“Dezenformasyon oldukça tehlikeli ve bulaşıcıdır. Bir virüs gibi yayılıp çoğalabilir!”
Bu sözü kim söylemiş?
İnternet dünyasındaki yalan haberler üzerine araştırma yapan İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’ndeki bilim insanları.
Dezenformasyonun Türkçe karşılığını biliyorsunuz, yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi…
Hani son yıllarda hayatımıza giren ‘algı operasyonu’ deyimi var ya, işte o operasyonlarda kullanılan en etkili propaganda silahıdır dezenformasyon…
Amacı bilgi kirliliği yaratmak, zihinleri bulandırmak…
Okuduğunuz, dinlediğiniz bir haberin, olayın doğru olup olmadığı konusunda okuru kararsızlığa düşürmek, düşüncelerinizi yönlendirmek…
Sloganı;
“Gerçeği sulandır, yalanı inandır!”
*
Araştırmada, ABD’deki son başkanlık seçimleri ve Suriye’deki savaş hakkında çıkan haberlerin insanlar üzerinde yarattığı etkiler örnek olarak gösterilmiş.
Ve psikolojik yöntemlerle internet ile sosyal medyadaki yalan haberlere karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda güzel bir çalışma yapılmış.
Nasıl mı?
Deneklere küresel ısınma hakkında iki masum yalan haber okutmuşlar önce, ardından da gerçek haberi…
Bakmışlar ki, gerçek bilgiler sahtesiyle birlikte verildiğinde, insanlar üzerinde yalan haberin etkisi büyük ölçüde azalıyor…
*
Bu sonuçtan yola çıkarak şu kanıya varmış bilim insanları…
İnsanlara yalan habere karşı bağışıklık kazandırmanın en sağlıklı yolu, onlara önceden küçük dozda yalan haber vermek, ardından da gerçeğini…
Ne gerek var ki böyle risklere girmeye?
Yalanın küçüğü büyüğü olur mu kardeşim?
Antidepresan ilaçları da böyle küçük dozla başlıyor, sonrası malum…
Benim gözüm tutmadı bu öneriyi…
Kesin bu işte de bir algı operasyonu var ama çözemedim!
Kebap tadında öyküler
Kebapçı aileden hep kebapçı çıkacak değil ya edebiyatçı da çıkabiliyor.
Örnek;
Bursa Kebapçısı’nın genç varislerinden Hüseyin Kural…
Her ne kadar kebapçı bir aileden gelse de o eğitimini aldığı edebiyata gönül vermiş, bizim mesleğe de yabancı değil, reklam yazarlığı, dergi editörlüğü deneyimi var..
Sıra gelmiş yazarlığa…
Profil Yayıncılık’tan çıkan “Kısa çizgiye kısa diyebilenlerin hikayesi” adlı ilk öykü kitabını bizlere imzalarken, ikinci kitabının öykülerinin bile hazır olduğunu müjdeledi.
Şiir tadında birbirinden özgün 19 öyküsünü bir çırpıda okudum.
Cümleleri, sözcükleri kebabı ateşte çevirir gibi çevirmiş, bol bol imge ve metafor sosuna batırmış, mis gibi hayat kokuyordu her biri…
Hüseyin kardeşimi tebrik ediyor, edebiyat dünyasına ‘hoş geldin’ diyorum…
Ve en kısa zamanda, şiir kitabını da bekliyorum.
Darısı tüm kaçak yapılara
Sayfa komşum Mustafa Özdal’ın köşesinde vardı önceki gün…
Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’e ait olduğu iddia edilen Hasanağa’daki kaçak villa olayına AK Parti Genel Merkezi de dahil olmuş.
Her ne kadar Erdem villanın kendisinin değil bir yakınına ait olduğu ve sahibinin imar barışından yararlandığını iddia etse de AK Partililer bu işin peşini bırakmıyor.
Uydudan villanın inşaata başlamadan önceki ve sonraki görüntülerini bile almışlar.
Doğanın korunması ve kaçak inşaatlara karşı gösterilen bu kararlılık ne güzel!
Keşke partisine bakılmadan kentimizdeki diğer tüm kaçak yapılara karşı da aynı kararlılıkla gidilse, doğayı, şehri korumak adına onlarla da böyle yıktırana kadar mücadele edilse!
Masasız lider!
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etmiş, baş başa bir saat kadar görüşmüşlerdi.
Çıkışta da iki liderin bahçedeki kurt heykellerinin önünde çekilmiş fotoğrafları servis edilmişti basına.
Partisinin bir etkinliğine katılan Bahçeli’ye işte o ziyareti hatırlatıp, sormuş gazeteci:
“Cumhurbaşkanı ile evinizdeki görüşmede hangi konuları masaya yatırdınız?”
Devlet Bey’in yanıtı tam fıkra tadında olmuş:
“Evde masa yoktu!”
Büyüklerimiz der ki
Delinin sözüne,
Çocuğun bezine,
ABD’nin dostluğuna asla güvenmeyeceksin!