CHP Bursa Çalışma Grubu Sözcüsü Avukat Ekrem Demiröz, dün medyada misafirimizdi.
Şeffaf, demokratik, ahlaklı siyaset mottosuyla kurulan CHP Bursa Çalışma Grubu’nun ortaya çıkış hikâyesini paylaşmak için gelmişti.
Gözlemleri sahiden mevcut konjonktüre ışık tutan cinstendi…
Bursa’da yaklaşık 2,5 yıl önce 7 kişiyle başlayan parti içi demokrasi talebi, bugün 800’ü aşkın CHP’li ile sürdürülen, diğer illerin de ilgisini çeken kararlı bir demokrasi yolculuğuna evrildi.
Peki, böyle bir girişime neden ihtiyaç hissedildi?
Demiröz, “Mevcut iktidarın demokrasi ve ekonomide ülkeyi getirdiği nokta belli. Ülkenin yeniden inşası gerekli. CHP, bize göre bu değişimi gerçekleştirebilecek tek parti. Ancak bu tarihsel göreve hazır değiliz” dedi.
Şöyle devam etti:
“Başkalarının yerine düşünme hakkını kendinde gören bir anlayış var. CHP’nin Bursa’da 40 bin civarında üyesi mevcut. Ancak sadece 300’ü aktif siyaset yapıyor. Üyeler ilgisiz bırakılmış. Bir kesim de bu ilgisizlikten yararlanıyor.”
CHP Bursa Çalışma Grubu, adayların ön seçimle belirlenmesini istiyor.
Bu talep, geçtiğimiz temmuzda Bursa’da düzenlenen Büyük Mübadil Buluşması’na katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na toplanan imzalar verilerek bizzat iletildi.
Parti içinde kavgaya bulaşmış, yalnızca şahsi siyasi ikbal peşinde koşanların sadece ön seçim yapılarak elenebileceği savunuluyor.
Sosyalist Enternasyonal’e üye partiler arasında genel başkanını doğrudan tüm üyelerle seçmeyen tek partinin CHP olduğunun altı çiziliyor.
Ekrem Demiröz, “Kendi içinde demokrat olmayan ülkeye nasıl demokrasi getirecek? Bu inandırıcı mı? Yan yana siyaset yapma kültürünü yeşertmek istiyoruz. Kongrelere ya da seçimlere endeksli kurulmadı bu oluşum. Amacımız önce bizim değişmemiz. Biz değişirsek CHP, CHP değişirse Türkiye değişir” diyor.
CHP Çalışma Grubu’na yönelik; çift başlılık yapıyorlar, bölücüler, şimdi zamanı mı şeklinde bazı eleştiriler yöneltiliyor.
Demiröz’e bu eleştirileri nasıl değerlendirdiklerini de sordum:
“Demokrasinin zamanı yoktur. Demokrasiye bahaneler üreterek karşı çıkanlar demokrat değildir. Demokrasi talebi CHP’ye nasıl zarar verebilir? Demokrasiden oligarşik yapılar korkar. Sosyal demokrat olmanın evrensel ilkeleri ve CHP’nin 3 kurucu değerinin aşındırılmasından da endişeliyiz. Parti içi hiyerarşiye ve disipline bağlıyız. Seçilmiş tüm yöneticilere saygı ile bakıyoruz. Ancak seçilenler de örgütü yok saymamalı. Bir avuç iradenin tasarruflarına koşulsuz boyun eğenlerden değiliz.”
Seçim takvimi açıklandığında il ve ilçe örgütlerinin emrinde çalışacaklarını vurgulayan CHP Bursa Çalışma Grubu’na ilginin her geçen gün biraz daha arttığını da öğrendim.
Özellikle gençlerin ilgisindeki artışı önemli bulduğumu belirtmeliyim.
Yargının hızı ve kent suçları
Türkiye’de hukuk alanında yaşanan sıkıntılar herkes tarafından biliniyor.
Yargının bağımsızlığı hususu zaten sürekli tartışılan bir konu.
Ayrıca hukuk sürecinin işleyişindeki problemler de kamuoyunun malumu.
Meseleyi Bursa özelinde, kent suçları bağlamında kısaca irdelersek karşımıza çıkan tablo şu:
Salt rant odaklı projeler, ihmalkârlıklar kadar; yargı süreçlerindeki yavaşlıktan da kaynaklanıyor Bursa’daki tahribatların çoğu…
Bu nedenle bir kez daha yürütmeyi durdurma kararlarının öneminden bahsetmek gerekiyor.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, adı üstünde kamu adına şehirdeki kent suçlarını takip etme zorunluluğu bulunuyor.
Bursa’da meslek kuruluşları açtıkları davaların neredeyse tamamını kazanıyor.
Çünkü anayasa, yasalar ve yönetmelikler doğrultusunda, kent menfaatleri için hareket ediliyor.
Davalar kazanılıyor kazanılmasına da mahkemeler sonuçlanana kadar yürütmeyi durdurma kararları alınmadığı için yargı süreci devam ederken örneğin hukuksuz bir inşaat ya da proje çoktan yapılaşmış oluyor.
Haliyle mahkeme bittiğinde dava kazanılsa da sonuçta hem Bursa zarar görüyor, hem vatandaş mağdur oluyor, hem de büyük ekonomik kayıplar ortaya çıkabiliyor.
Şehrin mevcut durumunu göz önüne alırsak…
Bursa’nın artık yeni bir kent suçunu daha kaldıramayacağı gerçeğini hesaba katarsak…
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının açtığı davalarda yargı süreci tamamlanana kadar adım atılamaması için yürütmeyi durdurma kararlarının uygulanması gerektiği fikrindeyiz.
Bağıra çağıra gelen kriz
Türkiye İstatistik Kurumu, dün temmuz ayına ilişkin tarımsal girdi fiyat endeksi verilerini açıkladı.
Endeks temmuzda bir önceki aya kıyasla yüzde 1,31, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 133,41, geçen yılın aralık ayına kıyasla yüzde 83,43 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 79,72 arttı.
Yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar sırasıyla, %234,88 ile gübre ve toprak geliştiriciler ve %201,13 ile enerji ve yağlar oldu.
Bir anlamda kışın pazarda fiyatların nasıl seyredeceğini özetleyen bir tablo bu.
Öte yandan Ulusal Süt Konseyi’nin acilen toplanıp, maliyetleri hesaba katarak çiğ süt referans fiyatlarını revize etmesi ve bu yeni fiyatın süt ve süt ürünleri aracılığıyla tüketiciye olumsuz yansımaması için bakanlık tarafından verilen çiğ süt priminin 2 lira civarına çıkarılması gerekirken hâlâ bir adım atılmaması şaşırtıcı.
Bakın daha önce bu konuyu detaylıca işlemiş, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’ın “Süt üreticisi artan maliyetler karşısında zarar etmeye başladığı için dişi hayvanlarını kesime göndermeye başlamıştır. Unutmayalım ki dişi hayvanın kesime gitmesi et krizine de neden olacaktır. Süt hayvancılığında buzağının erkeği besiye ayrılırken, dişisi süt üretimi için yetiştirilir. Dişi inek kesilirse et üretiminin de kaynağı yok olacağından et üretiminde de kriz kaçınılmaz olacaktır” açıklamasına da yer vermiştik.
Dün tarımsal girdideki maliyet artışının yansımalarını araştırırken süt hayvanı kesimlerinin ciddi şekilde arttığı bilgisini de edindim.
Bu nedenle; önlem alınmazsa çok yakında büyük bir krizin kapıda olduğunu, şu anki mevcut fiyatları dahi mumla arayabileceğimizi bir kez daha ifade etmek istedim.