organların performansının artırılabilmesi ve çeşitli nedenlere bağlı olarak nakil yapılamaması durumunda organın işlevinde kayıp yaşanmasının önlenebilmesi için yüksek teknolojik cihazların geliştirildiğini bildirdi.
Organın bağışçıdan çıkarıldıktan sonra alıcıya takılması ve tekrar kanlandırılması için kısıtlı zaman bulunduğuna ve kan pompalanmayan organların hızla ölmeye başladığına değinen Tüzüner, “Her organın dayanma süresi farklıdır. Kalp alındıktan sonra 4, karaciğer ve pankreas 12-16, böbrek 24 saate kadar dayanabiliyor. Nakil için bekleme süresi uzadığında organın fonksiyonu bozuluyor, hücreler ölüyor ve bir süre sonra kullanılamaz hale geliyor.” diye konuştu.
“Organa vücut sıcaklığında oksijenli kan veriliyor”
Prof. Dr. Tüzüner, vericiden alıcıya organın nakledilmesi için geçen sürede fonksiyon kayıplarının en aza indirilmesi ve organdaki kimi hasarların giderilerek nakil için uygun hale getirilebilmesi için dünyanın ilk yüksek teknolojik özellikli özel cihazlarının bulunduğu bir laboratuvar açıldığına işaret ederek, “İngiltere’de Oxford Üniversitesinde Organ Rejenerasyon Merkezi açıldı.” dedi.
Eskiden organların özel hazırlanmış solüsyonlarla soğutulduğunu ve artı 4 derecede saklanarak organa tekrar kan gidene kadar mevcut enerjinin idareli kullanılmasının sağlandığını dile getiren Tüzüner, bu uygumalanın yeterli olmadığını bildirdi.
Vericiden çıkarılan organların perfüzyon cihazlarına takılıp, vücut sıcaklığında oksijenli kan verildiğini belirten Tüzüner, bu şekilde organın, vücuttaymış gibi hayatta kalmasının sağlandığını kaydetti.
Tüzüner, karaciğerin bu şekilde alıcıya nakledilene kadar vücuttaymış gibi safra üretmeyi sürdürdüğünü anlatarak, “Örneğin bu şekilde böbrek takıldığında idrar yapmayı sürdürüyor. Yaklaşık 4-6 saatte takılması gereken kalp de dışarıdayken vücuttaki gibi atmaya devam ediyor. Bu nedenle nakil için çok daha uzun süre kazanılabiliyor. Zaman kazanılması, farklı bir kişi için uygun alıcı bulabilme şansını da artırıyor.” şeklinde konuştu.
“Organdaki hasar giderilebiliyor”
Tüzüner, merkezde yapılan çalışmalarla organdaki hasarın giderilmesine önemli katkı sağlanabildiğine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:
“Organlar, ölen kişilerden alındığından bazen hasarlı olabiliyor. Bu cihazlara takılan organlarda dolaştırılan kan ya da özel solüsyonlarla, organların alıcıya takıldığında performansının nasıl olacağı bilgisi, organ kişiye nakledilmeden elde edilebiliyor. Standart uygulamada organın çalışıp çalışmayacağı ancak nakledildiğinde görülebiliyor. Şimdi ise organ makineye takıldığında vücutta çalıştığı gibi taklit edildiği için organın performansı ölçülebiliyor. Bu da hangi organın takılıp takılmayacağına karar verilmesinde önemli rol oynuyor.
Diğer önemli çıktı ise artık yavaş yavaş organları tamir etme yeteneği elde edilmeye başlandı. Organ takılmadan önce belli bozuklukların olması halinde çeşitli tedaviler bu cihazlarla sağlanıyor. Organ tedaviye cevap veriyorsa ve iyileşme gösteriyorlarsa bir kişiye takılabilir hale getirilebiliyor.”
“Çalışmalar henüz deneysel”
Organın tamir edilmesine imkan veren çalışmaların henüz deneysel düzeyde olduğuna işaret eden Tüzüner, insanlar üzerinde de denenen bu çalışmaların sonuçlarının başarılı çıktığını söyledi.
Tüzüner, karaciğerde yüzde 30’un üzerinde yağlanma halinde naklin başarısız olduğunu ifade ederek, “Yağlı karaciğer çıkarıldıktan sonra özel solüsyonlarla tedavi edilerek yağ oranı düşürüldü. Yeni açılan bu laboratuvarda gerçekleştirilen uygulamayla nakiller gerçekleştirildi. Bunun sonuçları da bilimsel platformlarda yayımlandı.” dedi.
Bunun dışında böbreklerdeki asit-baz gibi bazı anomalilerin önceden belirlenebildiğini dile getiren Tüzüner, “Kalpte de ilk defa yeni bir uygulama yapıldı. Perfüzyon cihazlarına takılan kalbe, alıcıya takılana kadar sıcak kan verilerek atması sağlandı. Bu sürede, hücre kaybı önlenerek, kalbin başkasına nakli gerçekleştirildi.” bilgisini verdi.
Prof. Dr. Tüzüner, Ankara Üniversitesi bünyesinde de böyle bir merkez açılmasının planlandığını sözlerine ekledi.