Kentteki pek çok lokasyon gibi Nilüfer’deki Kayapa mahallesi de son dönemde tabiri caizse çılgın bir yapılaşmaya maruz kaldı.
Estetikten yoksun binalar neredeyse her yeri kuşattı.
Üstelik iddiaya göre bazıları yine göz göre göre fazla kat çıktı!
İsterseniz gelin bu inşaatlardan birini yakından inceleyelim.
Kayapa Çamlık’taki 6235 ada 3 numaralı parsele şöyle bir göz gezdirelim.
Öncelikle şunu ifade edelim.
Bahsedeceğimiz bu parselde iş bitmiş, binalar dikilmiş.
Ekim ayında teslim edileceği söylenen konutlar satışa da çıkarılmış.
Peki, burada ne olmuş derseniz anlatalım…
1 Ekim 2017’de yürürlüğe giren Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne göre hem bodrum hem de çatı katına bağımsız bölüm yapmak mümkün değil.
Konuyu detaylandırmak için TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri, Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ile görüştüm.
Şimşek, yaptığımız görüşmede, şunları kaydetti:
“2017 ekim ayından bu yana uygulamada olan son Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne göre bodrum katta ve çatıda yapılan her mahal o parsel için tanımlanan emsalden gidiyor. Müteahhidin çatı katına ve bodrum katına bağımsız bölüm veya ilavesi koyması rantabl değil. Mevcut kullanım alanından almak gerekiyor yapabilmek için. Müteahhit emsali çatı katında harcayacağım dese bile bildiğiniz gibi çatı katının maksimum %45 eğimin içinde kalması gerekiyor ki bu da belli bir oranı kullanılabilen kat demektir. Ancak bahsettiğiniz binalarda çatı katları tam bir kat gibi düzenlenmiş gözüküyor.”
Şöyle devam etti:
“Mevcut yönetmeliğe göre incelenen parsellerde; bodrum ve çatı katını bu şekilde yapmak, ortak alan harici kullanımla yani tamamen temiz kat olarak düzenlemek ve bunları bağımsız bölüme tabi kılmak imkansız!”
Söz konusu yapı 2018’de ruhsat almış.
Yeni yönetmeliğe tabi bir proje.
Kayapa’da aslında 2017’den sonra hâlâ eski yönetmelikteki haklarla yapılıyor inşaatlar.
7 kat tam bağımsız bölümlü; bodrum kat, çatı katı kullanıma dahil edilmiş bloklar olarak inşa ediliyor ne yazık ki siteler.
Belki merak etmişsinizdir, yukarıda örneklendirdiğimiz sitede dubleks için 2.950.000 lira isteniyor şu anda.
Dört blok 100 daireden oluşan sitede kat fazlalıkları ile elde edilen kârı da artık siz hesap edersiniz değil mi?
BURSA, GEÇMİŞE TESLİM OLMAMALI
Mevcuda teslim olmak kolay iştir.
Böyle gelmiş böyle gider demek risksizdir.
Suç geçmişe yüklenir.
Olanların sorumlusu ben değilim denir.
Bir şekilde yola devam edilir.
Oysaki bilhassa kent yönetimleri mesuliyet almayı gerektirir.
Zira makamlar aslında siz farkında olmasanız da tarihî yükümlülükleri de beraberinde getirir.
Meseleye Bursa özelinde yaklaşırsak…
Yanlış projelerden ders çıkarmak, eski hataları düzeltmeye çalışmak, şehri yaralarını sararak geleceğe taşımak; kent için artık bir tercih değil zorunluluk hâline gelmiştir.
Bursa’nın çevre sorunları had safhaya ulaştı.
Trafik sıkıntısı, tarım alanlarının kaybı, mantar gibi çoğalan plansız sanayi alanları…
Acilen ortak akıl devreye alınmalı.
Bursa’da sanayinin dönüşümünü konuşurken kötü örneklerin tekrar edeceği kaygısıyla yol alınamayacağı da unutulmamalı.
Bakın bu kaygı çok değerlidir.
Ancak endişeler Bursa için kolaycılığa evrilmemelidir.
Aksi takdirde Bursa’nın havası daha fazla kirlenmesin derken planlı sanayi alanlarına karşı çıkarsak hayat boyu zehir solumaya devam ederiz.
Tarımsal sulamada kullanılan Nilüfer Çayı’nın da mahvedilmesini katiyen önleyemeyiz.
Mevcuda teslim olarak zehirlerin sofralarımıza ulaşmasını izleyecek miyiz?
İşte tam da buna karar vermeliyiz…
Ayrıca trafik çilesinin çevresel ve ekonomik yönünü de göz önüne alarak kent içinde faaliyet gösteren 8 binden fazla sanayi kuruluşunun sayısının artmasını engellemeliyiz.
Söz konusu üretim tesislerinin planlı sanayi alanlarına geçişini mutlaka gerçekleştirmeliyiz.
Söz değil, yazılı taahhüt ile yola çıkılmalı.
Kent ortak bir irade oluşturmalı.
Yüksek teknolojiyi önceleyen planlı sanayi alanları derhâl yaratılmalı.
Bu dönüşüm başlatılmazsa düzensiz üretim tesislerinin sayısı 8 binle sınırlı kalmayacak.
Ne çevre problemleri ne de trafik sorunu son bulacak.
Bursa ekonomisinin gerilemesi ise sadece kenti değil Türkiye’yi de yaralayacak.
SAHİLLERDEKİ İŞGAL NE ZAMAN SON BULACAK?
Yaz sezonu sona ererken bilhassa güney illerinde her yıl alışık olduğumuz manzaralara bu sene de sıkça rastlandı.
Kamuya ait sahiller göz göre göre birilerine pazarlandı.
Yine pek çok yerde Kıyı Kanunu’na aykırı davranıldı.
Bugün bir okurumuzun aktardığı bilgilere kısaca değinmek istiyorum.
İddiaya göre Bodrum’da belediye her ne hikmetse halk plajını şezlong ve şemsiyelerden arındırmış.
Plajın yanındaki siteye ise ecrimisil yöntemiyle güzel bir alan yaratılmış.
Durumdan habersiz vatandaşlar sitenin alanına girdiği anda ise fiziksel ve sözlü saldırılara maruz kalmış.
İnsanlara saldıran yaratıklara ne desek az da…
Bir belediye neden halk plajını perişan hâle getirip sahili sitenin kullanımına açar sorusu üzerinde durmak daha önemli aslında.
Hukuksuzluk, şiddet, rant her alanda!
Partilerüstü yaklaşımla eleştirilmeli kamudan yana olmayan her uygulama.
Yoksa, gerçek bir değişim gerçekleşmeyecek asla…