Denize değil masmavi bir boşluğa bakıyordu genç adam…
Bakışlarındaki dalgınlık, denizden daha derindi…
Soğuktu hava.
Hafif dalgalıydı deniz…
Boş bir pet şişe dalgalarla oynaşıyordu kıyıda.
Aç martıların dışında pek kimseler yoktu çevrede…
Martılar avlanma derdindeydi, genç adam kendi derdinde…
*
Oturduğu kayanın üzerinden kalktı ve sahil boyunca yürüdü uzunca bir süre…
Kendisi gibi yorgun bir iskele görünce durdu.
İskelenin başında yaşlı bir balıkçı, başında eski püskü hasır şapka, elinde ilkel bir oltayla balık tutuyordu.
Öyle önemseyerek yapıyordu ki bu işi, gören de balina avlıyor zanneder.
Bir garipti balıkçı, oltasını her boşa çektiğinde gülüyordu gevrek gevrek, sonra yeniden yem takıp atıyordu denize…
Normalde balık tutamadığına üzülmesi gerekirken o tam aksine mutlu oluyordu.
Kovasında tek bir balık yoktu.
Merakla izlemeye başladı genç adam…
Bir ara gidip sormak istedi, niye böyle yaptığı, sormaya çekindi…
*
Hava iyice soğumaya başlamıştı…
Tam gitmek üzere ayağa kalkmıştı ki yaşlı balıkçı seslendi:
“Evlat! Şu oltayı tutar mısın? Tekneden yem alıp geleyim…”
İstemeyerek de olsa tuttu oltayı genç adam…
Hayatında bugüne kadar hiç balık tutmuşluğu yoktu ama özenirdi iskelede balık tutanlara…
Yaşlı balıkçı yanından uzaklaşır uzaklaşmaz, neden balık tutamadığını öğrenmek için oltayı çekti.
Çekince gördü ki, ucunda iğnesi yoktu oltanın!
“Dalgın ihtiyar! Böyle balık mı avlanır” diye mırıldandı.
*
Teknesinden döner dönmez yaşlı balıkçıya durumu anlattı…
Onun, “Biliyorum evlat! Buraya balıkları avlamaya değil beslemeye geldim! İğnenin ucunu bilerek kırdım” sözleri genç adamı daha da şaşırtmıştı…
Ürkerek sordu:
“Niye peki?”
Gülümsedi yaşlı balıkçı:
“Ne demişler, iyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir evlat!”
“Madem öyle oltaya ne gerek var? At yemin hepsini bir defada, git evine…”
“Bana kalsa dediğini yaparım da, küçük balıklar nasiplenemez ki!”
(Bursa’nın Ufak Tefek Aşkları-2004 kitabımdan)
Timsah Arena’nın kafası!
Suudi Arabistan ve Katarlı işadamlarından oluşan 22 kişilik bir heyet Bursa’ya geldi hafta içinde…
Heyetin gezi programı içinde, Bursaspor’un yeni stadyumu Timsah Arena da vardı.
Bunu duyan taraftarlar heyecan yapmışlar…
Avrupa’daki örnekleri gösterilerek, stadyumun isim hakkı için Arap bir milyarder talip olur mu, olursa nasıl olur diye sosyal medyada tartışma platformları bile oluşturuldu.
“Keşke öyle bir talih kuşu konsa Bursaspor’a!” diyenler de vardı, karşı olanlar da…
Basında da konuyla ilgili haber çıktı…
Heyete, stadı gezdiren Başkan Ali Ay’ın stadın isim hakkı konusundaki açıklamaları umut verici değildi.
Aldığım duyuma göre;
Arap işadamları, stadın içine hayran kalmışlar ama dışındaki eksikliklere takılmışlar, özellikle de timsah kafasının olmamasına!
O kafa konmadıkça, stadın pazarlanması zor görünüyor!
Kaygı ve saygı!
HDP’li milletvekilleriyle ilgili başlatılan hukuki süreçten yana derin kaygı duyduğunu açıklamış ABD Yönetimi…
Biz de, Türkiye olarak;
ABD Başkanlığına aday olan Hillary Clinton ve Donalp Trump’un medyada her gün bir yenisi çıkan skandal siyasi gaflarından, özel hayatlarıyla ilgili haber ve iddialardan yana derin kaygı duyuyoruz…
Biz çıkıp söylüyor muyuz?
Stratejik ortaklığın hiç mi hatırı yok!