15 Temmuz darbe girişiminden sonra, çok sayıda kurumun çok sayıda personeli açığa alındı.

Sürecin üniversiteler ayağında da binlerce akademisyen görevden alındı.

O üniversitelerden biri de Uludağ Üniversitesi’ydi.

Uludağ Üniversitesi‘nde görevden alınan akademisyenler hakkında soruşturma başlatıldı ve savunmaları alındı.

Peki, akademisyenlere neler soruldu?

İşte o 8 soru:

-2014 ve sonrasında, 667 sayılı KHK kapsamında yer alan vakıf ve derneklerle, bunların iktisadi işletmeleriyle, üyelik, mensubiyet, irtibat veya resmi ilişkiniz var mı?

-667 sayılı KHK kapsamında yer alan özel eğitim kurum ve kuruluşları, dershaneler ile özel öğrenci yurtları, öğrenci evleri veya pansiyonlarında öğrenim gören ya da kalan birinci derece yakınınız var mı?

-2014 ve sonrasında 667 sayılı KHK kapsamında yer alan sendika, federasyon veya konfederasyonda üyeliğiniz var mı?

-2014 veya sonrasında sizin veya eşinizin, Bank Asya’da aktif olarak kullandığınız, mevduat hesabı, kredi kartı veya bireysel emeklilik hesabı var mıdır?

-667 sayılı KHK ekinde yer alan, sağlık kurum veya kuruluşlarıyla şirketlerde çalışma, ortaklık, hissedarlık, yönetim kurulu üyeliği, danışmanlık vb bir ilişkiniz var mı?

-2014 ve sonrasında işi yavaşlatma, kurumu itibarsızlaştırmak adına hizmet üretmeme veya intibaı uyandırma, yöneticileri iş yapamaz hale getirmek vb gibi emirler aldınız mı? Üst yönetici veya amirleriniz dışında, herhangi birinden bu konuda emir veya tavsiye aldınız mı?

-Bylock yazılım sistemi hakkında bir bilginiz var mı? Block yazılım sistemini kullandınız mı?

-667 sayılı KHK kapsamı ekinde yer alan ve kapatılan yazılı basın ve yayın organlarında aboneliğiniz var mı?

Sorular bu şekilde.

Sorulardaki dikkat çekici detay, 2014 ve sonrası…

Yani, 17 ve 25 Aralık milat alınmış.

 

O kurumda ‘parelel’ polemik

 

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü‘nde sular durulmuyor.

Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Yunus Kaldırım ile yardımcısı Mustafa Cantürk arasındaki tartışma alevlendi.

Konuyla ilgili yazımda, Cantürk‘ün Kaldırım‘ı şikayet ettiğini yazmıştım.

Ayrıca Yunus Kaldırım‘ın Cantürk hakkındaki suçlamalarına yer vermiştim.

Yazıdan sonra Mustafa Cantürk, yanıt hakkını kullanmak istediğini söyledi.

Öncelikle, Yunus Kaldırım‘ı yazılı olarak şikayet etmediğini belirten Cantürk, 24’üncü Dönem Milletvekili Bedrettin Yıldırım‘a sözlü bir şikayette bulunduğunu hatırlatmış ve şöyle devam etmiş:

“Yunus Kaldırım’ın şahsıma yönelik, ‘sadece beni değil tartıştığı herkesi şikayet eden bir yardımcımızdır’ cümlesi kesinlikle doğru bir ifade değildir. Kurumda herhangi bir personelle bir tartışmam olmadığı gibi, bu tür bir nedenle de hiçbir personelle ilgili hiçbir şikayetim olmamıştır. Yine Yunus Kaldırım’ın ‘Taşeron firmalar aracılığıyla yerleştirdiği kişileri, ajan olarak kullanıyordu’ iddiası ise, ne mevzuatımızla, ne de gerçekle ilgisi olan, mevzuatımıza ve hakikate aykırı, hukuki sonuçları da olacak, ağır bir suçlama ve iftira boyutu taşıyan talihsiz bir cümledir. Doğru tanımlamayla, kurumumuza alınan hizmet alım elamanları, şartname gereği, il müdürü başkanlığında ilgili firma yetkilisi, hizmet alımının yapıldığı ilgili kuruluş müdüründen oluşan bir komisyonla seçilmektedir. Dolayısıyla il müdürünün başkanlığında bir komisyonca yapılan hizmet alım personelini belirleme yetkisinin doğrudan şahsımda olmadığı açıktır. Herhangi bir kurumumuza alınan her hizmet elamanın isminin, net olarak belirtildiği tutanakta, hizmet alım komisyonu başkanı olarak, alınan her elemanın seçiminde imzası olan il müdürünün, hizmet alım elamanlarını benim seçtiğimi iddia etmesi, hem diğer hizmet alım komisyonu üyelerine hem de kendisine saygısızlıktır.”

Öyle anlaşılıyor ki Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü‘ndeki tartışma daha da alevlenecek.

Nitekim, kurumun tepesindeki isimle, yardımcısı arasında söz düellosuna varan gerilim, tansiyonun düşmediğini gösteriyor.

 

Kısa bir mola

 

Geçen cumartesi, izne ayrılacağımı yazmıştım.

Ancak yoğun gündemden sıyrılmak ne mümkün.

Bu kez gerçekten gidiyorum.

En kısa zamanda görüşmek üzere, şimdilik hoşçakalın.