Bir televizyon ve sevmediğim bir programcı İtalya’daki Expo Fuarı’nı güya bize gezdiriyor. Ben şirketlerimi askıya aldığım ve böyle işler artık yapmadığım için görüşlerimi rahatlıkla bildiriyorum. Bu toplum, bu konuda inşallah bundan sonra akıllanır.
Yıllardan bu yana Türkiye’nin tanıtımı için yapılması gerekenleri anlatmaktan dilimde tüy bitmiştir. Bir türlü başaramadım. Neden başaramadım; çünkü devletin elinde olan bütçeler hiçbir zaman gerektiği şekilde harcanmamıştır. Ya bürokratlar ya da siyasetçiler bu bütçelerden nemalanmış kuşa dönen rakamlarla da oyunlar oynanmıştır. Dönüp geçmişe baktığımda hiçbir yıl, hiçbir şekilde doğru dürüst Türkiye’nin tanıtımı yapılmamıştır. Türk Hava Yolları’nın tanıtım sorumluluğunun Cenajans’ta olduğu dönemde genel müdür Tezcan Yaramancı’nın geniş vizyonu ve Cenajans’ın daha evvelki yıllarda Türk Hava Yolları’nı ikna ederek yapılmaya başlanan şimdiki adı Skylife olan o dönemde THY Magazin ismiyle yayınlanan mecmua Tezcan Bey’in döneminde daha da modernleştirilmiş, şirketlerin sıraya girerek ilan verdikleri bir tanıtım ve kazanç noktası olmuştur. Ayrıca doğru dürüst bir reklam bütçesi ile Türk Hava Yolları’nın dünyadaki tanıtımı ve pazarlaması gerekli miktarda yapılmış, bugün harcanan bütçelerin onda biriyle bir sürü dünya ödülü Türk Hava Yolları’na ajansı tarafından kazandırılmıştır. Bir Alman zengin kadın o zaman THY’nin first classıyla Türkiye’ye uçuyor. İstanbul’a gelince genel müdür Tezcan Yaramancı’ya bizzat telefon ediyor: “Televizyondaki reklamlarınızın etkisinde kalarak Türk Hava Yolları’yla uçmaya karar verdim. Hizmet ve uçuş muhteşemdi. Çok sık dünya üzerinde uçağa binen bir iş kadınıyım, sizi tebrik ederim” diyor.
Dünyada gelişmiş ülkelerin bu tanıtım işlerini nasıl yaptığına bakarsanız, devletlerin elinde tanıtım fonu turizm bakanlığının tanıtım bütçesi gibi değerler yoktur. Zaten turizm bakanlıkları gelişmiş ve çağdaş ülkelerde genelde bağımsızdırlar. Bilmekte yarar vardır: Amerika’da para basan Merkez Bankası bağımsız bir kuruluştur. Liberal olmak böyle bir şeydir. Bizim uçan halı üzerinde İstanbul’un tepesinde dolaşan kim yaptıysa Türkiye’yi tanıtmaya çalışan reklam filmlerimiz çağ dışı işlerdir. Siz New York’un, Miami’nin, Londra’nın, Paris’in hiç reklam filmini gördünüz mü? Büyük devletler bu meseleyi yıllardır şu şekilde uygulamaktadırlar ve çok başarılı olmuşlardır. İngiltere Sherlock Holmes, James Bond 007 gibi ünlüleştirilmiş isimlerle kendi ülkelerinin itibarını ve tanıtımını sağlayan medeni ve çağdaş filmler yapmaktadır. Bunlar uzun metraj olup pazarlaması da yapılarak üstelik devletine büyük paralar da kazandırmaktadır. Bizim gibi zamanın 100 milyon dolarlık turizm tanıtma bütçesinin 40 milyon doları tanıtıma 60 milyon doları da cebe atılmaz. Gelen gideni aratır misali özellikle siyaset nöbet değişimlerinde geçmişin rezaletlerini ortaya çıkartmayı sevmez. Bu sebeple de emekli siyasetçiler hep cici çocuklar olarak kalmıştır. Çocukluğumuzdan bu yana bizi sinemalarda meşgul eden hatta taklitlerini yaptığımız kovboy filmleri olmuştur. Bu filmler Amerika’nın kıro bölgelerinin “ne kadar medeni olduğu” mantığını topluma işlemişlerdir. Bu gün Amerika’nın bir şükran günü vardır. Bu şükran günü sadece Amerika’da vardır. O gün her Amerikalı ister Meksika’dan gelsin, ister Afrika’dan gelsin, ister Hindistan’dan, Pakistan’dan gelsin Amerikalı oldukları için Allah’a şükrederler. Hindi o günün bir sembolüdür. Hindinin İngilizcesi de turkeydir. Rahmetli Turgut Özal turkey kelimesinin hindi manasına gelmesini Türkiye adına yediremediği için tüm dünyada, yabancı lisanlarda Türkiye isminin her lisanda Türkiye olarak kullanılmasını başlatmıştı. Hangi ukalalar o tarihte ortaya çıkmışsa buna mani oldular. Yine zamanında Başbakan Tansu Çiller TC Başbakanlık forsunu yaptırdığı zaman, bu fors her yerde kullanılmaya başlamıştı. Mesut Yılmaz denilen zat gelir gelmez ilk işi bu forsu kaldırtmak oldu. Sen hangi kafayla, hangi mantıkla, hangi anlayışla bu forsu kaldırtıyorsun arkadaş? Bu mantık içerisinde Türkiye’nin bir zamanlar tek başına iktidar olan ve ANAP’ı da yok ettirdi. İşte bu kafadaki insanların fırsat buldukları zaman siyasetçi olarak iktidara sızmaları bu ülkenin maddi ve manevi inanılmaz kayıplarına neden olmuştur.
Hâlâ yalvarıyorum, merak etmeyin ben talip değilim, adamlarınız yapsınlar. Ancak senaryosuyla, teknik hazırlıklarıyla, yönetmeniyle, ışıkçısıyla, dekoruyla dünya çapındaki Türkiye’yi yansıtacak; ulaşımımızı, teknolojimizi, telekomünikasyonumuzu, otellerimizi, yaşantımızı “çağdaş yaşanan bölgelerde” üniversitelerimizi, hastanelerimizi, tabii ki tarihi yerlerimizi ve güzellik dolu sahillerimizi gösterecek mahiyette uzun metraj, yabancı starların oynadığı filmler yapınız. Dünyada bu filmleri pazarlayan yabancı kuruluşlarla iş birliği yapınız. İşin içine girecek devlet sektörünün de, özel sektörün de para kazanmasını sağlayınız.
Muhteşem senaryoların hazırlanması ve çekilmesi için bu ülke belki de dünyanın en değerli ülkesidir.