Geçtiğimiz salı günü bu köşede Yıldırım Samanlı’daki yaklaşık 165 bin metrekarelik alanda yapılan plan değişikliğini yazmıştım.
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’in “Plan değişikliğiyle ilgili dava açmak için genel merkezden yetki istedik. TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu (İKK) düzeyinde de dava açmayı planlıyoruz” sözlerine de yer vermiştim.
Öncelikle hemen belirteyim, o yetkilendirme geldi.
Hatırlatmak gerekirse bahsettiğimiz Samanlı’daki bölge daha önce hastane kurulmasıyla gündeme gelmiş ancak taşkın alanında yer aldığı için akademik odaların itirazıyla uzun süren tartışmaların ardından projeden vazgeçilmişti.
Söz konusu alanda yapılan plan değişikliği ile 160 bin metrekarelik yer, sırasıyla kentsel dönüşüm rezerv alanı ardından da Kısmen Lojistik Tesis Alanı ilan edildi.
Sonra da ihale işi bitirildi.
Sanki taşkın tehlikesi ortadan kalkmış, daha yakın geçmişte büyük felaketler yaşamamışız gibi yapılan plan değişikliği ve çok ciddi risk taşıyan bölgeye lojistik merkezi kurma isteği TMMOB Bursa İKK’nın hafta başında düzenlediği toplantının gündem maddelerinden biriydi.
Yazının yayınlanmasından sonra ulaşan Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi Başkanı Murat İlkme, Samanlı’daki rezerv alanla ilgili kendilerinin oda olarak dava sürecini başlattıklarını aktardı.
Konunun yaklaşık 1 yıllık geçmişi bulunduğunu, İKK toplantısında da Şehir Plancıları Odası’nın davasına müdahil olma kararına varıldığını açıkladı.
İlkme, şu bilgileri paylaştı:
“İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre imar planları/değişikliklerine istediğiniz zaman dava açamazsınız. Belirli dava açma süreleri vardır. Bu süreler dışında açılan davalar zaten süre aşımından reddedilir. Bu bölgeye ilişkin daha önceki şehir hastanesi kurulması, rezerv alanı ilan edilmesi planlarına da sadece biz dava açmıştık.”
Büyük tehlike potansiyeli bulunan taşkın alanına lojistik tesis kurma projesine karşı dava sürecinin başlaması, İKK’nın da konuya dahil olması kent adına önemli.
Aslında İlkme’nin de belirttiği gibi süre aşımı olsa da farklı metotlarla yine iptal davası açılabilirdi.
Ankara’dan bekledikleri yetki yazısı gelen Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek’i aradığımda söylediği taze bilgi ise birilerinin süreci hızlandırdığına işaret ediyordu.
Şimşek, “Şantiye şefliği talebi gelmiş bölge ile ilgili. Bu ne demek inşaat süreci öncesi ruhsat almak için ruhsat çalışması var. Belediyeye ruhsat var mı yok mu yazılı olarak sorup, öğreneceğiz. Ruhsat çalışması varsa ruhsatın iptaliyle ilgili dava da açabiliriz, ayrı açmak yerine mevcut davaya müdahil de olabiliriz. Bir ruhsat süreci varsa ruhsat kesildikten sonra iptali için avukatımızla istişare yapacağız. Mesele a firması b firması konusu değil, şu ana kadar neredeydi odalar denebilir ancak ihaleyi çok geç öğrendik” dedi.
İŞTE SAMANLI İTİRAZININ GEREKÇELERİ
Yazının ilk bölümünde de belirttiğimiz üzere Samanlı’daki itirazın ana nedeni bölgedeki taşkın riski.
Murat İlkme, “Bursa İli, Yıldırım İlçesi, 3540 Ada 176-177 Parseller, 3542 Ada 4-5-18 Parseller, 3543 Ada 149-32 Parseller ve 3543 Ada 150 Parsele (Rezerv Yapı Alanı) İlişkin hazırlanan 1/25000 ve 1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği”nin öncelikle yürütmesinin durdurulmasına takiben iptaline karar verilmesi talebiyle ilgili açtıkları davanın dilekçesini de paylaştı.
Mahmekeye düzenlemenin iptaliyle ilgili sunulan gerekçelerin bir bölümünü aktarmak istiyorum:
“Plan değişikliği talep edilen alan, “Bursa Ovası Gölbaşı Barajı Sulaması” içerisinde yer almakta, söz konusu alanın tamamı, alanın kuzeyinden geçen Deliçay Deresi taşkın etki alanı içerisinde kalmakta yoğun drenaj ve taban suyu problemleri olan bir bölgedir. Plan değişiklikleri açıklama raporlarında yer alan Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Etüt, Planlama ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı’nın 01.10.2020 tarih ve 523005 sayılı görüş yazısı incelendiğinde; kurutma kanallarının aynen muhafaza edilmesi, alanın kuzey sınırında olan Deliçay Deresi sebebiyle su baskınlarına uğrayabilecek saha olarak tespit ve ilan edilmiş olduğu belirtilmekte ve “En son Kasım 2017 de açılan drenaj kuyusunda 2.50 metre civarında taban suyuna rastlanmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda bölgenin imara ve yapılaşmaya açılmasının taban suyu, drenaj ve yüzeysel akış yönü ile bölgede sorunlar yaratacağı düşünüldüğünden bahse konu parsellerin tarım dışı kullanıma açılması uygun görülmemektedir.” denilmektedir.”
Yapılan plan değişikliğinin bölgeyi yapılaşmaya açarak yukarıda ifade edilen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görüşü ile örtüşmediği görülüyor.
Planlar arası plan kademelenmesi olmaması, kurum görüşlerinin dikkate alınmadan plan üretilmesi, rezerv yapı alanının finansman kaynağı olarak görülerek plan kararları üretilmesi kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına aykırılık teşkil ediyor.
Üstelik daha yargı süreci tamamlanmadan, ihale ve inşaat sürecine geçmek için neden bu kadar acele ediliyor?
Yargının kaplumbağa gibi hareket etmesi de soru işaretlerini artrıyor…
1 yılda bölgeye daha bilirkişinin dahi gönderilmemesi neyin nesi?
TÜRK LİRASI’NIN BU KADAR DEĞERSİZLEŞTİRİLMESİ KABUL EDİLEBİLİR Mİ?
Öfkeleniyorum.
Çünkü hazmedemiyorum.
Türk Lirası’nın dünyanın en değersiz para birimlerinden biri haline getirilmesini kabullenmekte güçlük çekiyorum.
Bir model geliştirebilirsiniz.
Aklı başında tüm ekonomistler başarılı olamayacağını bilimsel şekilde açıklasa da yine de bir süre deneyebilirsiniz.
Bu kadarını bir şekilde anlarım.
Ancak uyguladığınız politika enflasyonu patlatıp, kuru zirveye tırmandırırsa…
Halk her yeni gün bir öncekinden daha fazla yoksullaşırsa…
Temel gıda maddelerini tüketmek bile artık lüks olursa…
Ve siz böyle bir tabloda aynı yanlışta ısrar ederseniz bu kadarını asla anlayamam.
Şu an geldiğimiz noktada kur korumalı TL mevduatın sırtımıza yüklediği ağır yüke mi yanalım, yoksa dövizin doludizgin tırmanışını sürdürmesine mi hayıflanalım.
Mahvolan sadece biz değiliz, aynı zamanda geleceğimiz.
Bu hayat pahalılığında zaten yeterince beslenemeyen, çoğu süte bile muhtaç kalan öğrencilerin teknolojik ürünlere erişmesi de neredeyse olanaksızlaştı.
Dünyanın ulaştığı seviye ortada.
Gerçi endişe etmeyelim bizim de 1 milyon yazılımcımız yolda!
Yani yoldaydı.
Hâlâ öyle midir?
Bilemiyorum!
Ağlanacak halimize güldürüyoruz dünyayı sadece…
Apple Türkiye’nin son yaptığı zamla ilgili haberleri okumuşsunuzdur.
Sadece ona değil, diğer tüm markaların fiyatlarının ulaştığı seviyeye bakın.
Bu çocuklar teknolojik ürünleri hangi parayla nasıl satın alacak da kendini geliştirecek ve iş yapacak.
Türkiye, böyle giderse 10-20-30 yıl sonrasını da ıskalayacak.
Belki de çoktan ıskaladı.
Biz henüz tam farkında değiliz, o ayrı…