31 Mart’taki yerel seçimlerde seçilen bazı belediye başkanları, kutlama için çiçek göndermek isteyenlere bir ricada bulunmuş…
“Çiçeğe vereceğiniz parayı, bir hayır kurumuna veya belediyemize bağışlayın, sosyal yardımlarda kullanalım” demişlerdi.
Haliyle çiçekçi esnafı da, belediye başkanlarının bu iyiniyetli çağrısına bozuldular…
“Aşk olsun Başkanım! Biz evde kedi yavrusu mu besliyoruz? Ekmeğimizle niye oynuyorsunuz? Bırakın isteyen çiçek göndersin isteyen bağış yapsın” diye sitem ettiler.
*
Aslında belediye başkanlarının çiçek yerine bağış çağrısında bulunması yeni değildi…
Bu uygulama, büyükşehir belediye eski başkanı Erdem Saker döneminde ilk uygulanmıştı. Fikrin babası da Saker’in danışmanı Sadak Gencosman’dı…
Sadak Bey, toplanan bağışların sahipleri adına diktirdiği fidanlarla hatıra ve evlilik ormanı oluşturmuştu Balat’ta…
Orman şu an ne durumda bilmiyorum.
Geçtiğimiz günlerde bu konuyu yazmıştım köşemde…
Teşekkür için aradıGencosman ve başarıyla uyguladıkları yaz tatili döneminde okul bahçelerini otopark olarak kullanma projesini de hatırlattı.
*
Gerçekten o da yararlı bir projeydi…
Valilik de sıcak bakmıştı o dönem…
Bahçesi otoparka uygun olan okullarımız bu proje sayesinde yaz tatillerinde,geçici de olsa hem şehirdeki otopark sorununa çare oluyor hem de okullar ciddi gelir elde ediyorlardı.
Hatta diğer şehirlere bile örnek olmuştu, özellikle otopark sorunu olan tatil beldelerinde…
O projeyi hala devam ettiren var mı acaba?
Laf aramızda;
Sadak Bey’in kafası 7/24 böyle pratik projelere acayip çalışırdı.
Hele bir de zeytinyağlı enginar projesi vardı, o da harikaydı!
Onu da anlatırım zaman içinde…
Dilenen ve çalışan Suriyeliler
Kadir gecesinin olduğu gün…
İftar saatleri…
Fırında yumurtalı ve bol susamlı ramazan pidesi için kuyruktayız…
Pidenin nefis kokusu geldikçe burnumuza, sabırsızlanıyoruz.
Fırının kapı eşiğine karşılıklı biri erkek diğeri kız iki küçük Suriyeli çocuk oturmuş…
Birbirlerine çok benziyorlar belli ki kardeşler…
Arada karşılıklı Arapça konuşuyorlardı…
El açıp açıktan dilenmiyorlar ama boyun büküp öyle acındıran bir ifadeyle bakıyorlar ki insanların yüzlerine…
Göz göze gelen, pideyi almadan gitmek istiyor…
Dikkatimi çekti…
Acıyıp da para veren olursa, fırının tam karşısındaki marketin kapısında kucağında başka bir çocukla dilenen annelerine götürüp geri dönüyorlardı yine yerlerine…
Babaları da kimbilir nerede?
Ben ciddi ciddi inanmaya başladım…
Ülkemizde bu dilenen Suriyeliler, savaştan önce de geldikleri yerlerde kesin bu işi yapıyorlardı!
Yoksa duygu sömürüsünde bu kadar profesyonel olamazlar!
Bizim yerli dilenciler yanlarında çırak kalıyor artık!
Mesleği olan namusuyla çalışanlara sözümüz yok ama o dilenenleri daha fazlaprofesyonelleşmeden göndermeli geldikleri yere!
Mutluluk balonu
Seminere katılan 500 kişiye şişirilmiş renkli balonlardan verir konuşmacı…
Üzerlerine isimlerini yazmalarını ister ve sonra o balonları bir başka odaya koyarak, herkesin ismini yazdığı balonu 5 dakika içinde bulmasını ister.
Ararken aralarında çıkan kargaşa, panik ve itişme yüzünden bulamazlar bir türlü, bazı balonlar patlar…
Süre bitince, konuşmacı bu kez herkesin eline rastgele bir balon almasını ve üzerinde ismi yazan kişiye vermesini ister.
Bu yöntem sayesinde herkes balonuna bir iki dakika içinde kavuşur.
Bu ilginç deneyin sonunda, şöyle der konuşmacı;
“Günlük yaşamımızda da işte mutluluğu böyle deli gibi arıyor nerede olduğunu bilmiyoruz. Oysa bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Önce siz onlara mutluluk verin ki onlar da size versin.”
Af mı geliyor?
Dünkü yazımda;
“Yargı Reformu paketindeki açıklamada bir genel af maddesi eksik kalmış gibi sanki” demiştim…
Dediğim günün akşamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı Kadir Gecesi programındaki konuşmasında, af konusunda Adalet Bakanlığı’nın yaptığı çalışmaya da değindi.
Bayram sonrası olmadı İstanbul seçimi sonrası MHP’nin çok istediği af konusu yeniden Meclis gündemine gelebilir!
Bir öneri
Rusya’ya sipariş verdiğimiz S-400 hava savunma sistemine madem ki çok karşı ABD…
Biz de o halde o S-400’leri aldığımız fiyata İran’a satalım!
Görsünler ebelerini!