Aslında problem sadece Bursa ile ilgili değil.
Türkiye’nin genelini kapsıyor.
Sağlık sektöründeki sıkıntılar giderek büyüyor.
Doktorların kamudan ayrılışı hız kesmiyor.
Seslerini duyurmak için dün iş bıraktılar; bugün, 26 ve 27 mayısta da iş bırakacaklar.
Sosyal medyaya yansıyan bazı görüntülerse Bursa’daki kamu hastanelerinde kaos mu var diye düşündürüyor.
Zira hiç de iç acıcı manzaralara rastlanmıyor.
Hastalar ile personel arasında tansiyon yükseliyor.
Acil servislerde dahi saatlerce sıra beklenebiliyor.
Devrim yapıldığı söylenilen sağlık sisteminde işler tamamen tersine dönmüş durumda.
Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden bir mucize (!) eseri randevu bulup, doktorunuzla çok kısa süreli de olsa görüşme şansı yakaladınız diyelim.
Sizden bir tetkik istenirse minimum 45 gün sonraya verilen yeni bir randevuyla karşılaşıyorsunuz.
Böyle garip bir döngüye girilmiş durumda.
Tabii ki bu söylediklerimiz kamu hastanelerine başvurmak zorundaki yurttaş için geçerli.
Parası çok olan özelde işini kolaylıkla halledebiliyor.
Gerçi sadece kar odaklı çalışan özel hastanelere yolunuz düşerse de işiniz riskli.
Paranızın yanında gereksiz işlemler nedeniyle sağlığınızdan da olabilme tehlikeniz mevcut çünkü.
Bursa’da kamuda görevli bir hekimle sağlık sistemindeki son durumu görüştüğümüzde söyledikleri sahiden çarpıcıydı.
Aynen aktarmak istiyorum:
“İstifalar devam ediyor. 29 yıllık uzman doktorum. Döner sermaye ile birlikte 9 bin lira maaşım var. 6 yıldır arabam yok, evim icrada. Biz istifa etmeyelim de ne yapalım? Bazı hastanelerde döner sermaye hiç yok. Çünkü hastaneler zarar ediyor. Devlet hastaneleri bile devletin rakamları ile dönemiyor. Sağlık Uygulama Tebliği güncellendi ama reelden çok uzakta kaldı. Doktorların güvenlik ve yardımcı personellerle arasında maaş farkı neredeyse kalmadı. Fiziki ve sözlü şiddet olayları da sürüyor.”
Sağlık Bakanlığı hekimlerin sesine acilen kulak vermeli!
Adaletsizlikler son bulmalı.
Yurttaş özel hastanelerin kucağına atılmamalı.
Yokmuş gibi davranınca sorunlar ortadan kalkmıyor.
Böyle giderse sağlıkta çok daha kötü manzaralar kapıda.
Peki, bu durum kimin umurunda derseniz, kimsenin değil gibi gözüküyor.
Şu sıralar hastanelere yolunuzun düşmemesi için elinizden ne geliyorsa yapın tavsiyesinde bulunabiliriz ancak!
İLAÇLAR DA ZAMLANACAK
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, güncel Euro kurunun yüzde 40’ı olarak uygulanan 6,2925’lik ilaç kurunun yüzde 70’e çıkması talebinde bulunmuştu.
Bu talebin gerçekleşmesi durumunda ilaç fiyatlarına yüzde 75 zam geleceği haberi kamuoyuna yansımıştı.
Görüştüğümüz sektör yetkilileri ise asgari ücrete zam gelmeden böyle bir artışın gerçekleşmesini beklemediklerini ifade etti.
Ancak temmuz ayında asgari ücretle ilgili bir düzenleme olursa ilaç fiyatlarının da yaklaşık 35 oranında artacağı kaydedildi.
İlaç zammının bir zorunluluk haline geldiğini belirtelim.
Zira paramız her geçen gün biraz daha değerini kaybediyor.
Euro kuru bu seviyede olmasaydı, sektör böyle perişan bir halde bulunmayacaktı.
Mevcut tabloda ne eczanelerin ne de ilaç firmalarının ayakta duracak gücü kalmadı.
Vatandaşın da durumu farksız!
Buna karşın ekonomi yönetimindeki beceriksizliğin faturasını daha çok ödeyeceğiz ne yazık ki…
BİR AVM’DEN YANSIMALAR
Nilüfer’deki bir alışveriş merkezini arkadaşlarımızla dolaşırken sanki uzun süredir alışveriş yapmıyormuşuz gibi hissettik.
Zira AVM’lerde yılbaşından bu yana her şey zaten hayli pahalıydı ancak son bir ayda ürünler nasıl bu kadar zamlanabildi şaşırmamak elde değildi!
Özellikle giysilerin fiyatları tam anlamıyla çığırından çıkmış.
Marka ceket, pantolon falan almayı düşünenlerin çoğu büyük olasılıkla sadece düşünmekle yetinecek.
Mağazalarda ürün skalasının daraldığını, kabaran etiketlerden ötürü satışların azaldığını da öğrendik.
Herkesin ürünleri deneyip almadan gitmesi satış temsilcilerini hayli gerginleştirmiş.
AVM çalışanları ister istemez agresifleşmiş.
Ekonomik gidişat toplumsal ruh sağlığımızda da ciddi yaralara yol açıyor gibi gözüküyor.