Bursa’da plansız sanayinin şehir dışına çıkarılması gündeme geldiğinde zaman zaman örneklendirilen Vişne Caddesi ile ilgili bazen kafa karışıklığı yaşandığını gözlemliyoruz.
Bölge sakinlerinin spekülasyonlardan rahatsızlık duyduğunu da işitiyoruz.
Vişne Caddesi taşınmalı, taşınamaz ikilemi; aslında sanırız yine bir yanlış anlaşılmadan kaynaklanıyor.
Türkiye’deki çocuk konfeksiyonunun yaklaşık yüzde 80’i Bursa’da üretiliyor.
Bu üretimin yüzde 60-70’i ihraç ediliyor.
Tütüncüoğlu Çiftliği denilen bölgede sektörel tabirle bebeciler doğal bir şekilde kümelendi.
O alan Vişne Ticaret Bölgesi diye isimlendirildi.
Sektörün dünyada en bilinen caddelerinden biri hâline de geldi.
Fazla sayıda showrooma ev sahipliği yapan, iş yerlerinin çok değerlendiği Vişne Caddesi’ni şu anda kimse bırakmak istemez ki.
Zaten Vişne Caddesi’nin showroom yüzünü taşımaya ihtiyaç da olmayabilir.
Buradaki konu Vişne Caddesi’nin arka tarafları…
Doğru enformasyon eksikliği nedeniyle bölgenin arka sokaklarında ne olduğu bilinmeyince burada artık üretim yapılmıyor denilse de yanılınıyor.
Tamam eskiye nazaran üretim azaldı ancak sürüyor.
Vişne Caddesi’nin taşınma, taşınmama hususunun çok ötesinde yer alan problemleri ise uzun süredir çözüm bekliyor.
Bebe Çocuk Konfeksiyonu Sektörü Sanayici ve İş Adamları Derneği (BEKSİAD) Başkanı Ömer Yıldız, sohbetimiz sırasında, “Önce pandemi, sonra savaşla boğuştuk, yine de ülke ekonomisine katkı koymayı aralıksız sürdürdük” dedi.
Şöyle devam etti:
“Biz caddeye 20 yılımızı verdik. Burayı 12 ay fuarların düzenlendiği, dünyadan her insanın rahatlıkla gelip ticaret yapabileceği bir yer hâline getirmek istedik ancak şu ana kadar bunu gerçekleştiremedik. Asıl yapmamız gereken nedir? Gelin Vişne’yi Bursa’ya yakışır, dünyada parmakla gösterilen emniyetli, güvenilir ve estetik bir cadde yapalım.”
Üreticiler kimseye öyle büyük mali yük de olmak istemiyor.
Arkadaki üretimleri kaldıralım, tamam ancak evvela minimum masrafla caddenin çehresini düzeltelim görüşü dile getiriliyor.
Düşünsenize milyonlarca dolarlık işler için Bursa’ya gelen yabancı sektör temsilcileri ilk olarak Vişne Caddesi’nin nahoş görüntüsüyle karşılaşıyor.
İster istemez insanlarda biz nereye geldik tedirginliği oluşuyor.
Yurt dışında Vişne tarzı bölgelere özel önem veriliyor.
İhtimam gösteriliyor.
Bakımlı ve modern bir görünüm kazanmaları için çalışılıyor.
Bizde ise durum ortada…
Cadde ile ilgili düzenleme çalışması sözde geçtiğimiz baharda başlayacaktı.
Ancak anlaşılan bu iş de başka bahara kaldı…
Bölgede ticari faaliyet yürüten işletmeler en azından caddeye paralel hurdalıkların önünü kapatalım demiş.
İlgililerin söz konusu talebi kabul etmesinin üzerinden ise aylar geçmiş.
Hâlâ atılan hiçbir adım yok ne yazık ki…
Gerçi bölgedeki ışıklandırmayla ilgili düzenleme talebi geldiğinde de iş yerinizde elektriğiniz yok mu diyen bir yaklaşımdan çok da fazla beklentiye girmemek gerekiyor sanki.
Rantçı inşaat firmalarının değil Vişne Bölgesi’nin gerçek sakinlerinin sözleri dinlenmeli.
Mega proje kisvesi altında yeni kent suçları işlenmemeli.
BURSA’NIN DEPREMSELLİĞİ KİMİN UMURUNDA?
17 Ağustos 1999 felaketinin 23. yılına yaklaşıyoruz.
Aradan seneler geçmesine karşın Türkiye’nin deprem açısından en riskli illerinin başında gelen Bursa’da somut bir eylem planının hâlâ hayata geçirilmemesini ise şaşkınlıkla karşılıyoruz.
Bu yıl 1-7 Mart Deprem Haftası’nda dinlediğimiz, benzerlerini yine 17 Ağustos’un yıl dönümünde de dinleyeceğimiz içi boş söylemlerin dışına bir türlü çıkılamıyor.
Kentteki yapı stoğunun perişan vaziyeti ortadayken neden harekete geçilmiyor?
Bir master plan hangi gerekçeyle hazırlanmıyor?
Deprem uzmanları korkutucu senaryolar dile getiriyor.
Olası bir büyük zelzelede şehirdeki çok sayıda bölgeye uzun süre ulaşılamayabileceğinin altı çiziliyor.
“Kentsel dönüşüm yapılması halinde 0.50’ye kadar emsal artışı yapılabilir” plan notuyla canına okunan Bursa’da, amacına uygun tek bir dönüşümün bile gerçekleştirilmediği bu şehirde yaşayan herkes tarafından biliniyor.
Üstelik bu bahsettiğimiz plan notunun da üzerine çıkılarak imza atılan inşaat yolsuzlukları iddiasıyla ilgili; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na CİMER üzerinden gelen şikâyetlere istinaden İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturmanın üzerinin kapatıldığı konuşuluyor.
Riski değil rantı önceleyerek yapılan dönüşümlerin hesabı sorulmuyor.
Nilüfer’de yeni yapılan konutlar 5 yılı doldurmadan dökülürken deprem tehdidiyle ilgili elle tutulur tek işe de imza atılmıyor.
Bu arada taşkın alanları imara açılıyor.
Başka felaketlere hoyratça kapı aralanıyor.
Devam eden imar faaliyetleri, yapı stoğunu dikkate alıp hakikaten siyaset üstü bir yaklaşımla Bursa’ya şöyle bir baktığınızda şehrin durumu hiç iç açıcı gözükmüyor.
BORDROLU ÇALIŞANLARI DÜŞÜNEN VAR MI?
2022 gelir vergisi dilimlerinin enflasyon oranında güncellenmesi talebi sosyal medyada sıkça dillendirilmeye başlandı.
Zira kümülatif vergi nedeniyle brüt maaşlara yapılan zam mevcut hayat pahalılığında anlamsız kaldı.
Sadece asgari ücretliler değil tüm çalışanlar enflasyona karşı korunmalı.
Açıkçası asgari ücret zam oranı kadar tüm vergi dilimlerinin yukarı çekilmesi zorunluluk hâlini aldı.
Brüt maaşa yapılan zamların nete çok daha düşük yansıdığı ifade ediliyor.
Yetkililer her ne hikmetse bordrolu çalışanların sesini duymazlıktan geliyor.
Harekete geçmeniz için illa muhalefetin tweet atması mı gerekiyor?