olay.com.tr’de değerli meslektaşım Mustafa Özdal’la hazırlayıp, sunduğumuz “Gündem Özel” programına katılan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, çarpıcı açıklamalar yaptı.
İlk gündem maddemiz şehrin geleceğini şekillendirecek 2040’ı hedefleyen 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’ydı.
Başkan Aktaş, “Dünyanın hiçbir yerinde taşınmış sanayi yok. Taşınan bir organize sanayi bölgesi görmedim. Küçük sanayi siteleri taşınabilir ama bir sürü sanayi bölgesi açtık biz son 10 yıl içinde. Niye bunları taşımak bizim aklımıza hiç gelmedi?” dedi ve ekledi:
“İnsanlarda bu işe sanki ben engel oluyormuşum gibi bir algı var. Sene sonuna kadar bitmesini en çok arzu edenlerdenim ancak şunu biliyorum ki bu durum birilerini kesmeyecek. Bizim açımızdan gelinen bir nokta var ama birilerini çok mutlu etmeyecek. Kimse benden birinci sınıf tarım arazilerinin imara açmam gibi bir beklenti içinde olmasın. Mustafakemalpaşa’da sanayi bölgesi boş. Lokasyon olarak düşünülen hep Nilüfer ve civarındaki bölgeler.”
Alinur Aktaş, geçtiğimiz nisan ayında katıldığı iftar programında kent içindeki plansız sanayileşmeyi, Vişne Caddesi ve Çalı bölgesi ile örneklendirmiş, “Şehrin içi temizlenmeli. Konutlarla iç içe geçmiş sanayi kent merkezinden gönderilmeli. Milyonlarca liralık ihracat yapılıyor, binlerce insan çalışıyor ancak Çalı’daki sanayi bölgesi gayriresmî. Vişne Caddesi tarzı yapılanmaların olduğu yerleri ayıklamak lazım. Öncelikle yapılması gereken hamle bu” demişti.
Programda söz yine Vişne Bölgesi’ne gelince Başkan Aktaş, şunları kaydetti:
“Bakın ben çok iddialı bir şey söylüyorum Vişne Bölgesi’ni yerinden kaldıracak bir güç tanımıyorum ben. Kesinlikle oturmuş bir yerdir. Vişne Bölgesi’nde doğru dürüst üretim yok ki zaten. Vişne Bölgesi bir ticaret merkezi oldu. Herkesin dilinde bir Vişne Bölgesi var. Bırakın, aşağıda şimdi yeni bir Vişne Bölgesi kuruyorlar orada. Sanayi bakanımızla TOSAB ile TEKNOSAB’ın arasında 6-7 bin dönümlük alanı uygulama ile alakalı daha yeni bir ön görüşme yapıldı. Ne kadarı bu sanayilerin dönüşümüne planlandı? Hiç muhabbeti bile geçmedi.”
Bursa; Türkiye ekonomisinin lokomotifi olmayı sürdürmek istiyorsa, doğru mekânsal planlamalar ile belirlenecek yeni sanayi bölgelerine ihtiyaç duyduğu ortada.
Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay’ın “Bir santimetre dahi tarım, orman arazisinin kullanımına şiddetle karşıyız. Tek zeytin ağacını bile feda etmeyeceğiz” sözlerini de anımsarsak ortak akılla hareket edilirse şehre zarar vermeyecek bir planın hayata geçirilebileceğine inanıyoruz.
EKOKENT TAMAM!
“Metro istasyonunun yerine konut yaparsanız kusura bakmayın ama bu plan geçmez.”
Alinur Aktaş bu sözleri Görükle mera, Ekokent diye bilinen projeyle ilgili söyledi.
Şöyle devam etti:
“Bize Büyükşehir’den geçmiyor denilen konu daha bir hafta önce Nilüfer Belediyesi’nden geldi. Arzu ederim ki temmuz meclisinde geçsin ve süreç başlasın. Arkadaşlarımız son gelen planın genel anlamda olumlu olduğunu ifade etti.”
Bir aksilik olmazsa Ekokent projesi bu kez Büyükşehir Meclisi’nden geçecek gibi.
1050 KONUTLAR’A NE OLACAK?
Başkan Aktaş, kentsel dönüşümle ilgili mantığın değişmesi gerektiğini sürekli dile getiriyor.
Herkes cebinden para çıkmadan dairesini yenilemek hatta mümkünse geçmişte FSM Bulvarı’nda rastlandığı gibi kâr elde etmek istiyor.
Ancak mevcut ekonomik konjonktürde bu mümkün değil.
Ayrıca 6-7 katlı binaların 15 katlı yapılmasına müsaade eden bir Büyükşehir Belediye Başkanı da artık yok.
Gelin, deprem tehdidi altında dönüşüm bekleyen 1050 Konutlar’daki son duruma bakalım.
Başkan Aktaş, “TOKİ marifetiyle yürümeye çalıştık. 1 yıl önce sadece 100-160 bin lira arasındaki farklarla üstelik 10 yıl vadeye o gün hayır diyenler şimdi tamam diyorlar ama 1 yılda bu köprünün altından çok sular aktı” diyor.
Haksız mı?
Kesinlikle değil…
Zemin artı 7 kat olacak şekilde yeni bir çalışma hazırlanıyor ancak vatandaşın da elini taşın altına sokması gerekiyor.
DİKKAT ÇEKEN İNTAM ÇIKIŞI: BİZ NEDEN GİRMİŞİZ HALA ANLAMADIM
Aktaş’ın yıkılan blokların senelerdir yenilenmeyi beklediği İNTAM bölgesiyle ilgili söyledikleri de kayda değerdi:
“İNTAM Projesi’ne biz neden girmişiz hala anlamadım. Büyükşehir Belediyesi’ni ilgilendiren ne boyutu var onu da çözemedim daha. Devam eden dava süreci var. Sonuçta buraya ait imar planı iptal edildi. Buna göre revize edilecek. Katı, emsali düşürülecek. Bununla alakalı müteahhit takdir edersiniz eski plana göre bir anlaşma yapmış. Hak sahiplerinin biraz para vermesi gerekiyor. Yeni durumun yeni plana göre güncellenmesi lazım.”
Alinur Aktaş’ın mahkeme kararını çiğneyerek Bursa’ya Mudanya Yolu’ndaki yüksek yapı gibi problemli yeni bir heyulayı kazandırmamakta kararlı olduğunu ifade edebiliriz.
AKTAŞ’TAN BURSASPOR’LA İLGİLİ HODRİ MEYDAN!
T2 hattının temmuz ayında hizmete başlayacağını, Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nun yıkımından vazgeçildiğini de aktararak Bursaspor’a gelelim ve bu bölümü Başkan Aktaş’ın şu hayli anlamlı sözleriyle noktalayalım:
“Ortada 1 milyar borç var. Tahtayı açmak için yaklaşık 140 milyon lazım. 350 milyon civarında yönetici alacakları var. Hadi hodri meydan var mı yöneticiler bunları silmeye veya bunlarla alakalı farklı bir formülasyona? Kuyumcular çarşısında kutu gezdirip altın falan toplayamam. Ben sürece destek vermeye hazırım lakin ben Bursaspor’u ne yapıyorsunuz başkanım sorusundan bunaldım gerçekten. 3 ayda yaşadığımı bir ben biliyorum bir de Allah.”
KEMAL DERVİŞ’İN GÜNAHLARI
Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği’nin (BUSİAD) Çekirge toplantılarında haziran ayı tarıma ayrıldı.
Toplantıya konuşmacı olarak katılan Dünya Gazetesi Yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Türkiye’de Gıda Güvenliği ve Tarım” adlı detaylı bir sunum yaptı.
Tütün ve şekere ayrı bir pencere açtı.
Yıldırım’ın da vurguladığı gibi Kemal Derviş’in dünya bankası kredi vermez diye dayattığı 15 yasadan ikisi; tütün ve şeker kanunları ile üretimimiz darbelendi.
Çok ciddi ihracat yapabilecekken, kendi markamızı bile oluşturamadık.
İhracatımızı katlayan oranda ithalata başladık.
Tütün üreticimizi sigara tekellerinin insafına bıraktık.
Benzer manzarayla kota getirilen şekerde de karşılaştık.
Geldiğimiz noktada üretilmesine kısıtlama getirilen şekeri ithal eder hale geldik.
Aslında ithalatını yaptığımız çok sayıda ürünü çiftçiyi sübvanse edersek kendimiz üretebiliriz.
Türkiye’de 3 milyon hektar arazi boş bırakılırken ithalat yapmamız olacak iş değil.
En az savunma sanayi kadar önemli dediğimiz tarımı onun 10’da biri kadar bile desteklemiyoruz…
Ali Ekber Yıldırım’ın Hindistan örneği de dikkat çekiciydi.
Yıldırım, Hindistan’ın mazot, gübre ve zirai ilaçta üreticiyi çok ciddi şekilde desteklediğini kaydetti.
Fiyatların sabit tutularak çiftçinin mağdur edilmediğini söyledi.
Bizde ise durum ne yazık ki tam tersi…
Mevcut akaryakıt fiyatlarıyla üreticinin kâr elde edebilmesi imkansız gibi.