Aliya İzzetbegoviç, genç yaştan itibaren İslami çalışmalara ve Müslümanların sorunlarına ilgi gösterdi. Genç Müslümanlar Örgütüne üye olduğu gerekçesiyle 1946 yılında üç yıl hapse mahkûm edildi. İslam Deklarasyonu’nu yayımladı. 1983 yılında düşüncelerinden dolayı 14 yıl hapse mahkûm oldu, cezasının beş yılını hapiste geçirdi. Hapiste iken yazdığı notlar,”Özgürlüğe Kaçışım: Zindandan Notlar” kitabı olarak yayımlandı. Bu notlardan çok küçük bir bölümü paylaşmak istiyorum.
Birinci Bölüm:Hayat, İnsanlar ve Özgürlük Hakkında Notlar.- Hayatın anlamını kaybetmişsem ölmeliyim. – Çoğunlukla aşırı bir şekilde övülen” ölümü küçümseme” hasleti, hayata ( veya insana) saygı eksikliğinin bir neticesi olabilir.- Hiçbir kinim yok, fakat elem duyuyorum.- Hayatın kendinde, kendisine has bir gayesi vardır. Bu gaye, hayat gençlik, güzellik, sağlık ve özgürlük gibi tüm harici anlamlarını kaybettiğinde görünür hale gelir. O zaman hayatın güzelliğinin bu arzulanan ama geçici değerlerde değil, bizzat hayatın kendinde olduğunu görürüz! – Haset mutsuz insanları etkileyene bir talihsizliktir. Mutsuz oldukları için haset ederler. Oysa haset, talihsizliklerini ortadan kaldırmaz, daha da kötüleştirir.- Nietzsche, çok hassas bir adamdı, asla kendi Übermensch’i gibi değildi. 44 yaşında delirdi ve biyografi yazarlarına göre bunun görünür sebebi, Turin Caddesindeki bir manzaraydı. Filozof evinden ayrılırken atını acımasızca kamçılayan bir arabacı gördü. Kamçılanan hayvana doğru gitti, onu kibarca kucakladı ve ağladı, ardından da yığılıp kaldı. 12 yıl daha yaşadı, ama cinnetten hiç kurtulamadı. Biz neysek oyuz, olmayı düşündüğümüz veya olmayı istediğimiz şey değil.
İkinci Bölüm: Din ve Ahlak.( 1) Tarihi bir fenomen olarak her dinin iki yönü vardır: Bir “ilim” olarak vahiydir; uygulama olarak ise insanların eseridir. Allah inancı vahyeder, insanlar ise uygular. Dinde büyük ve yüce olan her şey Allah’tandır. Hatalı ve değersiz olan her şey insanlardandır. Din bilgi konusundaki bu uzlaşıda insanın rolü ikilidir: Bir yandan o henüz tahrif edilmemiş dini bilgiyi suistimal eder, uygulamaz veya hatalı uygular, diğer yandan söz konusu bilgiyi çarpıtır, değiştirir. Tarih bize bu iki durumla ilgili sayısız misal sunmaktadır.
Üçüncü Bölüm: Siyaset. (1) Ölüm cezasının ilga edilmesi talebi, ceza kanununda mağdurdan ziyade suçluya önem verme yönündeki eğilimin mütemmim bir cüzüdür. İleri sürülen argumanlar sorunludur. Mesele size ölüm cezasının icrasıyla ilgili ayrıntıları anlatır ve onun lehinde olup olmadığınızı sorarlar. Suçun işlenişi ve suçun mağdur ve ailesinde bıraktığı korkunç etki konusundaki ayrıntıları da anlatabilir ve aynı soruyu sorabilirlerdi. Ancak sanki ortada iki değil sadece bir adam öldürme-yani katile karşı uygulanacak ölüm cezası- varmış gibi işin bu tarafı da kenara bırakılır.
(2) Demokrasi ve istikrar birbirine bağlıdır. İstikrar için demokrasiye, demokrasi için istikrara ihtiyacımız var.
(3) İhtiyaç duyduğumuz şey, inanan insanlar mıdır yoksa düşünen insanlar mı? Bunlar birbirlerini dışlar mı?
(4) İstatistikler, bugün yaşayan her insanın 20 milyon civarında ecdadı olduğunu söylüyor. Bu hesap, insanlığın bilindiği varsayılan tarihe göre yapılıyor.