Antalya, 84 milyon.
İstanbul, 28,4 milyon.
Muğla, 13 milyon.
Aydın, 6,5 milyon.
İzmir, 6,3 milyon.
Dün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesine girip, 2018 yılında 5 kente gelen yerli ve yabancı turist sayılarını inceledim.
Bir de Bursa‘ya bakalım.
Bursa’ya geçen yıl sadece 1 milyon 625 bin turist gelmiş.
Üstelik bunların sadece 370 bini yabancı.
Yani Bursa turizminin gelişmesi için katedeceği mesafe epey uzun.
Ancak olumlu gelişmeler de yok değil.
İşte ilk adım atıldı geçen aylarda.
Valiliğe bağlı Bursa Kültür ve Turizm Tanıtma Birliği, Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi.
Ancak Birlik, kelimenin tam anlamıyla çoğulcu bir anlayışla yönetilecek.
Nitekim, 5 belediye dışında tüm ilçe belediyeleri BKTTB’nin bileşenleri.
Ayrıca encümen 3 AK Partili, 1 CHP’li ve 1 MHP’li belediye meclis üyesinden oluşuyor.
Yani muhalefet de işin içine dahil edildi.
Birlik, rakamlardan da anlaşılacağı üzere, iç açıcı durumda olmayan Bursa turizmi için proje üretecek.
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş turizmin gelişmesi için, iktidarından, muhalefetine, acentesinden, taksi şoförüne, milletvekilinden, belediye başkanına kadar herkesin sorumluluk duyması gerektiğini söyledi.
İşte BKTTB’nin yönetimi ve tüzüğü de bu amaç üzerine inşa edildi.
Turizmin gelişmesi için, daha fazla fuarlara katılınacak, yeni kitapçıklar üretilecek, yeni video filmleri çekilecek, ikili temaslara ağırlık verilecek ve elbette kentin turizm potansiyeli açığa çıkarılacak.
En önemlisi, Bursa Turizm Master Planı hazırlanıyor.
Yani turizmin yol haritası belirleniyor.
Ancak anahtar kelime “tanıtım’.
İznik’i Uludağ’ı, kaplıca suları, Gölyazısı ve tarihi yapılarıyla Osmanlı’nın başkenti, modern Cumhuriyet’in de ekonomideki lokomotif kenti Bursa, mutlaka ama mutlaka daha fazla tanıtılmalı.
İtinayla turist kazıklanır
Bursa Kültür Turizm ve Tanıtma Birliği‘nin genel kurulunda Büyükşehir Belediyesi Turizm ve Tanıtma Şube Müdürü Ercüment Yılmaz, faaliyet raporunu okudu, 5 ayda yapılanları saydı, tüzük değişikliğinden söz etti ve hedefleri ortaya koydu.
Sunumun en ilginç bölümüyse, Arap ülkelerinde hazırlanan Türkiye videosuydu.
Sosyal medyada yayılan videoda, Türkiye ekonomisinin bozuk olduğu, güvenliğin olmadığı ve turistlerin kazıklandığı iddia ediliyor.
Özellikle ekonomi ve güvenlik ile ilgili bölümler kabul edilecek gibi değil.
Ayrıca bir ülkede olumsuz ekonomik gidişata bağlı olarak artan döviz, turistlerin lehine bir durumdur.
Ancak şu kazıklanma meselesinde kendimizi sorgulamamızın vakti gelmedi mi?
Bursa’da büyük bir turizm yatırımı yapan bir iş insanı anlattı.
Arap turistlerin gelmesi için bir acentayla anlaşmışlar.
Ancak turistleri taşıyan aracın şoförü ve rehber, her turist başına komisyon istiyormuş.
Baştan kabul etmemiş ancak işlerin böyle yürüdüğünü anlayan işletme sahibi, yüzde 10 civarı komisyon teklif etmiş.
Komisyoncular “Olmaz en az yüzde 50 isteriz” demişler.
“Size bu komisyonunu verirsem ben ne kazanacağım?” diyen işletmeciye verilen yanıta bakar mısınız:
“Normal fiyatlarına bizim komisyonumuz olan yüzde 50’yi ekle, biz Araplara yediririz!”
Komisyon isteyen bazı rehber ve şoförler, piyasayı öyle bir ele almışlar ki, istediklerini elde edemezlerse Arapları mekana getirmiyorlar, gelmek isteyen turistlere de mekanın kapalı olduğu yalanını uyduruyorlarmış.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
İstanbul’da yabancılara ayrı, Türklere ayrı menü sunan sayısız restoran hizmet veriyor.
Kapadokya’da 100 liralık hediyelik eşyalar yabancı turistlere 400 liradan satılıyor.
Teleferikte Araplara farklı yerli müşterilere farklı fiyat tarifesi yok mu?
Yani, turistlerin kazıklandığı iddiası boş değil maalesef.
Başkan Aktaş da sanırım bu durumu ima ederek, “Kendimizi de düzeltmemiz gerekir” dedi.
Giderayak eser bırakmak
BKTT Genel Kurulu öncesi, bazı belediye başkanlarıyla ayak üstü sohbet ettik.
Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt’a, ‘tablo nasıl‘ diye sordum.
Çok iyi değilmiş.
Yaklaşık 21 milyon borç olduğunu söyledi.
Benzer şeyleri Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Mehmet Kanar‘dan da duydum.
Mustafakemalpaşa Belediyesi’nin borcu da 60 milyon civarıymış.
Başkanlar borçları ödemek için kara kara düşünüyor.
Bir yandan da yatırım yapmaları gerekiyor.
Peki bu kadar borç nasıl oluştu belediyelerde?
Aday gösterilmeyen belediye başkanları son aylarda yatırımlarını arttırmışlar eser bırakmak için.
Sonuç ortada.
Tarihi program üzerine
Herkesin yorum yaptığı canlı yayın için, 2 satır da olsa benim de görüşlerimi paylaşma hakkım vardır sanırım.
Öncelikle moderatör meselesi.
Bana göre İsmail Küçükkaya iyi yönetti, olabildiğince adil davrandı, tatlı sert uyarılarda bulunarak ipin ucunu konuklara vermedi ama nasıl yönetirse yönetsin 2 tarafın trol ordusu tarafından lince uğrayacağı, 2 tarafa da yaranamayacağı çok önceden belliydi.
Ekrem İmamoğlu biraz da hareketli, Binali Yıldırım biraz daha sakindi.
İki taraf da gaf yapmadı, iki taraf da son düzlükte telafisi mümkün olmayan bir hata yapmamak için çok ama çok dikkatliydi.
Ekrem İmamoğlu Ordu Valisi meselesinde, Binali Yıldırım oy çalma iddiası ve Anadolu Ajansı konusunda zorlandı.
Peki, kim kazandı tartışmayı?
Göreceli bir konu ama genel kanaat maçın berabere bittiğiydi.
Ancak daha önemli soru şu:
Program, kararsızları etkiledi mi?
Bence etkilemedi.
Çünkü konuklar o kadar temkinliydi ki kararsızları etkilemek için yeterli çabayı gösteremediler.
Sonuç: Artısıyla eksisiyle 17 yıl sonra iktidar ve muhalefet temsilcilerinin biraraya gelmesi, başlı başına bir kazanım oldu.