Derme çatma çadırlarda yaşamaya çalışıyorlar.
Hayata tutunmak için geldikleri Bursa’da her sene ölüm kalım savaşı veriyorlar.
Pek çok sosyal haktan mahrumlar…
Çocuklar eğitimden uzak kalıyorlar.
Kendi ülkelerinde ne yazık ki sığınmacılar kadar değer görmüyorlar.
Bulundukları yerlerde hijyen hak getire!
Sağlıksız koşullarda acımasız şartlar her sene daha da ağırlaşıyor biteviye…
Bursa Akademik Odalar Birliği üyeleri mevsimlik tarım işçilerinin çilesini yerinde gözlemledi.
İnegöl’ün mahalle statüsüne kavuşan köylerindeki manzaralar Bursa’nın utancı niteliğindeydi…
Yürek burkan görüntüler TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu (İKK) toplantısının gündem maddelerinden biriydi.
Akademik odaların temsilcilerinin katıldığı toplantıda Bursa Valisi Yakup Canbolat ile görüşme yapılarak bir eylem planının devreye sokulmasına karar verildi.
Mevsimlik işçilerin yaşam koşullarının insani standartlara uygun şekilde düzenlenmesi için harekete geçilmesi sevindirici.
Bursa, yıllardır süren bu ayıbın üstünü örtmemeli.
Vali Canbolat’ın koordinasyonu, bilim insanlarının teknik katkısı ile senelerdir süren dram artık sona ermeli.
TMMOB Bursa İKK Sekreteri, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, yaptığımız görüşmede şunları kaydetti:
“Mevsimlik işçiler şubat ayında geliyorlar. 8-9 ay Bursa’da kalıyorlar. Memleketlerinde sadece 3-4 ay geçiriyorlar. En önemli sorunlarının başında şüphesiz ki eğitim geliyor. Zorunlu eğitimden mahrum kalıyor mevsimlik tarım işçilerinin çocukları… Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri bunun mutlaka önüne geçilmeli. Geçici eğitim merkezleri kurularak en azından asgari temel eğitim verilmeli.”
Eğitimin yanı sıra toplu banyo ve tuvalet ihtiyacı da had safhada.
Zira yaşadıkları alanda lağım ve temiz sular iç içe geçmiş durumda.
Kadınlar, çocuklar bulaşıklarını pislik içinde yıkamak zorunda.
Bursa’da geçtiğimiz ay görülen şiddetli yağışta mevsimlik işçilerin barınma yerleri sular altında kaldı.
İnsanlar boyunlarına kadar çamura battı.
O afet anında işçilerin yanında sadece Jandarma vardı!
Şimşek, “AFAD, Kızılay yardıma gelmemiş” bilgisini aktardı.
Kendi vatandaşımıza duyarlılığımız nasıl bu kadar zayıfladı?
Onlar 140-160 lira yevmiye için yanı başımızda insanlık dışı koşullar altında âdeta sürünürken biz ne mi yapıyoruz?
Şirin Rodoplu Şimşek, “Dibimizde kaybolmuş hayatlar varken sofralarımızda onların topladığı sebze, meyveleri yemekle uğraşıyoruz” diyor.
Başka da söze gerek bırakmıyor.
İŞÇİ YOK DİYENLER KENDİLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ
Sanayide ara eleman sıkıntısı sürüyor.
İş dünyasının temsilcileri, katıldıkları her toplantıda istihdam problemi yaşadıklarını dillendiriyor.
Gençlerin çoğunun fenomen olma arzusu taşımasından yakınılıyor.
Kimse çalışmak istemiyor; TikTok, Instagram ve YouTube’da para kazanma derdindeler deniliyor.
Sanayide vasıflı, vasıfsız insan kaynağı bağlamında sorun yaşandığı tartışmasız bir gerçek.
Üretimde yer alacak eleman bulmak iyice zorlaştı.
Gençlerin bakış açıları ifade edildiği gibi farklı alanlara kaydı.
Ancak bu duruma gelinmesinde eğitim politikasındaki korkunç yanlışların yanı sıra ekonominin mevcut hâli, işverenin yaklaşımının rolü de yadsınmamalı.
Tüm suç gençlere atılmamalı.
Ev, araba almak hayal olmadı mı?
Fabrikada çalışarak ele geçecek para belli.
Ülkede lüksün tanımı değişti!
Ev, araba şöyle dursun dışarıda ayda bir iki kez yiyip içmek dahi güçleşti.
Gençlerin sosyal medya ile farklı alanlarda çıkış yolu aramasının sebebi aslında belli.
Türk-İş’in Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın 2022 Haziran ayı sonucuna göre gıda enflasyonu yüzde 117’yi geçti.
Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 6 bin 391 liraya, yoksulluk sınırı da 20 bin 818 liraya yükseldi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, “Türkiye’deki açlık sınırı 3 bin 600 lira ile 4 bin lira arasındadır” diyor gerçi.
Bu ülkede söylemlerle gerçekliğin örtüşmesini beklemek ise artık hayal gibi!
Yabancı uyruklu işçi çalıştırmanın avantajını sonuna kadar kullanan patronlar önce kendilerini gözden geçirmeli.
Yoksulluk sınırı 21 bin lira bandının sınırına dayanmışken sanayideki çalışma koşulları iyileştirilmeli.
Emekçiye hak ettiği ücret verilmeli!
Ardından bir türlü dikiş tutmayan eğitim politikası revize edilmeli.
Bunlar düzeltildikten sonra isterseniz yine gençlere saydırabilirsiniz!
O ÖZEL HASTANELER İFŞA EDİLMELİ
Randevu sisteminin işlevsiz hale geldiği devlet hastanelerinde kuyruklar eski senelerdeki gibi uzayıp gidiyor.
Hekim göçü son sürat devam ederken diğer sağlık çalışanları da mutsuz ve umutsuz.
Sektördeki sorunlara şu ana kadar bu köşede fazlasıyla değindik.
Sözde yetkililer ise yokmuş gibi davranınca problemlerin ortadan kalktığı sanrısından hâlâ kurtulabilmiş değil.
Bakın devlet hastanelerindeki açmaz özelleri iyice çığırından çıkarmaya başladı.
Kulağımıza son günlerde özel hastaneler tarafından inanılmayacak düzeyde fahiş fiyat farkları talep edildiğine yönelik çok sayıda bilgi gelmekte.
Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerinin incelemelerini sıklaştırmaları gerekiyor.
İlla bireysel şikâyet beklenmemeli.
Sürekli denetim ve caydırıcı yaptırımlar devreye girmeli.
Aldıkları haksız fark ücretlerinin karşısında devede kulak kalan komik para cezalarının yerine gerekirse kapatma müeyyidesi işletilmeli.
Tabii bunları yazıyoruz da devlet hastaneleri bu duruma özeller para bassın diye mi getirildi acaba diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz!
Tarım ve Orman Bakanlığı nasıl taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen firmaları ifşa ediyorsa vatandaştan haksız fiyat farkı alan özel hastaneler de kamuoyuna ilan edilmelidir.
En azından bunu yapın.
Vatandaş bari hastanede artık soyulmasın…