Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Yaşlılara bu muamele reva mı?

3 yıldır, 65 yaş ve üstü vatandaşlar, özel halk otobüslerinden ve belediye ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanıyorlar.

Bu hak, yasalarla güvence altına alınmıştı.

Yani, kendileri talep etmemiş, ücretsiz seyahat hakkı, onlara hükümet tarafından verilmişti.

Ancak, yasalardan gelen haklarını kullanan yaşlılara öyle muamele yapıldı ki, 65 yıllık ömürlerinde böyle zulüm görmediklerini söyleyenler var.

Şoförlerin ters bakışları, sözlü tacizleri, ‘bedavacılar’ şeklinde küçümseyici ve aşağılayıcı sataşmaları, hatta fiziksel tacize uğramaları…

En büyük zulüm ise, dakikalarca duraklarda bekleyip de, bir otobüsün bile onları almamaları oldu.

Yani ahir ömürlerinde, canlarından bezmişlerdi.

Sırf bu tacizlerden sıkıldıkları için, sokağa çıkmayan yaşlılar var.

Otobüsçüler, yaşlılardan; yaşlılar, şoförlerden şikayetçi.

Otobüsçüler, zaten az kazandıklarını söyleyip, bir de ücretsiz yolcu taşımaya daha fazla tahammül edemedikleri için, yaşlılar da tacize uğradıkları, aşağılandıkları ve duraklarda bekletilmekten bıktıkları için şikayetçiler.

Uygulamanın yıllık maliyetiyse,yaklaşık 5 milyar liraymış.

Bu paranın ceplerinden çıktığını söyleyen özel halk otobüsçüleri, isyan bayrağını çektiler.

Kısa süre önce de, Bursa’da uygulama sınırlandırıldı.

65 yaş ve üstü vatandaş günde 6 kez ücretsiz binebilecekler otobüslere.

Ne var ki bu da yeterli görülmedi.

Çünkü şoförler, ücretsiz taşıdıkları yolcuların parasını istiyorlar.

Önümüzdeki günlerde konu, ilgili bakanlıkların önüne gelecek.

Yeni bir düzenlemeden söz ediliyor.

Yani, ücretsiz seyahat uygulaması kalkabilir.

Ancak seçim öncesi, ücretsiz seyahat hakkının yaşlıların elinden alınması siyasi bir risk olarak görülüyor.

Neticede ücretsiz yolculuk kalkar mı, bilinmez.

Ancak önemli olan, uygulamanın kalkıp, kalkmaması değil, yaşlıların kırılan kalplerinin onarılması değil mi?

Nitekim, son derece iyi niyetlerle hayata geçirilen uygulama, binlerce yaşlının rencide edilmesine yol açtı.

Uygulama kalkar ancak kırık kalpler nasıl onarılır, bilinmez.

 

Kır Çiçekleri üniversiteli…

 

Terörün yüreğimizi dağladığı, nefret dilinin toplumu kutuplaştırdığı ve ırkçılığın sokağa indiği günlerde, tebessüm ettiren, sıcacık bir haberden söz etmek istiyorum.

Kırsalda yaşadıkları için okuyamayan öğrencilere kucak açan Çağdaş Eğitim Kooperatifi bünyesindeki ‘Kır Çiçekleri’, lise öğrenimlerini tamamlamış ve üniversite sınavını da kazanarak, yüksek öğrenim görmeye hak kazanmışlar.

Kimi Orhaneli‘nin bir köyünden, kimi Büyükorhan‘ın bir mahallesinden, sadece yüreklerindeki okuma azmini yanlarına alarak okul sıralarına koşmuş 14 genç kız, artık üniversiteli.

Meltem Kılıç, Beril Gök, Nermin Seyman, Fatma Apak, Ayşegül Camgöz, Cemile Boz, Nurcan Bayındır, Hicran Altun, Serenay Özdemir, Dilek Kılıç, Betül Pala, Hilal Özkan ve Ecem Uysal, yuva bildikleri öğrenci yurdundan hüzünlü bir vedayla ayrılmışlar.

Eğitimin değerini, en çok Kır Çiçekleri biliyordur.

Yokluklar içinde, imkansızlıklar arasında önce lise öğrenimini tamamladılar.

Şimdi yepyeni bir yol var, önlerinde.

Yine, yaşıtları gibi rahat okuyamayacaklar belki.

Ancak, tırnaklarıyla kazıyarak gelecekleri yerden, söküp atılmaları da kolay olmayacak.

Ülkenin içinde bulunduğu kaotik ortamdan, sadece eğitimle çıkabiliriz.

Pırıl, pırıl Atatürkçü gençlerden oluşan Kır Çiçekleri’nin sayısının artması, güzel günlerin habercisi sanki.

 

İşte insanlık!

 

Avrupa ülkeleri, Suriyelileri kovarken, Türkiye‘deki Suriyeli sayısı 2 milyonu geçti.

Dile kolay 2 milyon yabancı.

2 milyon yabancı demek, 2 milyon eğitim, 2 milyon barınma, 2 milyon iş, aş demek…

Yani yığınla sorununuza 2 milyon sorun daha ekledik.

Hangi devlet, böyle büyük bir sorunla boğuşmayı göze alabilir?

Galiba Türkiye’den başka bir ülke de, yıllar boyu kapısına gelen 100 binlerce sığınmacıya kucak açmaz, dünyaya insanlık dersi vermez!

Tüm bunları neden hatırlatıyorum?

Sürgüne Uğramış Ahıskalıların Haklarını Koruma Derneği, örnek bir kampanya başlattı.

Kampanyanın özü u:

Her evin bir odasını Suriyelilere açmak.

Yardımlaşma, dayanışma, insanlık, misafirperverlik, iyilik, hepsi bu kampanyada var.

Suriyelilerin halinden en çok Ahıskalılar anlamış.

Çünkü onlar da teröre maruz kalmış, alieleri parçalanmış, yarım asırdır sürgün yemiş, göç yollarında ölmüş, yaralanmış, perişan olmuşlar.

Teşekkürler Ahıskalılar, örnek bir kampanyaya imza attığınız için.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X