Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıldönümünü kutluyoruz…
Ecdadın bize miras bıraktığı Cumhuriyet’in 100. yılına varmış olmanın gururu ve mutluluğu ise bambaşka…
Coşkusu da 100. yılına yakışır bir şekilde… Tıpkı çocukken kutladığımız, kutlarken de hissettiğimiz o heyecan dolu günlerdeki gibi…
Bundan tam 100 yıl önce…
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları, işgal ve kuşatma altındaki yurdumuzu Çanakkale başta olmak üzere birçok cephede şanlı Türk milletinin yokluk içinde ortaya koyduğu büyük mücadelesi sonucuna çağdaş, demokratik ve laik bir Cumhuriyet ile Türkiye’yi inşa etti.
Eğitim, ekonomi ve sosyal alanlarda değişiklikler yapıldı. Kadın hakları ve özgürlüğü vurgulanarak, Türk toplumunu daha adil ve demokratik bir hale getirme yolunda büyük adımlar atıldı.
Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen bu adımlar, Türkiye’nin çağdaş dünya ile bütünleşmesini hızlandırdı ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasını sağladı.
100. yıl coşkusunu yaşadığımız bugüne de kolay gelinmedi tabi…
Geride kalan bir asırlık süreçte büyüme ve gelişme yolunda birçok engeli aştık. Ve azimle aynı kararlılığı da sürdüreceğiz…
Ancak, Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, dünyadaki değişimler, teknolojideki ilerlemeler ve coğrafyamızdaki gelişmeler bizleri daha sorumlu davranmaya sevk ediyor.
Tabi bu bağlamda hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.
Bunların en başında da birlik ve beraberlik içinde değerlerimize ve birbirimize sahip çıkmak geliyor.
Ayrıca, son dönemde hepimizi gururlandıran savunma sanayiindeki atılımlarda olduğu gibi bilimde, teknolojide ve eğitim alanındaki yatırımlarımızı artırarak uluslararası düzeyde rekabet gücümüzü daha da yükseltmeliyiz.
İşte bu amaçla…
Hep birlikte, Türkiye’nin daha büyük ve güçlü olması için çok çalışmalı, gelecek nesillere daha iyi bir ülke bırakmalıyız.
Nice 100 yıllara, Türkiye Cumhuriyeti!