Her intihar saldırısı, bir öncekini unutturuyor.
Ve ne acı ki, İstanbul Havalimanı’ndaki saldırı, en büyük katliamlardan biri olarak tarihteki yerini alacak.
İsimlerini dahi bilmediğimiz, genci, yaşlısı, kadını, erkeği onlarca fazla can…
Tek talihsizlikleri o dakikalarda, katliam bölgesinde olmalarıydı.
Terörün kurşunu adres sormuyor, bombaları hedef gözetmiyor.
Kah havalimanında patlıyor, kah çarşının orta yerinde.
Bazen otobüs durağında yakalıyor, bazen de yolda yürürken.
Adından da belli, yitirdiklerimiz kurbandı.
Tıpkı bölücü teröre kurban verdiklerimiz gibi, onlar da hiç ummadıkları anda Azrail ile tanıştılar.
Başımız sağolsun.
Ancak, acımızı içimize gömüp, yılmayalım, sinmeyelim, korkmayalım…
Saldırıyı nasıl okumalıyız?
İstanbul Havalimanı katliamından sonra, yaygın yorum şuydu:
DAEŞ, Türkiye, Rusya ilişkilerinin normalleşmesine ve Türkiye ile İsrail’in anlaşmasına yönelik mesaj verdi.
Oysa bu iki önemli gelişmenin temelleri aylar önce atılmış olsa da, hafta başında sonuçlanmıştı.
Yani, DAEŞ sadece 2 günde mi organize olup, böylesine kapsamlı bir katliamı gerçekleştirdi?
Akla yatkın değil…
Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü‘nden Doç Dr. Ferhat Pirinçi‘yle, İstanbul Havalimanı saldırısını konuştuk.
Pirinççi, havalimanı saldırısının, son gelişmelerle (Rusya ve İsrail) bir bağlantısı olmadığını söyledi.
4 temel neden saydı Pirinççi:
-Türkiye, koalisyon güçleri arasında DAEŞ’e en büyük tahribatı veren ülkedir.
-Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır hattında obüs toplarıyla DAEŞ mevzilerini ciddi bir şekilde vurdu.
-Güvenlik güçlerinin istihbarat çalışmalarıyla DAEŞ’e olan katılımların önüne geçildi.
-Sınır hattına çok sıkı bir denetim getirildi ve DAEŞ militanlarının, Türkiye topraklarını kullanmasına göz yumulmuyor.
Bu saldırı Avrupa başkentlerinde olsaydı
Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Pirinççi, sık sık yurt dışına çıkan bir akademisyen.
Avrupa başkentlerindeki havalimanlarıyla, İstanbul Atatürk Havalimanı arasındaki kıyaslamayı yaparken, dikkat çekici bir tespit yaptı:
“Bu saldırı, Brüksel’de veya Fransa’daki bir havalimanında olsaydı, can kaybı çok daha fazla olurdu. Çünkü o havalimanlarında güvenlik noktası (X-ray) sadece bir yerde var. İstanbul Havalimanı’ndaysa 2 noktada X-ray noktası var.“
Pirinççi, bu tür saldırıların önüne, sadece sıkı güvenlik önlemleriyle geçilemeyeceğini savunuyor ve en önemli güvenliğin istihbarat olduğunu düşünüyor.
Yani bu tür örgütlerin içine sızmak.
Kuşkusuz, kamuoyuna açıklanan ve açıklanmayan çok sayıda intihar saldırısının önüne geçildi.
Ancak, 10 intihar eyleminden birini bile önleyemediğinizde, işte İstanbul’daki gibi korkunç bir tablo ortaya çıkıyor.
Balkanlar’dayız
Yarın Makedonya’nın başkenti Üsküp‘e uçuyoruz.
Bursa Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde bir dizi açılış yapılacak.
Kadir gecesi de iftar programına katılacağız.
Bu geziyle ilgili izlenimlerimizi yine bu köşeden okuyacaksınız.