Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un davetlisi olarak, Burdur’daki Salda Gölü ve çevresinin korunmasına yönelik çalışmaları yerinde incelemiş.

Yaralı halde bulunduktan sonra tedavi edilen bir pelikanı, göldeki doğal alana bırakan Emine Hanım, Türkiye’nin Maldivler’i olarak nitelendirilen ve yerli-yabancı turistlerin gözdesi, doğa harikası bu yere hayran kalarak “Ülkemizin cennet köşelerinden birinde, böyle bir güzellikle ilk defa karşılaşıyorum. Çok duygulandım, çok beğendim. Herkes gelip mutlaka görmeli” demiş.

*

Bakanlığın bölgede yaptığı çalışmalar hakkındaki görüşlerini de şöyle dile getirmiş Erdoğan:

“Burasının bakanlık eliyle imara açılacağı ve çok kötü hale getirileceğine dair ciddi kaygılar vardı. Sayın Bakan, Göl’ün önceki halini ve sonraki halini bana gezdirince asla böyle bir şeyin olmadığını gördüm. Gerçekten mutmain oldum. Bütün halkımızdan da mutmain olmasını tavsiye ediyorum.”

İşte bu açıklamadan sonra Türk Dil Kurumu’nun internet sitesi çökmüş tabii…

Benim gibi anlamını bilmeyenler, mutmain sözcüğünün Türkçe karşılığını sorgulamak için tıklamışlar siteyi.

“İnanmış, gönlü kanmış, emin olan” demekmiş anlamı…

*

Bakanlığın Salda Gölü ve çevresinde yaptığı düzenleme çalışmalarından kaygı duyanlardan biri de bendim…

Bu kaygımı da geçtiğimiz günlerde köşemde dile getirmiş, “Gölde millet bahçesi olur mu? Millet çoluk çocuğuyla yuvarlanırken ya göle düşerse? Kaş yapayım derken göz çıkarmayın. Ne olur kıymayın cennete” diye yazmıştım.

Emine Hanım’ın dünkü açıklamalarından sonra kaygılarım bir nebze olsun azaldı.

Ben de oldum mutmain…

Fakat, çalışmalar bittiğinde eski doğal güzelliğini aratır hale gelirse, işte o zaman beni sakın tutmain!

Bu sözümü de asla unutmain!

 

Çarşı alınganlığa karşı!

 

Dünkü “Vekiller kirvelikten kurtuldu” başlıklı yazımdaki bir cümleye alınganlık göstermiş Kapalıçarşı esnafımız…

“Kapalıçarşı esnafı bile bu yıl 50 çocuğu sünnet ettirebilirken, AK Parti Osmangazi Gençlik Kolları 105 çocuğun sünnetini gerçekleştirdi” sözüme alınmışlar.

Oysa, ekonomik krizin çarşı esnafını nasıl etkilediğine vurgu yapmak istemiştim, çünkü önceki yıllarda bu sayı 100’ün altına hiç inmezdi.

Kendi maddi imkanlarıyla 40 yılı aşkındır sürdürdükleri bu güzel geleneği küçümsemek, inanın aklımın kıyısından bile geçmedi yazarken.

Ve üstelik övünmek gibi olmasın, o çarşı esnafının düzenlediği toplu sünnet cemiyetlerinde sünnet olan çocuklardan biri de benim!

Böyle bir şeyi düşünmem mümkün mü?

İşerken çarpılır insan!

 

Transfer komedisi

 

Futbol kulüplerindeki şu transfer politikasına bakar mısınız…

Yabancı futbolcu kontenjanına yer açmak için daha bir sezon önce beş liraya aldığı elindeki yabancı futbolcuyu iki liraya başka takıma kiralık gönderiyor.

Bazılarını ise bedava yolluyor.

Yok böyle bir ticaret anlayışı, yok böyle bir alışveriş!

Sonra oturup ağlanıyor kulüp başkanları:

“Bu borcu kaldıramayız, devlet bize sahip çıksın, hiç olmazsa vergilerimizi ödemede kolaylık yapsın!”

Yıllardır futbolun en büyük sponsoru zaten Devlet…

Daha ne yapsın, formalarına ‘Ayağını yorganına göre uzat’ yazılı reklam mı versin?

Devlet, kulüplere yaptığı ekonomik kıyağı, asgari ücretli çalışanlara yapsa, kurdukları takım dünya şampiyonu olurdu!

 

Zemin kaygan!

 

“Ev alma, komşu al”derler halk arasında…

Gerçekten de çok doğru bir söz…

Hele bu zamanda!

Fakat, son yıllarda jeofizikçiler vatandaşı, “Ev alma zemin al” olarak uyarıyorlar.

Neden mi?

Çünkü, deprem ülkesiyiz, altımız fay hattından geçilmiyor!

O yüzden komşulardan önce alacağınız evin zemin yapısını, ardından inşaat kalitesini sorgulamak gerekiyormuş…

Evler 25-30 yılda kentsel dönüşüme giriyor ama zemin hiç değişmiyor hep aynı, ona göre!

 

Beşik

 

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Brexit’ten anlaşmasız çıkmayı engellemeye çalışan Muhafazakar Parti milletvekillerini partiden ihraç etmekle tehdit etmiş.

E hani İngiltere demokrasinin beşiğiydi!

Bu nasıl beşik, milli irade delik deşik!