Geçen haftalarda İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’ndeyiz, röportaj için.
Saat 09,00 suları…
Koridorlarda in, cin top oynuyor, odalarda tek bir memur yok.
Yani devletin binası, perili evi andırıyordu.
İçimden, “Saat dokuz olmuş, işe gelen tek bir memur yok, devletin çivisi çıkmış” diye geçiriyorum.
Neyse, İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül’ün odasına geçtik.
Kısa bir hal hatır faslından sonra, hemen konuya girdim:
“Müdür Bey, bina bomboş, personel çok rahat olsa gerek” dedim.
“Mesai 10 00’da başlıyor” yanıtıyla mahçup oldum.
Nasıl olduysa hafızamdan uçup gitmiş esnek mesai uygulaması.
Evet, kamu kurumlarında mesai 6 saat ile sınırlı.
Gemlik Belediye Başkanı Uğur Sertaslan, işlerin yetişmediğini görüyor.
Ancak esnek mesai, İçişleri Bakanlığı’nın bir kararı.
Bu nedenle, Bursa Valiliği’ne yazılı olarak başvuruyor ve işlerin bu kadar sınırlı saatler içinde yetişmediğini, her geçen gün iş yükünün arttığını hatırlatıp, eski mesai saatlerine (08,00-17,00) geri dönülmesi için izin istiyor.
Valilik, birkaç gün sonra yanıt veriyor:
Talebiniz uygun görülmemiştir.
Gelişme birkaç yönden irdelenmeye değer.
Öncelikle, bu kentte, kısıtlı mesai uygulaması nedeniyle işlerin yetişmemesini dert eden bir belediye başkanının duyarlılığı kayda değer.
Her ne kadar mesai saatlerinde yetki kendilerinde olsa da, Valilik hükümetin kararını bozmamak için başvuruyu reddetti.
Peki 6 saat yeterli mi?
Kuşkusuz her kurumun personel sayısı ile iş yükü farklı.
Ancak yarım saatlik öğle arasını da çıkarırsak, 5,5 saatte işlerin yetişmesi pek mümkün görünmüyor.
Hele tapu daireleri gibi iş yükünün fazla olduğu kamu kurumlarında ciddi kalabalıklar oluşuyor.
Yani bir yanda teması azaltmak için personele az mesai yaptırıp, diğer yandan kalabalıklara davetiye çıkarmak çelişki değilse nedir?
Bankalar esnek mesaiyi bıraktı
Esnek mesai uygulaması sadece kamu sektöründe uygulanmıyordu.
Bankalar da esnek mesaiye geçmişlerdi.
Ancak bankalar tek tek eski mesai uygulamalarına geri dönüyorlar.
Üstelik bankalar, insan sirkülasyonunun en çok yaşandığı kalabalık mekanların başında geliyor.
———————————-
Sol Parti’den, Boğaziçi olayları yorumu ve sağ, sol kalmadı diyen Kılıçdaroğlu’na yanıt
Özgürlük ve Dayanışma isimli bir parti vardı hatırlarsanız.
90’lı yılların ortalarında, aşkın ve devrimin partisi sloganıyla sosyalist fraksiyonları birleştirme amacıyla kurulmuş bir partiydi.
O günlerde dair aklımda kalan birçok şey var ancak İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ile ÖDP kurucularından Ertuğrul Kürkçü’nün 32. programında yumruk yumruğa kavgaya ramak kalan tartışmalarını birçokları gibi ben de unutmam.
Aradan çeyrek asır geçti…
Perinçek, muhafazakar iktidarın en ateşli savunucularından biri olurken, Ertuğrul Kürkçü HDP’den milletvekili seçildi, şimdi ne yapıyor bilmiyorum.
ÖDP deyince bir de aklıma Ufuk Uras gelir.
ÖDP’nin kurucu genel başkanı olan Uras da, önce yetmez ama evetçi, daha sonra iktidarın örtülü destekçisi ve son tahlilde İslamcı Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ile flört edecek kadar savruldu.
İşte o ÖDP 2 yıl önce isim değişikliğine giderek Sol Parti oldu.
Dün Sol Parti İl Başkanı Uğur Kurt ile Yönetim Kurulu Üyesi Serpil Namalan, gazetede konuğum oldular.
Sol Parti, Bursa’da 8 ilçede örgütlenmiş…
Her geçen gün üye sayısını ve etkinliğini arttıran Sol Partililer, kültür ve sanat etkinlikleri düzenleyecekleri bir mekan da planlıyorlar.
2 soru yönelttim Kurt’a.
Biri Boğaziçi olayları, diğeri de Kılıçdaroğlu’nun ‘sağ-sol kalmadı’ açıklaması.
Boğaziçi olayları ile ilgili tavrı netti Kurt’un:
“Öğrencilerin direnişini, toplumun baskı altına alındığı bir dönemde umut ışığı olarak görüyorum. Bu eylemler, Z kuşağının apolitik olduğu tezini de çürütüyor. Bugün mevcut rektör üzerinden tartışmalar yapılıyor ancak Boğaziçi Üniversitesi’nde daha önce de antidemokratik bir şekilde rektör ataması yapılmıştı. Öğrencilerin direnişini meşru ve haklı buluyoruz. Zaten partimizin gençleri de eylemlere destek veriyor. Ancak Rektörlüğün çevresindeki öğrencileri, Rektörülüğü abluka altına alıyorlar şeklinde gösterip algı yaratmaya çalışıyorlar. Siyasal olarak zayıfladığı için ittifakını genişletme arayışına giren iktidar partisi, öğrencilere sert müdahalede bulunarak da tabanını konsolide etmeye çalışıyor.”
Uğur Kurt’un Kılıçdaroğlu’nun sözleri için değerlendirmesi de şöyle:
“İktidarının en büyük şansı, muhalefttir. Sağcı ve solcu olmak takım tutmak gibi bir şey değildir. Sol, sermaye sınıfı karşısında emeği temsil eder. Ancak CHP, AKP’den oy devşirme stratejisi nedeniyle, sağa kaymakta sakınca görmüyor. Oysa bir şeyin aslı varken, taklidi tercih edilmez. Ekonomik krizin derinleştiği, pandemi nedeniyle insanların virüsten ölmek ile ekonomik olarak ölmek arasında sıkıştığı, örgütlenmenin üzerinde baskı oluştuğu bir dönemde sol politikaları savunmayacaksınız da ne zaman savunacaksınız? Ancak Meral Akşener bile Kılıçdaroğlu’ndan daha solda görünüyor.”
Bu fotoğraf da muhalefetin eyleminden
İlk fotoğraf AK Parti kongresinden.
Diğer fotoğraf muhalefet partilerinin Yunuseli eyleminden.
Muhalefetin Yunuseli eylemi mini mitinge dönüşmüş gördüğünüz gibi.
İlk fotoğrafla ilgili eleştiririmi yapmıştım.
İkinci fotoğrafı da bugün eleştiriyorum
Eyy muhalefet onca yasak varken, onca kısıtlama söz konusuyken, bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur?
Üstelik AK Parti kongresini eleştirdikten bir gün sonra Yunuseli mini mitinginde fotoğraf verenler var içinizde?