Bursa Rizeliler Derneği‘nin geleneksel ‘hamsi şenliği’ vardı dün…
Şenlikte, yıllarca Bursa Devlet Hastanesi’nin idare müdürlüğünü yapan sevgili adaşım Selahattin Erkan’la karşılaştık…
Benim hamsiyi kılçığını ayıklayarak yiyişimi görünce, “Yahu sen niye katlediyorsun o balığı?” diye takıldı…
Kuyruğundan tuttuğu bir hamsiyi kılçıklarıyla birlikte ağzına attıktan sonra döndü bana:
“Bak, hamsi böyle yenir! Bunun bütün vitamini kılçığındadır da!”
Kaderde hamsi balığının nasıl yiyeceğini Karslı bir dostumuzdan da öğrenmek varmış!
Kars’ın da kazı meşhurdur, onun nasıl yenileceğini de bir Karadenizli’den öğrenirim artık…
*
Erkan dostum, dünkü şenlikte sadece hamsi yemenin formülünü göstermekle kalmadı, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Şimşek’le de tanıştırdı.
Rizeli olan Şaban Hoca bir dönem kentimizde de görev yapmış…
“Hocamızın meslek anılarından oluşan mizah kitabı var, tam senlik!” dedi adaşım Selahattin Bey, demekle de kalmadı ‘Doktor Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ adlı kitabını bana da imzalattı.
Şöyle bir göz attım…
Gerçekten de hamsi kadar lezzetli anılar, Temel fıkrasını aratmayan anekdotlar var kitapta…
Ünlü yazarlarımızdan İskender Pala’ya ait ‘Ahh! Nerede O Eski Dalkavuklar!’ başlıklı bildik hikayeyi de de koymuş…
*
Vaktiyle yüksek rütbeli zatlardan biri kendisine bir dalkavuk edinmek isteyip, tellal çığırtmış. Belirtilen gün ve saatte kapıda toplanmış adaylar. Sırayla imtihan odasına alıp soruyormuş Efendi:
– Sen dalkavuk musun?
– Evet efendim, dalkavuğum!
– Hiç benzemiyorsun…
– Nasıl benzemem efendim. Filan paşanın yanında beş sene, falan vezirin yanında üç sene hizmet ettim.
Diğer adaylara da aynı soruları soruyor, benzeri cevapları aldıktan sonra gönderiyormuş Efendi…
Derken yeni bir aday girmiş odaya. Ona da sormuş:
– Sen dalkavuk musun?
– Evet efendi hazretleri; bendeniz dalkavuğum.
– Ama sen öyle pek dalkavuğa benzemiyorsun!
– Doğrudur efendim; pek öyle dalkavuğa benzemem.
– Fakat sanki biraz da dalkavuğa benziyorsun gibi!
– Evet, biraz da benzerim efendim…
Bu cevabının ardından Efendi dışarıya haber salmış:
– Ben dalkavuğumu buldum, diğerleri dağılıp gidebilirler!
*
2010 yılı basımı ‘İki Dirhem Bir Çekirdek’ adlı kitabında yer verdiği o hikayenin sonuna da şu kıssadan hisseyi eklemiş yazar Pala:
“Binlerce esef ki eskiden bir büyüğün bir dalkavuğu olurken şimdi her büyüğün yüzlerce dalkavuğu var. Dahası, eski dalkavuklar bazen öyle hakikatli sözler ederlermiş ki bu sözler meclise bomba gibi düşer, herkesi kendine getirirmiş. Yine eseftir ki şimdilerde insanlar, bir dalkavuk tutmak yerine çevrelerinde herkesten dalkavukluk bekliyorlar. Doğrusu bu manzaraya bakınca insan ‘Ahh nerede o eski dalkavuklar’ diye iç geçiriyor.”
*
Pala’nın kıssadan hissesinin sonuna da Dekan Şimşek kısa ama çok anlamlı bir ekleme yapmış…
Güncel olduğu için paylaşmak istiyorum sizlerle:
“…Keşke eskiden olduğu gibi dalkavuk olan dalkavuk olarak kalsa, başhekim, profesör, milletvekili, bakan, vali, gazeteci ve hatta hukukçu filan ol(a)masa!”
Yazının sonuna Edmond Jalous’a ait bir de şu özlü sözü eklemiş:
“Eğer düşmanınızı gülünç duruma düşürmek isterseniz, etrafını dalkavuklarla doldurunuz.”