Bursa’da cumartesi günü hareketli geçecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, saat 16.00’da Gökdere Meydanı’nda halka seslenecek.
Mitingin öncesinde ise Erdoğan’ın Bursa ziyaretinin en önemli ayaklarından birini oluşturacak ekonomi programı gerçekleştirilecek.
Türkiye’nin ilk interaktif uzay ve havacılık temalı eğitim merkezi olma özelliğini taşıyan Gökmen Uzay Havacılık Eğitim Merkezi’nin (GUHEM) otoparkında tören alanı oluşturulacak.
Bursa iş dünyasının temsilcileri saat 13.30’da GUHEM’de Cumhurbaşkanı ile buluşacak.
Burada BTSO’nun artık bir kent geleneği haline gelen ekonomiye değer katanlar ödül töreni düzenlenecek.
“Bursa Büyürse, Türkiye Büyür” inancıyla çalışmalarını sürdüren sektör ve ihracat liderleri ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden alacak.
Aynı zamanda GUHEM’de son 1 yılda hayata geçen yeni yatırımların toplu açılışı da yine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılacak.
Erdoğan, bu ziyaretinde Bursa Teknoloji Organize Sanayi Bölgesi’ne (TEKNOSAB) gitmeyecek.
Ancak aralarında TEKNOSAB’daki firmaların da bulunduğu yaklaşık 40 yeni üretim tesisini online bağlantı ile açacak.
Bursa, Türkiye ekonomisine yine ciddi yatırım ve istihdam katkısı sunacak.
BURSA YOL AYRIMINDA!
Bıkmadan anlatıyor.
Usanmadan tekrar ediyor.
Kamuoyuna sunduğu vizyonu tüm paydaşlarla açık yüreklilikle paylaşıyor.
Elini taşın altına koymaktan çekinmiyor.
Çünkü BTSO Başkanı İbrahim Burkay kentle ilgili sorumluluk hissediyor.
50 yaşından sonra bir balıkçı kasabasında yaşamayı hayal edebilirdik ancak bu görevlerdeysek tatil planları yapma lüksümüz yok diyor.
Bursa’nın artık bir yol ayrımına geldiğini görüyor.
Adana örneğindeki gibi sanayi treni kaçtıktan sonra aynı noktaya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu da gayet iyi biliyor.
Pazartesi akşamı Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği’nin (BUSİAD) Çekirge Toplantısı’nı takip ettik.
Başkan Burkay’ın “Türkiye’nin Kalkınmasında Bursa’nın Rolü ve Gelecek Vizyonu” başlıklı sunumunu bir kez daha izledik.
Daha önce defalarca dile getirmiştik.
Dolayısıyla bu kez verilere değinmeyeceğim.
Sadece Başkan Burkay’ın şu sözlerinin altını yine çizeceğim:
“Düzensiz sanayi alanlarını Bursa’nın dışına çıkarmalıyız. Bursa’nın kurtuluşu bu. Kamuoyu, özellikle karar verici niteliğinde olanların birçoğu ne olduğunu net anlamadan karşı çıkıyorlar. Net ifademle söylüyorum Bursa’nın düzensiz sanayiden kurtulması lazım. 17 OSB’de çalışan sayısı 190 bin. Plansız alanlarda çalışan 230 bin kişi var.”
Bursa’nın trafik problemi köprü, şerit ilave edilerek çözülmenin çok ötesinde bir seviyede.
Artık kabuğuna sığmayan sanayi de ‘planlı’ şekilde büyümek istiyor.
Tarım alanlarına zarar vermeden, doğru alanlar yaratılması gerekiyor.
Yer gösterin, taşınalım, şehir merkezini boşaltıp kenti rahatlatalım deniyor.
Bunun taahhüdü de veriliyor.
Haliyle iş artık siyasi iradeye düşüyor.
Başkan Burkay, “Doğru ile yanlışı ayırt edemez ise o toplumun gelişmesi mümkün değildir” diyor.
Şöyle devam ediyor:
“Güneyimiz Uludağ, kuzeyimiz Marmara; ya doğuya ya batıya büyüyeceğiz. Bunu yaparken de mutlaka lojistik köyleri, uydu kentleri, katı atık üretim tesislerini, geri dönüşüm merkezlerini koymamız, yeni nesil endüstri bölgelerini bu bölgelere yerleştirmemiz gerekli. O plansız alanda çalışan 230 bin kişiyi uydu kentlere taşıdığınızda en az 600-800 bin nüfusu Bursa’nın dışına çıkarmış olursunuz.”
1961’den sonra, gerçek anlamda ikinci OSB’sine TEKNOSAB ile kavuşan Bursa’nın geleceğinin nasıl şekilleneceğine kent yöneticileri karar verecek.
Büyümede duraksamaya giren şehir ya tekrar canlanacak ya da gerileyecek.
Üreticinin talepleri yerine getirilmezse Bursa sanayi özelinde de cazibesini yitirecek.
Bu durum Türkiye’deki krizi tetikleyecek.
Bursa’nın ekonomisini de ciddi şekilde darbeleyecek.
MİLYONLARI YARALAYAN KAYIP
Seneler önce İstanbul Beykoz’da bir halı saha maçında futbol oynarken görmüştüm onu.
Ön liberoydu.
Takımına büyük ciddiyetle liderlik ediyordu.
Gençlerle iç içe olmayı çok sevdiği de her halinden belli oluyordu.
Son derece mütevazı bir yerde, çevresindekilerle içtenlikle sohbet ederken tesadüfen denk geldiğim isim, çocukluğumuzun kahramanı, Türk sinemasının ulu çınarı Cüneyt Arkın’dı.
Yakışıklı ve kibardı.
Kimseden medet ummadı.
Çizgisini hiç bozmadı.
Sayısız filmle milyonların zihnine kazındı.
Duruşuyla toplumda her kesimin saygısını da kazandı.
1972’de Yılmaz Güney’e siyasi gerekçelerle verilmeyen “Altın Koza” ödülünü, kendisine teklif edildiğinde neden reddettiğini şu sözlerle açıklamıştı:
“Yılmaz Güney çok önemli bir insandı. Çok önemli bir sinema adamıydı. O ödül Yılmaz’ın hakkıydı. Şimdi Yılmaz bunu bilirken, aklı başında herkes bunu bilirken, o ödül bana yakışır mıydı? Yakışmazdı.”
Vefatı içimizden âdeta bir parça kopardı…
Işıklar içinde uyusun.