“Z kuşağı”nın sosyal medyanın da etkisiyle hızlı şekilde kültürel dejenerasyona uğraması toplumsal gelişmişlik düzeyimizin geleceğiyle ilgili soru işaretlerini artırıyor.

Evrensel temel ilkelerle aramız açıkçası zaten pek iyi değildi.

Son dönemde sıkça rastlanan, sendika temsilcilerinin “itibarsızlaştırma” şeklinde nitelendirdiği yaklaşımlar, yeni nesille ilgili sorgulamaları derinleştiren olayların fitilini ateşledi.

Geçtiğimiz hafta Bursa‘daki devlet okulu iğrenç bir olayla gündeme geldi.

Sınıftaki öğrenciler, ders anlatan kadın öğretmenin arkadan fotoğrafını çekti.

Ardından görüntü WhatsApp gruplarında ve sosyal medya mecralarında paylaşıldı.

Öğrenciler, öğretmenleriyle ilgili iğrenç yazışmalar yaptı.

Olayın kamuoyuna yansımasıyla soruşturma başlatıldı.

Peki, tüm bu yaşananlar neyin göstergesi?

Eğitim-İş Bursa Şube Şube Başkanı Yeliz Toy, “Öğretmenlerin hem toplumun hem de öğrencilerin gözünde saygınlığını kaybetmesine neden olan şey; iktidarın yıllardır uyguladığı hatalı politikalardır” dedi ve ekledi:

“Öğretmenin mesleki ve demokratik haklarını savunacağı örgütlenme hakkı engellenmekte; kendisini daha da yetiştirecek ve toplumda saygınlığını sürdürecek maddi olanaklardan yoksun bırakılmaktadır. Eğitimi bilimsel ve laik özünden koparmaya çalışan siyasi kadrolar, eğitimi çökertirken öğretmeni de ezmektedir.”

Saygı konusuyla ilgiliyse şunları söyledi:

“Milli Eğitim Bakanları, sorumsuz açıklamaları ile öğretmenleri kimi zaman cami avlusunda yem bekleyen güvercine benzetmiş, aldıkları ücretleri hak etmeyen kitleler olarak göstermiş, yarım gün çalışan 3 ay tatil yapan meslek grubu olarak tanıtmışlardır. Kamuoyu önünde nitelikleri, ücretleri, çalışma saatleri yalan yanlış bilgilerle tartışılan öğretmenlerin bu yolla toplumsal konumu zedelenmiş, öğrencilerin gözündeki saygısı da azalmıştır.”

Öğrencilerin bu kadar rahat hareket edebilmesinin de şüphesiz ki bir nedeni var!

Toy’un tespitleri önemli:

“Öğrencimi üzeni ben de üzerim diyerek popülizm ile siyaset üreten bakanların görev aldığı MEB, öğrenciyi koşulsuz şartsız merkeze alan hatalı politikalarla okullarda düzenin ve disiplinin bozulmasına da yol açmıştır. Öğretmenlerin sözleşmeli, ücretli, kadrolu diye kategorilere ayrılması, emek sömürüsünü artırmış, modern çağın kölelik sistemini yaratmıştır. Okullardan toplumsal cinsiyet eşitliğinin kaldırılması, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi ve öğretmenlerin itibarsızlaştırılması bu üzücü olayların artmasına neden olmuştur. Politikalar değişmeden bu olayların son bulması mümkün değildir.”

Aslında sağlık sektöründe yaşanan, son dönemde hayli artan sözlü, fiziksel şiddet olaylarına baktığımızda da karşımıza benzer bir manzara çıkıyor.

Doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarının çoğu değersizleştirildiklerini düşünüyor.

Neyi, hangi şekilde yaptığınız kadar; temas ettiğiniz toplum için kritik yerlerde görev alanlara nasıl hissettirdiğiniz de önemlidir.

Bu yakınmalar ve değerlendirmeler dikkatle incelenmelidir.

Medeni bir ülke olmanın gereği ancak böyle yerine getirilebilir.

BİR SENDİKADA ÇÖZÜLME, DİĞERİNE ÜYE AKINI VAR

Hazır eğitimdeki durumumuzdan söz ediyorken dikkat çekici olarak adlandırılabilecek bir bilgiyi de aktaralım.

Bursa’da eğitim camiasından gelen haberler, öğretmenlerin sendika tercihlerinde değişikliğe gittiğine işaret ediyor.

Eğitim-İş’e son dönemde çok ciddi bir ilgi olduğu konuşuluyor.

Zaten bu durum sayılara da yansıdı.

Sendikanın son 5 ayda Bursa’daki üye sayısı 1.880’den 2.700’e çıktı.

Yetkili olmasına karşın Eğitim-Bir-Sen’de ise ciddi bir çözülme yaşandığı ifade ediliyor.

Benzer durumun Türk Eğitim-Sen’de de gözlemlendiği kaydediliyor.

Belli ki sendikaların toplu sözleşme sürecinde sergilediği tutuma tepki söz konusu.

Ayrıca bu durumu mevcut siyasal iklim üzerinden de okumak mümkün.

Ekonomide yaşanan son gelişmelerin etkisiyle önümüzdeki süreçte benzer tercih değişikliklerini farklı alanlarda gözlemlemeyi sürdürebiliriz.