Temel gıda ürünlerinde yüzde 8 olan KDV’nin %1’e indirilmesi vatandaşı açıkçası pek rahatlatmadı.
Zira örnek vermek gerekirse 6.00 lira seviyesindeki bir etiketin 5.61’e düşmesi bilhassa son aylardaki fahiş fiyat artışları göz önüne alındığında sembolik kaldı.
Marketlere yönelik yüzde 7 de siz indirim yapın çağrısı istenilen düzeyde karşılık bulmadı.
Aşağı yönlü hareket devletin feragat ettiği KDV oranı ölçüsünde gerçekleşti.
Son durumla ilgili fikir alışverişinde bulunduğum bir sektör temsilcisi, enerji ve akaryakıta gelen zamlar geri alınmadan kendilerinin fiyatlarda ekstra bir iyileştirme yapamayacağını söyledi.
Şu açıklamaları dikkat çekiciydi:
“İşçi, enerji ve akaryakıt maliyetlerindeki artışı fiyatlara tam anlamıyla yansıtamadan KDV indirimi geldi. Bu düzenleme açıklandıktan sonra zam yapamazdık. Devletin KDV indirimini zamları tam anlamıyla hayata geçiremeden uygulamak durumunda kaldık. Maksimum iki haftaya kadar fiyatlarda yine yukarı yönlü bir artış yapmaktan başka çaremiz yok.”
Sektör temsilcisi “Market alışverişi için elinizi çabuk tutun” dedi.
Yakında fiyatların tekrar yükseleceğinin altını çizdi.
Aslında sorunun çözümü için problemin kaynağı doğru tespit edilmeli.
İthalata harcanan para çiftçiyi desteklemek için kullanılsaydı etiket krizi en azından bu boyutta asla yaşanmazdı.
Ancak her ne hikmetse sıkıntının ana nedenine hiç odaklanılmadı.
Üretimi destekleyecek adımlardan kaçınıldı.
Tarladaki sorunlar giderilmeden zabıtalarla market basarak fiyatların düşürülebileceği sanıldı.
Aynı yanılgı hala devam ediyor…
Bu nedenle Türkiye, gıda enflasyonunda Avrupa ülkeleri içinde birinci, dünyada ise ilk 10’da yer almayı sürdürüyor.
Geçen sene tarımsal ürün ithalatına toplamda 11,6 milyar dolar ödendi.
2021’nin resmi enflasyonu yüzde 36 seviyesindeyken bu yıl için çiftçiye sadece yüzde 27 oranında artan devlet desteklemesi ile ülke tarımının düzlüğe çıkmasını beklemek zaten hayalcilik değil mi?
Kur makul seviyedeyken ithalata sarılıp geleceği hesaplamadan üreticiyi yok saymanın ceremesini çekiyoruz.
Üstelik pandemide parası olanın dahi ürün temin edemediği bir süreçle yüzleşmişken yaşananlardan ders almıyoruz.
KONUT FİYATLARINI UÇURAN LİSTE
Dün ev fiyatlarındaki astronomik artışa değinmiş, bu durumun en önemli nedeni olan inşaat maliyetlerindeki yükselişin detaylarını ise bugün paylaşacağımı ifade etmiştim.
Çarpıcı listeyi Bursa’nın önemli müteahhitlerinden biri paylaştı.
Ekim 2021 ile Şubat 2022 arasında sadece 4 ayda gözlenen maliyetlerdeki bazı fahiş zamları örneklendirmek gerekirse…
İnşaat demirinin tonu %64,43’lük artışla 7.310 liradan 12.020 liraya çıktı.
Çimentonun tonu 580 liradan 718 liraya geldi. Yüzde 23,79’luk artış gözlendi.
Alçıpanın plakası 32 liradan %103,13’lük artışla 65 liraya yükseldi.
Seramiğin metrekaresi yüzde 100 zamlandı. 90 liradan 180 liraya çıktı.
Alçı sıvanın tonu 349 liradan %83,38’lik artışla 640 liraya yükseldi.
PVC ham maddenin fiyatı ise ton bazında %38,72’lik yükselişle 25.400 liradan 35.235 liraya tırmandı.
C30 Beton, Gazbeton, Klima, Havlupan, Kum, Radyatör…
Fiyatı artmayan yok!
Bir kez daha vurgulayalım, bu zamlar sadece 4 ayda gerçekleşti!
Mart 2020’ye göre kıyaslarsak demirde %275,63, çimentoda %176,15, alçıpanda %282,35, seramikte %328,57, alçı sıvada %223,23, PVC ham maddede %425,90 oranında artış oldu!
Doğal olarak da konut fiyatları uçtu…
Yeni yapılanların ise yüzde 50 daha zamlanması bekleniyor.