Çanakkale Kazdağları’nda altın uğruna yapılan ağaç katliamının yürek burkan görüntülerine bakarken, şöyle bir düşündüm…
Ya bizim Uludağ’ın altında da Kazdağları’ndaki gibi altın madenleri olsaydı…
Altının olduğu bölgeler, çıkaracağı binlerce ton altının sadece yüzde 4’nü devletimize vermek şartıyla, yabancı bir maden şirketine tahsis edilseydi.
O şirketin tuttuğu taşeron oduncular, yaşına, cinsine bakmadan; dalında, yaprağında, toprağında, gölgesinde yaşayan canlıları hiç düşünmeden, Uludağ’da onbinlerce ağacı kökünden kesseydi…
Ve altını çıkarma çalışmaları sırasında kullanılacak tehlikeli kimyasal atıkların, şehrin içme suyunun sağlandığı Doğancı Barajı’yla buluşan derelerimize bırakılma riski olsaydı…
*
Yemyeşil ağaçlarının, tertemiz havası ve suyunun yerinde yellerin estiği, giderek çölleşen bir Uludağ!
Böyle bir fotoğraf ve böyle bir tehlike karşısında Bursalılar olarak ne yapardık acaba?
Gelecek adına kaygılanır, biz de tepki gösterir miydik?
Yoksa hiç istifimizi bozmayıp şöyle der miydik:
“Altın madenlerinin üzerinde oturacak kadar zengin bir ülke miyiz kardeşim? Borç içinde yüzüyoruz. Bırakalım çıkarsınlar, verecekleri yüzde 4 az oran mı? Akmasa da damlar! Altın ithalatına her yıl bir dünya para veriyoruz. Ağaç dediğin nedir, yenisini dikeriz! Havamız, suyumuz, toprağımız sanki çok temiz, ne olmuş yani biraz daha zehirlense! Hem artık maden ocaklarında en son teknoloji, arıtma sistemleri kullanıyor! Dünyanın her yerinde çıkarılıyor bu madenler. Bırakalım bu sözde çevreci ve gezici hareketleri!”
*
Kazdağları’ndaki altın uğruna yapılan ağaç katliamıyla ilgili haber ve görüntülere bakarken lütfen bir gözünüz de Uludağ’da olsun!
“Altını Kazdağları’nda değil de Uludağ’da çıkarsaydılar, ben ne yapardım?” sorusunu kendinize sorarken, vicdanınızı teleferiğe bindirmeyi de unutmayın!
TÜGVA ile TÜVTÜRK’ü karıştıranlar!
AK Parti Bursa İl Gençlik Kolları’nda tanıdığım Adnan Kurtuluş, geçtiğimiz günlerde, Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) Yıldırım İlçe Temsilcisi olmuştu.
Önceki gün, Şehreküstü’nde karşılaştık…
Ayaküstü, yaptığı güzel çalışmaları özetledi Adnan kardeşim…
En dikkatimi çeken insanlardaki TÜGVA’yla ilgili bir yanlış algıyı düzeltmesiydi…
Göreve ilk geldiği günlerde, arayan ve ziyarete gelenler arasında TÜGVA’yı, TÜVTÜRK’le karıştırıp, “Bizim aracın da fenni muayenesi geldi. Randevu konusunda yaparsın artık bir iyilik” diyenler çıkmış.
Fenni muayene randevusu almak için vakfa telefon edenler bile olmuş.
“Çok şükür isim benzerliğinden kaynaklanan bu yanlış algıyı düzelttik. TÜGVA deyince halkımızın aklına şimdi sadece, medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa edecek nesilleri yetiştiren yeni nesil bir vakıf geliyor” dedi, Kurtuluş.
CHP’den basına kapalı sosyal medyaya açık toplantı
CHP Bursa İl Başkanlığı, Genişletilmiş Örgüt Toplantısı düzenliyor…
Toplantı basına kapalı olduğundan, herkes eteğindeki taşları döküyor, demokratik bir şekilde!
Yerel seçimin muhasebesini yapıyorlar.
Toplantı basına kapalı ama ertesi gün bir bakıyorlar konuşulanların hepsi noktasına virgülüne kadar bütün yerel basında!
Nasıl başarmışlar?
Sosyal medya sayesinde!
CHP’liler bu tür toplantılarda basına değil asıl sosyal medyaya kapatma kararı almalı!
Sosyal medya daha tehlikeli, toplantıda söylenemeyenler sözler de yazılıp paylaşılabiliyor!
Gitti lale geldi çınar!
Eski Bursa Valisi Münir Karaloğlu,kendi kafasına göre laleli bir Bursa logosu yaptırmıştı…
Antalya’ya gitti ama kimsenin beğenmediği lalesi miras kalmıştı…
Neyse ki artık o da yok!
Çünkü, Vali Yakup Canbolat yeni bir logo hazırlatmış…
Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sezin Türk Kaya tarafından tasarlanan Bursa Valiliği logosu, dün basına tanıtıldı.
Lale gitmiş yerine çınar yaprağı gelmiş…
Daha sade ve baktığında Bursa’yı çağrıştırıyor…
Kalıcı olur inşallah!