Hafta içinde bir haber dikkatimi çekti…

“Semercilik can çekişiyor” başlığı ile verilen haberde, semercilik mesleğinin artık bitme noktasına geldiği belirtiliyordu.

Yaşayan son ustalarına göre, mesleğin bitmesinde en büyük faktör, yeni ustaların yetişmemesi…

Bir semerci ustası demiş ki;

“Bizim meslek sabır ve incelik isteyen çok hassas bir zanaattır. Semer deyip geçmeyin. Çünkü adeta et üstüne bina yapıyoruz. Semeri taşıyan hayvan da, üzerine oturan insan da rahatsız olmamalı. İyi bir semer, hayvanın canını, oturanın belini acıtmamalı.”

***

Haberi okuyunca muhabirliğim yıllarında yaptığım benzeri bir haberi hatırladım.

Semerci, süpürgeci, küfeci, hasır kilimci, yorgancı gibi çağa ve teknolojiye karşı direnen bu tür mesleklerle ilgili haber yapmayan yoktur bizim meslekte…

Habersiz kalan muhabirin can simididir bu meslekler, muhabiri gazeteye habersiz dönmekten kurtarır.

Fakat benim haber yaptığım yaşlı semerci ustası, mesleğinden yana karamsar değildi.

Sormuştum, “Semercilik öldü mü, ustam?” diye…

Sorduğuma bin pişman olmuştum.

***

Çok kızmıştı…

Yaptığı son semeri sırtıma geçirecek diye korkmuştum bakışlarından…

“Bu memlekette eşekler var oldukça, semercilik ölmez evladım! Bunu sakın unutma!” demişti.

Gönlünü almak için ertesi gün haberinin çıktığı gazeteyi götürmüştüm kendisine…

“Semerciler, teknolojiye direniyor!” başlığı ile çıkan fotoğraflı haberim çok hoşuna gitmişti…

Yanından ayrılırken gülerek seslenmişti:

“Bizim semerciliği bırakın da kendi mesleğinizin geleceğini de düşünün biraz! Teknoloji sizin de yiyecek başınızı!”

***

Dikkatinizi çekerim…

Bunu söylediğinde, henüz ne bilgisayar, internet vardı ortada ne sosyal medya, akıllı cep telefonun hayalini bile kuramıyorduk!

O gün bu tarihi uyarısına gülüp geçmiş, yaşlı semerciye şu yanıtı vermiştim;

“Merak etme Ustam! İnsanlarda merak dürtüsü var oldukça gazetecilik, sürünür yine de ölmez!”

İleri görüşlü semerci ustası yaşıyor mu acaba?

Yaşıyorsa, gidip bir selfie çektireyim diyorum!  

 

Trump bizi seviyor!

 

ABD Başkanı Donald Trump, ülkemizle ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili ne zaman övücü cümleler kullansa, nedense ürküyorum!

Çünkü, hemen anında 180 derecelik dönüşlerde bulunabiliyor…

Yakın geçmişte örnekleri çok, berbat ettiği çuvallar dolusu incirlerin!

Tavşana kaç, tazıya tut siyaset tarzını benimsediği için bir tweet’le devirebiliyor içi süt dolu kovaları!

Dünkü Osaka’daki G-20 Liderler Zirvesi’nde yaptığı S-400’lerle ilgili konuşmasına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte verdiği samimi ve sıcak görüntüleri izlerken de aynı duygulara kapıldım.

“S-400’ler konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir suçu yok. Obama dönemi kendisine çok adil davranılmadı. Defalarca Patriot almak istedi ama Obama vermedi. Ülkesinin savunmaya ihtiyacı vardı o da gitti Rusya’dan S-400 aldı. Ona hak veriyorum” sözlerinin arkasında bakalım kaç gün ya da kaç saat duracak Trump…

 

Emekli

 

Bugün Dünya Emekliler Günü’ymüş…

Madem öyle, ben de bir fıkrayla kutlayayım emekli okurlarımın gününü…

Emeklilik işlemlerini yaptırmak için ilgili kuruma giden Temel, bir bakar ki yanında nüfus kâğıdı yoktur.

Görevli kadın memure, “Sorun yok. Siz gömleğinizden iki düğme açın, ben göğsünüzdeki kılların ağarma oranından emeklilik yaşınızı tahmin edebilirim” demiş.

Memurenin dediğini yapan Temel, akşam eve gidince bu ilginç durumu eşi Fadime’ye de anlatmış…

Fadime gülmüş kıs kıs:

“Ula Temel verilmiş sadakan varmış da… İyi ki gömleğin düğmelerini aç demişler sana… Pantolonu açtırsaydılar seni malulen emekli edebilirlerdi!” 

 

Fil ve timsah

 

Bursa Zoopark’ta incelemelerde bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, yakında hayvanlar arasına fil ve timsahın da katılacağı müjdesini vermiş.

Bunun için hayvanat bahçesinde 20 bin metrekarelik özel barınak planlanmış.

Timsahın getirilmesine itirazım yok, yeni stadyumda göremeyenler orada gider görür timsahın orijinal kafasını!

Fakat fil getirilmesi bu ekonomik sıkıntıda riskli olabilir…

“Aman Başkan! Bizi kurtar bu fillerden!” demesinler sonra…