Yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ayağının tozuyla bakanlıktaki 6 üst düzey bürokratı görevden aldı, yerlerine 6 il müdürü atadı.
Onlardan biri de Bursa İl Milli Eğitim eski Müdürü Sebahattin Dülger idi.
Dülger’in Ankara’ya atanması sürpriz değildi.
Nitekim son yazımda da belirttiğim gibi yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile Dülger’in arası hayli iyi.
Özer, bakan yardımcısı olduğu dönemde sık sık Bursa’ya gelir ve mesleki eğitim konusunda bu kenti merkez olarak görürdü.
5 Mart 2021 tarihli, “Bursa’da mesleki ve teknik eğitim devrimi” başlıklı yazımdan bir bölümü hatırlatayım:
“Bursa’da sessiz sedasız mesleki ve teknik eğitim devrimi oluyor. Öyle ki meslek liselerine kayıt yapan öğrenci sayısı her geçen yıl artıyor. 2018’de 9. sınıf meslek lisesi öğrenci sayısı 13 bin 667. 2019’da 9. sınıf meslek lisesi öğrenci sayısı 15 bin 608. 2020’de 9. sınıf meslek lisesi öğrenci sayısı 20 bin 551. Yani, 2 yılda öğrenci sayısı artışı yüzde 50’yi aşmış durumda.”
Bugün Bursalı sanayicilerin şikayet ettikleri konuların başında ne geliyor?
Kalifiye eleman sorunu değil mi?
Çünkü bir dönem ipek ihracatının Avrupa’ya açılan kapısı olan Bursa, bugün otomotivin ve tekstilin merkezi, İstanbul’dan sonra da en fazla ihracatın yapıldığı bir ticaret ve sanayi kentidir.
Ancak kalifiye eleman sorunu nedeniyle, her yıl milyonlarca dolarlık sipariş iptal ediliyor.
Ülkenin en büyük sorunlarından biri dış ticaret açığı hiç kuşkusuz.
O halde dış ticaret açığını azaltacak olan ihracatın artması için tek bir şeye ihtiyacımız var.
Daha fazla üretim yapmak.
Daha fazla üretim de nitelikli elemanlarla yapılır.
Bursa’daki meslek okullarına kayıt yapan öğrenci sayısının her geçen yıl arttığını üst satırlarda paylaşmıştım.
Ancak hala yeterli değil.
Çünkü sanayicilerin nitelikli eleman sorunu devam ediyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında Bursa’nın yeni milli eğitim müdürünün yol haritası, mesleki ve teknik eğitim olmalı.
Öğrenciler mesleki ve teknik eğitime teşvik edilmeli, meslek okullarının sayısı arttırılmalı, mesleki eğitim veren okullar günün şartlarına uygun hale getirilmeli ve ihtiyaçları karşılanmalı.
Ve yıllar önce depreme dayanıksız olduğu için yıkılan Bursa’nın en köklü okullarından Demirtaşpaşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yeniden inşa edilmeli.
Sahi bu okul neden hala yapılmıyor?
ATO Başkanı da isyan etti
Son derece önemli bir açıklama yaptı Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran.
“Türkiye’de işsizlik var ancak işsiz yok” başlığıyla servis edilen haberde Baran şunları söylüyor:
“Türkiye’de işsizlik var ancak eleman aradığınızda kimse başvurmuyor, başvursa da işi beğenmiyor. Herkes Türkiye gelişsin istiyor ama bu gelişimi sağlayacak sanayi ve ticarette çalışacak nitelikli eleman olmak istemiyor. İşsizlik ve istihdam bir an önce çözüme kavuşturulması gereken bir konu halini aldı. İstatistiklerdeki işsizler nerede?Sorun işsizlikten ziyade mesleksizlik. Nitelikli eleman istihdam etmek isteyen tüccar ve sanayiciler kayıt dışı istihdam edilen göçmenler yüzünden haksız rekabetle karşı karşıya kaldılar.”
Ben bu açıklamanın 2 can alıcı bölümü olduğunu düşünüyorum.
Birincisi, birçok sanayici gibi Baran da nitelikli eleman sorununa dikkat çekiyor ve mesleki eğitime yatırım yapılmasını istiyor.
O halde imam-hatip okullarına değil, mesleki ve teknik okullara ihtiyacımızın ilanıdır bu açıklama.
Ayrıca ‘Suriyelilerin sanayiyi ayakta tuttuğu’ iddiasını da çürütüyor Ankara Ticaret Odası Başkanı.
Atama için yoğun lobi çalışması var
Sebahattin Dülger’den boşalan milli eğitim müdürlüğü koltuğuna henüz atama yapılmadı.
Birkaç gün içinde de atama yapılması beklenmiyor.
Ancak yoğun bir şekilde isim önerileri gidiyor yeni Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e.
Farklı kentlerden de isim önerilerinin yapıldığını duyuyorum.
Milli eğitimde etkin olmak isteyenlerin lobi faaliyeti yoğun şekilde devam ediyor yani.
Bursa’ya başka kentten bir milli eğitim müdürü atanırsa sürpriz olmaz.
Dolaylı cinayet suç değil midir?
Toplumun bir bölümü aşı olmaya ikna olmayınca ve hükümetten de kısıtlama kararı gelmeyince, kişiler/ kurumlar insiyatif almaya başladı.
Önce fırıncılar, aşı olmayana ekmek satmayacaklarını ilan etti.
Önceki gün de Türkiye Futbol Federasyonu’un aşısız seyirci alınmayacağına dönük kararını okuduk.
Daha sonra iş insanı Sadettin Saran’ın şirketlerinde ve Bahçeşehir Koleji’nde de aşısız personelin çalışamayacağını öğrendik.
Kolej yetkilisi, “Evet aşı olmayanlar tercih kullanmışlardır, buna saygı duyarız. Ancak bizim de aşı olmayan personelle çalışmama hakkımız var” diyerek, son derece mantıklı bir gerekçe ortaya koymuş.
“Bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter” ne güzel bir sözdür.
Aşı olmayanlar, sadece kendi sağlıklarını tehlikeye atsalar kimse bir şey diyemeyecek.
Ancak aşıya direnerek, başkalarının yaşam özgürlüğünü de elinden alıyorlar.
Aşının zorunlu olması yasal değil deniliyor.
Peki hangi yasamızda, “başkasının sağlığını tehdit etmek suç değildir” diye yazıyor?
Ya da yasalarımızda dolaylı cinayet işlemenin bir cezası yok mu?