Enerji, şüphesiz ki bir millî güvenlik meselesi.
Ülkenin her alanda özgürce hareket edebilmesi için dışa bağımlılığın büyük ölçüde azaltılması hatta mümkünse sona erdirilmesi gerekli.
Çok değil 4 ay önce İran gazı kesti, Türkiye şalter indirdi.
Sanayi bölgelerinin üç gün elektriksiz kalması ekonomimizi derinden darbeledi.
Daha önce de söylediğimiz gibi darboğaz şöyle dursun herhangi bir politika üretmede gaz arzını sağlayan ülkelerin perspektifinde hareket etme zorunluluğu bağımsızlık bağlamında çok tehlikeli.
İşte bu nedenle enerjide kamucu politikaları savunanlardanız.
Her ne kadar şu anda tam tersi uygulansa da bir millî güvenlik alanında özelleştirmelere karşıyız.
Bu girizgâhın ardından dün katıldığımız önemli toplantının ayrıntılarını aktarmaya başlayalım.
Marmara Bölgesi’nin güneyini kapsayan hizmet sahasında Bursa başta olmak üzere Balıkesir, Çanakkale ve Yalova’da enerji tedarik hizmeti sağlayan Uludağ Enerji Grubu’nun yeni yüzünün lansmanı yapıldı.
Hatırlarsanız 2022’nin ilk yarısında Uluğ Enerji paylarının tamamı uluslararası sürdürülebilir altyapı yatırım fonu Actis’e satılmıştı.
Uluğ Enerji, Nihat Özdemir’in sahibi olduğu Limak Şirketler Grubu’nun bir parçasıydı.
Uludağ Enerji Grubu, İngiliz şirket Actis’e geçtikten sonra ilk kez kamuoyunun karşısına çıktı.
“Hayata Güç Veriyoruz!” sloganı kullanıldı.
Uludağ Enerji’nin CEO’su İsmail Ergüneş, konuşmasında sürekli değişimi vurguladı.
Kritik açıklamalar da yaptı.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) 1 Temmuz’da yüzde 30’luk zam kararı aldığına yönelik haberler yalanlanmıştı.
CEO İsmail Ergüneş, “Algı yaratılmaya çalışılıyor. Kamu ile hiçbir zam ilişkimiz yok” ifadelerini kullandı.
Ancak zam yapılmasının kaçınılmazlığını şu sözlerle vurguladı:
“Uzun süredir maliyetler tarifelere yansıtılmıyor. Böyle ilerlenmeye çalışılıyor. Tarife artışına mutlaka ihtiyaç var. Bunun ekonomik ve toplumsal analizi yapılıyor. Ek bütçe teklifi var. Maliyetin bu kısmının sübvanse edilmesi de gündemde.”
Elektrikte kamucu politikalardan uzaklaşmanın ve plansızlığın bedelini ödeyeceğiz kısacası.
Ya sübvanse ile kaynaklarımızın büyük kısmını faturaların yükselmemesi için ayıracağız ya da zamla vatandaşa bir büyük darbe daha vuracağız.
Uludağ Enerji’nin 2021 yıl sonu itibarıyla hizmet verdiği tüketici sayısı 5 milyonun üzerine çıktı.
Abone sayısı ise 3,5 milyona ulaştı.
Bu sene için 1,2 milyar liralık yatırım yükümlülükleri var.
Söz konusu yatırımın yaklaşık yüzde 50’sini Bursa alacak.
Yatırım demişken şu ekonomik ortamda acil ihtiyaçların karşılanmasına odaklanılacak.
Daha çok mevcut durumdan geri gitmemeye çalışılacak.
CEO İsmail Ergüneş, İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım’ın (AYEDAŞ) enerji kesintisi düşüklüğünde en iyi değere sahip şirket konumunda bulunduğunu açıkladı.
Uludağ Enerji’nin ikinci sırada yer aldığını söyledi.
AYEDAŞ’ın kırsalı yok, çoğu hatları da yeraltında.
Bursa’da ise tam tersi bir tablo var karşımızda.
Kesintilerin azalması için enerji hatlarının yeraltına alınması gerekiyor.
Ancak bu maliyeti karşılayacak bir güç şu an için yok.
GES İÇİN YATIRIM YAPILACAK MI?
Toplantıda İsmail Ergüneş’e yenilenebilir enerjiyle ilgili yol haritalarını sordum.
Ancak somut, tatmin edici bir yanıt alamadım.
Actis de Uludağ Enerji’nin mevcut ekibi de ifade ettiklerine göre tedarik sürekliliği, enerjide arz güvenliğinin zorunluluk haline geldiğinin farkında.
Kurumsal sorumluluklardan, kurumsal vatandaşlıktan söz ediliyor.
Avrupa bu kışı nasıl geçireceğini tartışıyor.
Bütün evlerin 18 derece ısıda sabitlenmesi, enerji kesintileri gündeme geliyor.
Peki, biz ne yapacağız sorusuna somut yanıt verilmediğinde ise afili cümleler beylik sözlere dönüşüyor.
Güneş Enerji Santralleri’nde (GES) tüketimi az olan bölgelerde GES üretimleri fazla olduğunda gerilim yükselmeleri ve şebekede hasar meydana geliyor.
Dolayısıyla hem TEİAŞ’ta kapasite olmaması hem de bu teknik gerilim yükselmelerinin olduğu durumda o bölgelere GES izinleri verilmiyor.
Örneğin Bursa’nın dağ yöresi GES için biçilmiş kaftan.
Tüketimi az, güç trafosu küçük bölgenin GES yapılabilirliği muazzam.
Marjinal tarım arazisi çok, güneşlenme süresi ideal.
Ancak kapasite yetmiyor, gerilim yükseliyor deniyor.
Bu durumları ortadan kaldıracak teknik altyapı sağlanacak mı?
İngilizlerin Türkiye yatırımının perde arkasını yabancı sermayenin bir temsilcisinden de dinlemek isterdik.
Sürekli değişimden bahseden şirket neden aynı ekiple yola devam kararı aldı, onu da sormayı arzulardık.
Ergüneş, konuşmasının sonunda “Kadını, gençliği, çocuğu, çevresel sorunları odağına koyan, sorumluluklar üstlenen değer yönetimi anlayışını göreceksiniz” dedi.
Bunu trafo boyamanın ötesinde işlere imza atılacağının bir sözü olarak kabul edip takipçisi olacağımızı belirtelim.
YAZ SAATİ UYGULAMASINA PSİKOLOJİK BAKIŞ
Mimarı Berat Albayrak’tı…
Çok tartışılan, hâlâ da tartışılmaya devam eden, toplumun neredeyse tamamının psikolojisini bozan kalıcı yaz saati uygulaması 2016’dan beri hayatımızda.
Uludağ Enerji’nin CEO’su İsmail Ergüneş’e uygulamayı nasıl değerlendirdiğini de sordum.
Elinde tasarrufa ilişkin veri bulunmadığını söyledi.
Şöyle devam etti:
“Ülkenin vatandaşı olarak sosyal açıdan ben de sabah karanlıkta kalkıp güne başlamanın insan psikolojisi üzerinde çok olumlu olmadığını düşünüyorum. Önce insanız, üretken olmak için verimliliğimizin, psikolojimizin, modumuzun iyi olması gerekir.”
BTSO BİR SORUNU DAHA ÇÖZDÜ
Bursa ve Ankara arasında mekik dokuyor.
Sıkıntıları yetkililere birinci ağızdan aktarıyor.
Problemlerin tek tek çözülmesini sağlıyor.
Kamuya iş yapan müteahhitlerin, kuyum sektörünün sorunlarını nasıl giderdiyse yoğun bürokrasi trafiği ile önemli bir tıkanıklığı daha aştı Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay…
Son dönemde Malezya’dan ürün temin eden firmalar, ana limanlardan yola çıkan gemilerin taşıma sırasında farklı ülkelerden aktarmalarda bulunmaları nedeniyle ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalmaya başlamıştı.
Bu durum nedeniyle iki ülke arasındaki ticaret duraksadı.
Neyse ki Başkan İbrahim Burkay’ın Ticaret Bakanı Mehmet Muş’la konuyla ilgili kurduğu yoğun temas olumlu sonuçlandı.
Getirilen düzenleme sayesinde ceza uygulaması ortadan kalktı.
İki ülke arasında ticaret yeniden canlandı.
Ekonominin şu sıkıntılı ortamında BTSO’nun özverili çalışmaları takdiri bir kat fazla hak etmiyor mu?