Öncelikle mevcut durumu özetleyerek başlayalım.
Söylenen şu:
Global ölçekte üretimle ilgili yaşanan sıkıntılar nedeniyle şu anda otomobil arzı eskiye nazaran çok az.
Bayilerde araç bulunamıyor.
Araba almak isteyenler uzun bekleme listelerinde sıraya giriyor.
Bu süreçte çeşitli dalaverelere de imza atılıyor.
Sıra gelse dahi otomobili kimse öyle liste fiyatıyla satın alamıyor.
Vatandaş dayatılan bazı ekstra bedelleri ödemeye zorlanıyor.
Hâl böyle olunca ikinci el de çığırından çıkmış vaziyette.
Malum sitelerde araç ilanları sıfır otomobillerden daha pahalıya yayınlanmaya başlandı.
Üretimdeki sıkıntılara döviz kurundaki yukarı yönlü oynaklık eklenince araç fiyatları sürekli zamlandı.
Araba yatırım için alınan bir mal hüviyetini kazandı.
Bugün sıfırdan daha pahalı ikinci el araç alan bile iki ay sonra kâra geçiyor.
Çünkü Türk Lirası’ndaki değersizleşmenin önüne geçilemiyor.
Arz-talep dengesizliği, artan döviz kuru, otomobilin yatırım aracı olarak görülmesinin üzerine taşıt alımında uygulanan dünyada eşi benzeri olmayan korkunç ağır vergi yükünü koyduğunuzda karşınıza yerli üretim sıfır Fiat Egea’nın en boş modelinin 365 bin liraya dayandığı bir manzara çıkıyor.
Sonra gençler neden ülkede durmak istemiyor deniliyor…
İş beğenmemelerine tepki gösteriliyor.
Normal maaşlı işle sıfırdan araba sahibi olmanın, barınma ihtiyacını gidermenin artık hayal olduğu görmezden geliniyor.
Bursa Oto Galericiler Odası Başkanı Hakan Yanık, yaptığımız görüşmede, üretime ilişkin problemler yaşansa da esas sıkıntının stokçuluktan kaynaklandığını iddia etti.
Sohbetimizde bayilere âdeta isyan etti.
Danışıklı dövüş ile piyasanın kızıştırıldığını belirtti.
Bursa’da da ciddi sayıda sıfır araç bulunduğunu ancak satışa sunulmadığını kaydetti.
Az sayıda otomobilin, ekstra bedellerle vatandaşa pazarlandığını dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinin mutfağından paylaştığı hayli konuşulan son videosuna gelirsek…
Yine kanayan yaraya parmak basarak doğru bir muhalefet örneğiyle karşımıza çıktı.
Bu yüzden çok ses getirdi “Araba alımını öteleyin, Bay Kemal olarak sözümdür; ikinci el araba parasına sıfır araba aldıracağım sizlere” açıklaması…
Kılıçdaroğlu’nun “İlk yapacağımız işlemlerden biri 1.6 motor otomobillerde vergileri bugünün dörtte biri oranına indirmek olacak. Hafif ticari araçlarda da vergileri indireceğiz” sözlerinin yankısı sürerken geçen yılın sonunda Cumhurbaşkanı’na ÖTV yetkisi veren kanun ilgili tebliğe Resmî Gazete’de işlendi.
CHP liderinin yarattığı etki bir anda perçinlendi.
Yapılan düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı, motorlu araç ÖTV ve matrahlarının alt ve üst sınırını 3 katına kadar artırabilecek, sıfıra indirebilecek.
Asgari ücret süreci, KYK meselesi, emekli ikramiyesi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olarak çıkması doğru mudur; bu şüphesiz ki ayrı tartışma konusudur.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun iktidar yapar muhalefet sadece eleştirir algısını muhalefet söyler iktidar yapar şeklinde değiştirdiği, seçmendeki karşılığını kuvvetlendirdiği tartışmasız bir olgudur.
NİLÜFER’DE SİNEK İSTİLASI!
Şikâyetlerin arttığını duyuyoruz.
Bizzat da gözlemliyoruz.
Bilhassa Nilüfer’de son günlerde ciddi bir sinek problemi yaşanıyor.
Yeşil alanın fazla olduğu Kültür ve Çamlıca mahallesi sakinleri balkonda oturamaz hâle geldiklerini dile getiriyor.
Vatandaşlar ilaçlamaların yeterli düzeyde yapılmadığını ifade ediyor.
Karasineklerin yanı sıra sivrisineklerin de sayısının arttığı kaydediliyor.
Aslında Büyükşehir Belediyesi, Bursa’nın 17 ilçesinde 231 ilaçlama personeli, 343 araç ve ekipman ile sinekle mücadele adına ciddi efor sarf ediyor.
Ancak malum bugünlerde bir de çayır tırtılı belasıyla uğraşılıyor.
Bursa’da 170 bin dekar alanda ayçiçeği üretimi yapılıyor.
Şu ana kadar 6 bin dekarlık alanda tespit edilen, tarlalara büyük zarar veren çayır tırtılı mücadelesinde diğer ekiplere verilen destek ilçelerdeki çalışmaları aksatmış olabilir.
Buna karşın hava sıcaklıklarının yükselmesiyle popülasyonu artan sineklerle mücadele de es geçilmemelidir.
AVM ÇALIŞANLARININ SESİNİ DUYAN VAR MI?
Kanunen belirlenmiş mesai saatlerinin çok üzerinde çalıştırılıyorlar.
Buna karşın asgari ücretten bir lira fazla gelir elde edemiyorlar.
Mobbing ve emek sömürüsünü kelimenin tam anlamıyla iliklerine kadar hissediyorlar.
Çalışanlarının haklarını verenleri tenzih ediyoruz.
Ancak AVM’lerde âdeta işçi düşmanlığı yaptığı iddia edilen firmaların çoğunluğunun ne yazık ki Türkiye kökenli olduğunu okuyoruz.
Çalışma hayatıyla ilgilenen yetkililer AVM’leri ne sıklıkla denetliyor doğrusu merak ediyoruz.
Kısa bir sosyal medya taraması yapılsa dahi çok sayıda firmayla ilgili çarpıcı iddialara denk gelinebilir.
Kanun dışı uygulamalar cezalandırılırsa, yaptırımlar da caydırıcı olursa şirketler çalışanlarına köle muamelesi yapmaktan belki vazgeçebilir.