Bazı hikâyeler vardır, başarıdan çok sabrı anlatır. Umutsuzluğun içinden yeşeren bir umut, yıkımın ortasında atılan bir adım…
Bursaspor’un hikâyesi tam da böyle bir yeniden doğuş hikâyesi.
Yıllar boyunca içine sürüklendiği maddi çıkmazlar, kapanan transfer tahtaları, umutsuz bekleyişler, sessizliğe gömülen tribünler…
Yeşil-beyaz formaya gönül veren yüz binlerce insanın her yeni sezona buruk ama hep umutla başlaması…
Bir zamanlar Süper Lig şampiyonu olmuş bir kulüp, artık alt liglerin karanlık sokaklarında yürüyordu.
Kimileri öylece izledi, kimileri orada burada “beter olsun” dedi.
Kimileri de kanal kanal gezip “kapanıyor” diye yaygara kopardı!
İşte o günlerde bile, bu şehrin yüreğindeki Bursaspor sevgisi hiç sönmedi.
Sonra…
Çıkageldi Enes Çelik ve yönetimi.
Kolay olmadı, ama onlar kararlıydı.
Önce kulübün omuzlarındaki ağır yükle yüzleştiler. Borçlar ödendi, defterler temizlendi, transfer tahtası açıldı.
Doğru hamleler, akıllı transferler…
En önemlisi de…
Taraftarla yeniden kurulan gönül bağı.
Her şey yavaş yavaş yerli yerine oturdu. Sahada savaşan bir takım, tribünde yeniden inanan bir şehir…
Ve o inanç, bir şampiyonluğa dönüştü. Bu şampiyonluk bir kupadan, bir zaferden fazlası.
Bu, bir şehrin yeniden ayağa kalkışı.
Bu, “Süper Lig aşkına” dirilişin ta kendisi!