Esad güçlerinin bombaladığı Halep’ten kaçan Türkmen ailesi, yaşadıklarını anlatarak Türkiye’ye dost tavsiyesinde bulundu:
“Çok büyük bir ülke, çok büyük bir devletsiniz. İçinize fitne sokmayın, dış güçlerin oyununa gelmeyin yoksa Suriye gibi olursunuz. Devletinize sahip çıkın.”
6 çocuklu ailenin reisi Naif Mecit, Suriye halkının dilenci olmadığını, bazı Suriyelilerin mecbur kaldığı için dilendiğini belirtti. Kendilerine kucak açan Türkiye’ye minnettar olduklarını söyleyen Mecit, ancak sayıları az da olsa bazı kişilerin Suriyelileri hor gördüğünü anlattı. Mecit, en büyük sorunlarının iş ve barınma olduğunu da belirtti.
Bursa‘da sayıları 100 bini bulan Suriyelilerle her gün karşılaşıyoruz. Kah yemek yediğimiz lokantada garson olarak görüyoruz kah aracımızın camını silmek isteyen esmer bir çocuk olarak karşılaşıyoruz.
Sokakta dilenenleri de var, ekmeğini taştan çıkarmaya çalışanları da…
Ancak tümü hayatta kalabilmek için mücadele veriyor.
Ortak noktalarıysa Esad güçlerinin attığı bombalardan kaçıp Türkiye’ye sığınmış olmaları.
Pazar Söyleşisi’nde bu hafta Suriyeli bir ailenin evine konuk olduk.
6 çocuklu Naif ve Hale Mecit çifti, Yıldırım Beyazıt Caddesi Bayraklı Sokak’ta iki göz odada barınıyorlar.
5 kız, 1 erkek olan çocuklardan 14 yaşındaki en büyük kız kardeş yufkacıda çalışıp evine katkı yapıyor.
Çocuklardan ikisi okula gidiyor, evin reisi Naif Mecit ise tercümanlık yaparak ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor.
Ancak sabit bir işi yok Mecit‘in.
Tercüman gerektiğinde Naif Mecit’e iş de çıkıyor.
VARİL BOMBASINDAN ŞANS ESERİ KURTULMUŞLAR
Suriyeli Türkmen aile, yaklaşık 2 yıl önce Halep şehrinden kaçıp Türkiye‘ye sığınmış.
Soğuk bir kış sabahında, mahallelerine düşen varil bombasıyla neye uğradıklarını şaşıran Mecit ailesi, can havliyle yollara düşmüşler.
O günü evin reisi Naif Mecit şu sözlerle anlatıyor:
“2 yıl önce sabah saat 07,30’da uçaklardan bombardıman başladı. Esad güçleri, yerleşim yerlerine rastgele bomba yağdırıyordu. Yarım saat sonra bir varil bombası evimizin yakınına düştü. Çoluk çocuk, dışarı attık kendimizi. Hemen ardından bir bomba daha düştü 10-15 metre yakınımıza. Hiçbir eşyamızı alamadan, o an üstümüzde bulunan elbiselerle düştük yollara.”
O günkü saldırıda 70 Suriyeli ölmüş.
Hale Mecit, o kara günü “Çok zor bir gündü bizim için. Eşimin babasının köyüne gideceğiz ama araba bulamıyoruz. Tepemizde uçaklarla yürümek zorunda kaldık” sözleriyle anlatıyor.
Naif Mecit’e soruyorum, “Siz muhalif miydiniz, neden bomba atıldı mahallenize?“
“Hayır muhalif değildik ama Esad güçleri, masum insanları da öldürüyor” diyor.
Suriyeli Türkmen ailesi, önce köylerine gitmişler daha sonra sınırı geçip Gaziantep‘e ulaşmışlar.
Yani hayatlarını kurtarabilmişler.
BİR YANDA ESAD ZULMÜ DİĞER YANDA IŞİD TERÖRÜ
Türkmen aile, Suriye‘den kaçıp Türkiye‘ye sığınmış.
Çünkü hem köylerinde iş yokmuş hem de köyleri IŞİD‘in kontrolüne geçmiş.
“Biz ayrıldığımız zaman IŞİD, yeni yeni köyü ele geçiriyordu. Bugün ise tamamen onların kontrolünde. Annem ve babam hala köyde yaşıyorlar çünkü yaşlılara zulüm yapmıyor IŞİD. Ancak, gençleri silah altına alıyorlar. Erkek ve kadınların giyimine karışıyorlar, namaz kılmak ve sakal bırakmak zorunlu. Erkekler pantolan giyemezler. Kurallara uymayanların kafasını kesiyorlar. Eniştem sigara sattığı için bir hafta işkence yaptılar.”
Hale Mecit, “Suriye’de nefes almak bile zor. İş yok, masraf çok. Tüp olmadığı için yemek yapamıyorduk. Eşim un getiriyordu ateş yakıp ekmek pişiriyorduk. Çocuklarımız olmasaydı kendimizi idare ederdik. Ölsek de fark etmezdi. Ama çocuklarımız için kaçtık” sözleriyle Suriye‘deki dramı anlatıyor.
Naif Mecit, savaş başlamadan önce Türk Hava Yolları’nda çalışıyormuş.
İşinin çok iyi olduğunu söylüyor.
Ancak savaş başlayınca herşey tersine dönmüş.
“SURİYE HALKI DİLENCİ DEĞİLDİR”
Gaziantep‘ten Bursa‘ya gelen Mecit ailesi, önce Bursa’da yaşayan kardeşlerinin evine yerleşmiş.
Daha sonra Şükraniye‘de bir mahalleye.
Ancak burada 60 yaşındaki bir komşuları, çocuklarını darp edince taşınmak zorunda kalmışlar.
Mecit ailesi, Suriyelilere kucak açtıkları için Türklere, Türk devletine çok teşekkür ediyor.
“Arap ülkeleri bizi almadı, Türkiye kucak açtı” diyerek, Türkiye‘ye şükranlarını sunuyorlar.
Ancak sayıları az da olsa, Suriyelilere düşmanlık besleyenler olduğunu da söylüyorlar.
Naif Mecit, insanlık düşmanı diye nitelendirdiği bu kişilerin kendilerine, “IŞİD‘ci ve ‘terörist’ muamelesi yaptığını anlatıyor.
Suriyelilerin dilenci gibi görünmesinden de oldukça rahatsızlar:
“Suriyeliler, göründüğü gibi dilenci bir halk değildir. Bazılarına para verseniz bile almazlar. Dilencilik yapanlar mecburiyetten yapıyorlar. Suriyeliler sadece iş isterler, yardım istemezler. İş bulan Suriyeli dilenmez.“
İŞ VE EV SORUNU
Mecit çifti karşılaştıkları diğer sorunlardan da söz ediyor.
Mesela, kalabalık ailelere sahip oldukları için kiralık ev bulmakta zorluk çekiyorlarmış.
Hale Mecit, “Ev bulamadığımız için, iki, bazen üç aile aynı evde yaşamak zorunda kalıyoruz. Ondan sonra neden kalabalıksınız diyorlar. Kim ister, bir ailenin yanına sığınmayı? Biz de ilk olarak, kardeşlerimizin yanına yerleştik ama ev bulunca çıktık.”
Bir de dil sorunlarından söz ediyorlar.
Mecit ailesi Türkmen oldukları için zorluk çekmemişler ama Arap kökenli Suriyeliler, başta iş olmak üzere, büyük sorunlarla karşılaşıyorlarmış.
Naif Mecit, Bursa‘ya geldiklerinde komşularının, Yıldırım Belediyesi‘nin ve Suriyeli Göçmenlere Yardım Derneği’nin büyük yardımlarını gördüğünü söylüyor.
Mesela, çamaşır makinesini Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali hediye etmiş.
Suriyelilerin sağlık harcamalarını devlet karşılıyor ve ilaç da ücretsiz.
Hale Mecit, Bursa’dayken doğum yaptığını hatırlatıyor ve başta doktorlar olmak üzere kendilerine çok iyi davranan Zübeydehanım Doğumevi personeline teşekkür ediyor.
EVİMİZİ ÖZLÜYORUZ AMA DÖNEMEYİZ
Suriyeli aileye, bir gün ülkelerine geri dönmek isteyip, istemediklerini sordum.
Naif Mecit, “Elbette, kim istemez” diyor.
Can güvenlikleri olmadığı için vatanlarını terk ettiklerini ancak yaşadıkları sokaklar, evleri ve arkadaşları gözlerinin önünden gitmiyormuş.
“Bir gün dönmek isteriz ama savaş sürüyor şimdilik mümkün değil” diye de ekliyor evin reisi.
Hale Mecit ise, “Vatandaşlık verilsin, Suriye’de de Türkiye’de de kalabilelim” diyor.
Hale Mecit’in annesi, tüm risklere rağmen Halep‘te yaşamayı sürdürüyormuş.
Bir bacağı olmayan yaşlı Suriyeli, “bomba bile düşse, evimden başka yerde yaşayamam” diyerek, adeta hayata meydan okuyormuş.
Naif Mecit, kimliğini almak için Halep’teki evine uğradığında, hayalet bir şehirle karşılaştığını anlatıyor.
Evinin içine girdiğindeyse, tüm eşyaların çalındığını görüyor.
Bu da Suriye‘nin içinde bulunduğu durumu gösteren, acı bir gerçek olsa gerek.
SURİYE SİZE İBRET OLSUN
Naif ve Hale Mecit çiftiyle son olarak Suriye‘deki Türkmenlere yönelik katliamları konuşuyoruz.
“Allah Türkmen kardeşlerimizin yardımcısı olsun” diyorlar.
Ve Suriyeli çiftin son sözleri, Türk kardeşleri için bir öğüt gibi.
“Türkler, devletlerine sahip çıksınlar, Suriye gibi olmasınlar, dış güçlerin oyununa gelmesinler. Türkiye büyük bir devlet, büyük bir ülke. Bu devletin, bu ülkenin değerini bilsinler” diyor Naif Mecit.
Hale Mecit de söyleşiyi şu sözlerle noktalıyor:
“Suriye’de hayat çok güzeldi, çok ucuzdu. Şikayet edecek hiçbir şeyimiz yoktu. Ama içimize fitne girince böyle oldu. Türkiye de içine fitne sokmasın. Bir kere fitne girdi mi, o devlet yıkılmaya mahkumdur.”