Yaman Kaya
Yaman Kaya
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Barajın kaldırılması iflasın ilanı mı?

Köşe Yazısını Dinle

Türkiye’de yapboza dönen eğitim sisteminde bir değişiklik daha yapıldı.

TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı.

Uzun süredir devam eden hatalı politikalar geldiğimiz noktada üniversiteleri boş, mezunları da işsiz bıraktı.

Eğitim sistemindeki nitelik problemi bilhassa son yıllarda oldukça ön plana çıktı.

Ortaöğretimde sürekli düşen başarı ön lisans ve lisans süreçlerine de yansıdı.

Diplomalı işsizlerin sayısı her yıl istikrarlı şekilde çoğaldı.

Öte yandan baraj uygulamasının kaldırılmasıyla işsiz sayısının az gösterilmesi mi amaçlanıyor sorusu akıllara geldi.

Herhalde öğrenci hareketliliği ile illerdeki ekonominin canlanması da hedeflendi.

Gerçi bu darboğazda kaç aile çocuğunu şehir dışına rahatlıkla gönderebilir, ayrı bir tartışma konusu…

Peki, diplomalı işsizler ordusuna katılmadan önce gençleri 4-5 yıl daha oyalayarak gerçekleri makyajlamak ülkenin geleceği için faydalı mıdır?

Yoksa bazı siyasi ikballere mi hizmet etmektedir?

Kalifiye eleman sıkıntısı had safhaya ulaşmışken…

Gençlerin yıllarını mezun olduklarında iş bulma şanslarının neredeyse hiç olmadığı bölümlerde harcatmak akılcı mı?

Bu ülkenin senede kaç mühendise, doktora, öğretmene vb. ihtiyacı bulunuyor?

Sanayinin ara değil, aranan eleman dediğimiz nitelikteki çalışan gereksinimi ne kadar?

Üniversite açarken, bölümler oluşturulurken bunlara dikkat eden bir Allah’ın kulu var mı?

Yeni düzenlemeyle ilgili görüştüğümüz Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy, şu açıklamaları yaptı:

“2020 yılında TYT oturumunda 1 milyon 745 bin öğrenci barajı geçmeyi başarırken, 2021 yılında önceki yıla kıyasla 160 bin daha fazla öğrencinin girdiği TYT’de baraj puanının düşürülmesine rağmen TYT barajını geçen öğrenci sayısı 1 milyon 627 binde kaldı.”

“2021 yılında AYT sonrasında oluşan puanlarla 1 milyona yakın yükseköğretim programına, yerleşecek yeterli öğrenci bulunamadığı için iki kez ek yerleştirme duyurusu yapıldı. Baraj puanının düşürülmesine, aday sayısının artmasına ve iki kez ek yerleştirme yapılmasına rağmen üniversite kontenjanlarının yüzde 14’ü doldurulamadı.”

Şimdi ise baraj tamamen ortadan kaldırılarak 2022’de tüm kontenjanlar doldurulmaya çalışılıyor!

Toy, “Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK aracılığı ile kontenjanların nasıl doldurulacağı telaşına düşmek yerine, Türk Milli Eğitim Sistemi’nde milyonlarca öğrencinin üniversiteye giriş şartı olan temel yeterlilikler düzeyine bile ulaşamadığı gerçeğini görmelidir. Bu değişiklik, 12 yıllık temel eğitim sisteminden sorunsuz geçip TYT barajına takılan milyonlarca öğrenciyi gözlerden kaçırma çabasıdır. MEB 20. Milli Eğitim Şurası’nda okul öncesi öğrencilere medrese eğitimi vermenin derdine düşmek yerine, YÖK, üniversiteler, öğretmenler, öğrenciler ile birlikte iflas etmiş olan Türk Milli Eğitim Sistemi’ni yeniden ayağa kaldırmanın yollarını aramalıydı” diyor.

Haksız mı?

Diğer sözleri de çarpıcı:

“Bu uygulama bir itiraftır. 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin iflasının itirafıdır. Biz, Türk Milli Eğitim Sistemi’nde milyonlarca öğrenciyi üniversiteye giriş şartı olan temel yeterlilikler düzeyine bile ulaştıramıyoruz demenin başka bir yoludur. Sorunu gözden kaçırmak, halının altına süpürmek demektir. Ülkede, milyonlarca çocuğu geleceğe hazırlayamıyoruz demektir.”

YENİŞEHİR ÖRNEĞİ ŞAŞIRTTI, TARIMDA BİR TEHLİKE DAHA KAPIDA

İthalata mahkum edilen Türkiye tarımı, tıpkı eğitimdeki gibi senelerdir sürdürülen yanlış politikaların ceremesini çekti.

Anlayış ve yaklaşım artık değişmeli.

Yetersiz desteklemeler, üretimdeki plansızlık nihayetinde çiftçiyi canından bezdirdi.

İhmaller zinciri göçü tetikledi.

Köylerdeki genç nüfusun azalması hayli tehlikeli.

Çiftçiliğin bitirilmemesi aksine yeterli ölçekte desteklenmesi gerekli.

Ancak ne yazık ki yanlışta ısrar ülke tarımını tamamen dışa bağımlı hale sürükledi.

Böyle bereketli topraklara sahip coğrafyada, kendimizi ithalat yapamazsak gıda bulamayacak pozisyona düşürmemiz içler acısı bir durum değil mi?

Gelecekte toprağı ekecek kimsenin kalmamasının çok uluslu şirketlerin ekmeğine yağ süreceği bilinmeli.

Türkiye’deki tarım arazilerinin çok parçalı olması meselesi üzerinde de ayrıca düşünülmeli.

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak’ın Yenişehir örneği ilginç geldi.

“Öyle yerler biliyorum ki kişi başına 10 metrekare alan düşüyor. Bu toprağı kim, nasıl işleyecek” diyerek soruna dikkat çekti.

Parçalı arazilerin dönüşümü ile ilgili harekete geçilmeli.

Dipnot: Türkiye, son 20 yılda tarım ürünleri ithalatına tam 125,8 milyar dolar ödedi.

ÇAĞDAŞ MÜHENDİSLER’İN ÇÖZÜM ÖNERİSİ

Pandemi süreci toplumların kurtuluşunun sosyal devlet anlayışıyla mümkün olabileceğini adeta tescilledi.

Zira gördük ki bıraktık, yapıldı ve üzerimizden silindir gibi geçildi!

Ülkelerin geleceğinin şekillenmesinde salt liberal yaklaşımların iflas ettiği gözler önüne serildi.

Kapitalizmde başı çeken devletlerin çoğunun artık bir numaralı gündem maddesi kamucu yaklaşımların öncelenmesi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Bursa Şubesi’nin 18. Olağan Genel Kurulu’nda tek listeyle girilen seçimde başkanlığa Çağdaş Mühendisler’in adayı Ahmet İhsan Taşkınsel seçildi.

İki dönemi başkanlık olmak üzere farklı kademelerde 12 yıl görev yaptıktan sonra veda kararı alan MMO Bursa Şubesi Başkanı Fikri Düşünceli’nin genel kuruldaki konuşması kayda değerdi.

Eğitim ve tarımda plansızlıktan söz ediyorken vurgularını hatırlatmak gerekli:

“Cumhuriyet tarihinin en ağır krizinin yaşandığı bugünlerde yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı; yüksek döviz, faiz, enflasyon sarmalı sürüyor. Açlık sınırı 4 bin lirayı geçti, yoksulluk sınırı 13 bin lirayı aştı. Yüksek dış borç ve enerji fiyatlarındaki artış da halkın ekonomisini zorluyor.”

Çözüm önerisi:

“Cumhuriyetin ilk seneleri, erken dönemi, sonra da 1960’lar, Devlet Planlama Teşkilatı öncülüğündeki planlı yıllar, çözümün ne olduğunu anlatıyor bize. 24 Ocak kararlarının alındığı 1980 sonrası ise çözümün ne olmadığını gösteriyor hepimize. Çünkü aradan geçen 41 yılda, ülkemizi tek başına veya koalisyon ortağı olarak yöneten çok sayıda partiye karşın, özünde tek bir ekonomik program çıkıyor karşımıza. Serbest piyasa ekonomisi, kapitalizm, neoliberal düzen, özelleştirmeler, sosyal devletin tasfiyesi, emeğin baskılanması…

Düşünceli, “Türkiye; kamucu politikalardan uzaklaştıkça sanayi altyapısı zayıfladı. Büyük kentlere aşırı nüfus akını oldu. İşsizlik, eşitsizlik arttı. Bölgeler ve sınıflar arasında gelir dağılımı daha da bozuldu. Devlet sanayileşmeye öncülük etmeyince, özel sektör yeterince kârlı bulmadığı yörelere yatırım yapmayınca, sorunlar daha da büyüdü, yapısal hale geldi. Ulaşımda ve yük taşımacılığında kara yolları öne çıktı, bu da dışarıya bağımlılığı artırdı” dedi ve ekledi:

“Bu süreçte, sanayi ve tarımda da çözülme ve tasfiye süreci hızlandı, ülke yönetiminin yanlışlarının faturası daimi olarak halka çıkartıldı, çıkartılmaya devam ediyor, çalışma yaşamında güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaştırıldı. İşsizlik, yoksulluk ve hak kayıpları meşrulaştırıldı…

İçinde bulunduğumuz ekonomik çıkmazdan çıkış reçetesi uzaklarda aranmamalı.

Türkiye’yi refaha kavuşturacak kalkınmanın ilacı cumhuriyetin kuruluş felsefesinde saklı.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X