“AK Parti’de neler oluyor?” diye sorduğum bir partili dost, soruma soruyla karşılık verdi:
“Sen, Mimar Sinan’ın usta hikayesini bilir misin?”
Bilmediğimi söyleyince, “dinle o zaman” dedi ve başladı anlatmaya…
Hikaye gerçekten etkileyiciydi…
Benim gibi bilmeyenler olabilir, paylaşayım…
*
Mimar Sinan‘la birlikte çalışan ustalar aralarında toplanmışlar…
“Eserlerin yapımında biz de çalışıyoruz, çabalıyoruz ama eserleri hep Mimar Sinan yaptı oluyor, tarihe onun adı geçiyor. Bu adaletsizliğe, haksızlığa bir son vermeliyiz. Gidip Mimar Sinan ile konuşalım, derdimizi anlatalım” diyorlar…
Tabii, ustalarının bu toplantısından ve aldıkları karardan haberi oluyor büyük Usta’nın…
Onlardan atik davranıp, tez haber gönderiyor hepsine:
“Filanca gün ve saatte, sizi makamıma bekliyorum. Gelirken yanınızda üçer adet yumurta büyüklüğünde yuvarlak taş getirmeyi de sakın unutmayınız!”
*
Dediği gün ve saatte makamına gelen ustalarını, büyükçe bir masanın etrafında toplar Mimar Sinan…
Hepsini selamladıktan sonra şu ricada bulunur:
“Şimdi hepinizden, yanınızda getirdiğiniz o üç yuvarlak taşı, masada üst üste dizmenizi istiyorum!”
Ustalar, isteğine bir anlam veremeseler de, taşları dizmeye çalışırlar.
Ne var ki, aradan saatler geçer, bir türlü başaramazlar…
Onları gülerek izleyen Mimar Sinan alır bu kez taşları eline…
Parmaklarında sıralı yüzüklerinden de üçünü çıkarır…
Yüzüklerin birini masanın üstüne, diğer ikisini de taşların arasına koyarak, üst üste dizmeyi başardıktan sonra ustalarına döner :
“İşte arkadaşlar, o çok merak ettiğiniz aramızdaki fark! Sizler taşları taşırsınız, ben dizerim! Bu yüzden de Mimar Sinan olarak tarihe geçerim!”
*
Deneyimli siyasetçi dostumuz, bu güzel hikayeyi anlattıktan sonra kıssadan hisseyi de paylaştı, gülümseyerek:
“AK Parti’de de taşlar cepte!”
Ah bu gençlik!
Bursaray Kestel hattındayız…
Kızlı erkekli bir grup lise öğrencisi bindi yolda…
Erkeklerin sesi pek çıkmıyordu ama kızlar aralarında öyle yüksek sesle ve argo konuşuyor, gürültülü şakalaşıyorlardı ki, bu rahatlıklıkları vagondaki bütün yolcuların dikkatini çekti…
Sanki toplu ulaşım aracında değil evlerinde gibiler…
Bu ergen hal ve tavırları rahatsızlık boyutuna gelince, yolculardan bazıları uyarma ihtiyacı duydu.
Uyaranlara, saygısızca karşılık vermeleri ise bardağı taşıran son damla oldu…
İlk istasyonda inmeseler, az kalsın dayağı yiyorlardı!
Yolculardan kimi, onları yetiştiren ailelerine sabırlar diledi, kimi okulundaki öğretmenlerine!
Ben ikisine de peygamber sabrı dileyenler grubundaydım!
Defibrilatör
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda, muhtarların buluştuğu ve basın toplantılarının yapıldığı salonlara, defibrilatör cihazı konulmuş.
Kalp krizi vakalarında acil müdahale imkanı sağlayan, bu otomatik elektroşok cihazının alınmasından ziyade konumlandırıldığı yeri manidar bulanlar var…
Bence isabetli olmuş…
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘la buluşmaları muhtarlarımızda aşırı heyecan yapıyor, basın toplantılarında gazeteciler de soru sorarken geriliyor ve strese giriyordu.
Kalp, fazla heyecana ve strese gelmez!