Birinci sınıf tarım arazilerinin üzerine dikilen fabrikalardan Bursa çok çekti.
Şehrin doğal kaynakları kelimenin tam anlamıyla talan edildi.
Fabrikaların kontrolsüz deşarjları verimli toprakları katletti.
Bu hoyratlık pazarlardan sofralarımıza kadar geldi.
Nilüfer Çayı’nda canlı yaşamı dahi sona erdi.
Şehrin suyu kadar havası da mahvedildi.
Daha fazla kâr elde etme uğruna arıtma tesisi kooperatiflerine girmeyenler sorumluluk bilinciyle hareket etseydi böyle olmazdı oysaki.
Bursa’nın imtiyazlı fabrikalarının işlediği kent suçları yetkililer tarafından senelerce sadece seyredildi.
Hep göstermelik cezalarla yetinildi.
İşi Ankara’dan bitirenlere karşı bunu da yapamayacaklar artık gerçi.
2 Haziran’da yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile yok olmanın eşiğindeki İznik Gölü’nün dibinde yer alan Döktaş Dökümcülük fabrikası Bursa Özel Endüstri Bölgesi ilan edilmişti.
Önceki gün Gürsu’daki bir tekstil fabrikasının da benzer çaba içine girdiği bilgisi geldi.
Normalde taşınması gereken, ruhsatsız, birinci sınıf tarım alanındaki üretim tesisi senelerdir arıtma yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddetmişti.
Özel Endüstri Bölgesi ilan edilerek Organize Sanayi Bölgesi hüviyeti kazanmak isteyen tekstil işletmesi amacına ulaşırsa bir anlamda özerklik kazanacak.
Kolaylıkla kapasite artışı yapabileceği gibi tüm denetimlerde de Ankara’daki kurumlarla muhatap olacak.
Yerel yönetimlerin fabrikayla ilgili herhangi bir yetkisi kalmayacak.
Özerklik kazanmaya çalışan bu üretim tesisinin uzun süredir çevrede büyük tahribata yol açtığı biliniyor.
Özel Endüstri Bölgesi ilan edilirse Bursa’daki faaliyetleri ne kadar denetlenir hususu ciddi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Üstelik bu uygulamalar emsal teşkil ediyor.
Hadi yıllar önce malum sebeplerle tarım alanlarının ortasına bir şekilde dikildiler.
Geçmişten ders alınması gerekirken…
Tarımın hayatiliği de net şekilde idrak edilmişken…
Yapılması gereken çevresel sorumlulukların yerine getirileceği planlı sanayi alanlarına taşınmalarıyken ne mi yapılacak?
Kısa süre içinde bu sorunun yanıtı sanırız belli olacak…
BURSA’DAKİ DEV ARAZİNİN AKIBETİ NE OLACAK?
İlk kez bu köşede duyurmuştuk.
Mülkiyeti özelleştirme kapsam ve programında bulunan Sümer Holding A.Ş. ve Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına kayıtlı yaklaşık 80 dönümlük Demirtaş’taki Eski Tütün Depoları arazisinde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile imar değişikliği yapılmıştı.
Bursa’daki yerel yönetimler baypas edilerek gerçekleştirilen düzenlemenin ardından gözler arazinin akıbetinin ne olacağına çevrildi.
CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, imar değişikliğiyle ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a dün şu soruları yöneltti:
Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile yapılan değişikliğin ardından bölgedeki dev arazi kime verilecek, hangi amaçla kullanılacak?
Bursa’da halen hastane eksiği var. Bu arazi için hastane yapımı düşünülecek mi?
Arazi sosyal konut projesi için kullanılacak mı?
Bu konuda Bursalıların ve yerel yönetimlerin görüşleri alınacak mı?
Aydın’ın soruları önemli.
Milletvekilleri kadar devre dışı bırakılan belediyeler de Ankara’da kararnameyle yapılan Bursa’daki parsel bazlı imar değişikliklerine, özel endüstri bölgesi ilanlarına tepki göstermeli.
Öte yandan CHP Bursa İl Başkanlığı bugün saat 12.00’de Eski Tütün Depoları arazisinde bir basın açıklaması yapacak.
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca’nın bölgedeki düzenlemeye dair “Danıştay tarım alanındaki yapılaşmaya 2015’te hayır demiş ve imar planlarını iptal etmişti. Bu karar Eski Gemlik Yolu’ndaki Eski Tekel Deposu arazisini kurtarmaya yetmedi. Devreye Cumhurbaşkanlığı girdi ve bu alan yapılaşmaya açıldı. Tarım arazilerinin giderayak ve göz göre göre yağmalanmasına izin vermeyeceğiz” paylaşımında bulunduğunu da ekleyelim.
Süreci biz de takip etmeye devam edeceğiz.
BURSA’DA YÜKSEK TANSİYON
Bursa’da bazı mahallelerde yabancı uyruklular ile yurttaşlar arasında ciddi sıkıntıların yaşandığını işitiyoruz.
Her akşam çıkan tartışmaların yerini gruplar arası çatışmaya bıraktığına yönelik elimize ulaşan görüntülerdense tedirginlik duyuyoruz.
Bakın burada birini tartaklamak ya da yumruklaşmaktan söz etmiyoruz.
Değişik kesici aletlerin kullanıldığı vahşi kavgalardan bahsediyoruz.
Bu nedenle yetkilileri bir kez daha uyarma ihtiyacı hissediyoruz.
Daha kötü olayların yaşanmaması için sorun çıkaran yabancı uyrukluların derhal sınır dışı edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Suça karışan Türk vatandaşları varsa onlarla da ilgili adli süreç işletilmeli.
Konunun hassasiyeti belli.
Provokasyonlara açık olduğu da aleni.
Ancak yetkililer sadece aman olaylar duyulmasın yeter yaklaşımı ile hareket etmemeli.
Taşkınlıkların üzerinin kapatıldığı izlenimi tansiyonu düşürmüyor.
Aksine körüklüyor.
İddiaya göre gerginlik bazı sokaklarda o kadar yükselmiş ki güvenlik güçleri olayların yaşandığı yerleri abluka altına almak zorunda kalmış.
Âdeta olağanüstü hâl ilan edildiğini de ekleyelim.