Suruç’taki vahşi katliamın dumanı tüterken, bir acı haber de Adıyaman’dan geldi.
22 yaşındaki jandarma onbaşı Müsellim Ünal, teröre kurban gitmiş ve şehit olmuştu.
Suruç ve Adıyaman saldırıları zaten pamuk ipliğine bağlı olan çözüm sürecine gölge düşürecek cinsten.
Belli ki benzer saldırılar ve provokasyonlar sürecek.
Ancak bedeli ne olursa olsun, tek bir gencin dahi burnunun kanamaması için çözüm süreci bitmemeli.
Hiçbir siyasi hesaba kurban gitmemesi gereken, hayati bir sorunla karşı karşıyayız.
Süreci yürütecek en önemli aktör ise siyasetçilerden başkası değil.
Siyasetçilerin kullandığı dilse, toplumda karşılığını hemen buluyor.
Suruç’ta hayatını kaybedenlerin çoğu üniversiteli gençlerdi.
Sadece kütüphane kurmak ve çocuk parkı yapmak için sınırın ötesine geçmekti amaçları.
İŞİD çetelerinin cirit attığı bölgede, son ayların en iç açıcı, en insani, en onurlu ve en yürekli işini yapmaya soyunmuşlardı.
Kimi Bursalı, kimi Samsunlu, kimi İstanbullu, kimi Giresunluydu.
Yani bombayla bedeni paramparça olan bir canlının ölümüne bile etnik kökeninden bakan hastalıklı zihniyetlerin iddia ettiği gibi Kürt değillerdi birçoğu.
Mesela, ölenlerden Ferdane Kılıç ve oğlu Nartan Kılıç da Çerkez kökenliydi.
Ancak Kafkasya’dan binlerce kilometre ötede yaşanan insanlık dramına duyarsız kalmamışlardı.
Tanımadıkları, yüzlerini görmedikleri, seslerini duymadıkları insanların acılarına ortak olmak, moral vermekti gayeleri.
Onları buluşturacak ortak paydaysa, insanlıktı…
Ne ırk, ne dil, din ne de ideoloji.
Yüzüne bakmaya kıyamadığımız gençlerin katledilmesine üzülmediğimizi söyleyecek kadar vicdanımızı yitirmiş, bedenleri paramparça olmuş çocukların etnik kimliğini sorgulayacak kadar aklımızı kaybetmişsek, sorumlusu, terör mağdurlarını bile kategorize eden sorunlu siyasetçi dilidir.
Ne ekersek, onu biçiyoruz.
Gemlik Gübre’de ihmal kokusu
Bir işçinin canına mal olan büyük patlamanın yaşandığı Gemlik Gübre‘de, dün Kimya Mühendisleri Odası’nın yetkilileri inceleme yaptı.
Gemlik Cumhuriyet Savcılığı olaya el koyduğu için inceleme kısıtlıymış.
Ancak, kısıtlı incelemede bile ihmalin olduğunu söylüyor teknik ekip.
Normalin üzerinde bir basınçla üretim yapıldığı, kimya mühendislerinin iddiaları arasında.
Ancak, caydırıcı sonuçların elde edilmesi için, kimya mühendislerinin değil Gemlik Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması belirleyici olacak.
Tüm bunlar bir yana, koca tesisin işletme ruhsatının olmaması izaha muhtaç bir durum.
Gemlik Gübre, 2004 yılında özelleştirildi.
Yani aradan 11 yıl geçmiş.
11 yıldır, tehlikeli bir iş kolunda faaliyet gösteren bir tesisin ruhsat almaması, geçici izin belgesiyle çalışmasının yorumunu size bırakıyorum.
Kent içinde kalan sanayi alanları tehlike saçıyor
Saatli bombayı andıran Gemlik Gübre‘nin faaliyet gösterdiği alanda, onlarca lojman var.
Tesisin çevresindeyse 10 binlerce Gemlikli yaşıyor.
Gemlik Gübre’yle komşu Serbest Bölge’deyse yüzlerce işçi çalışıyor.
Tüm bunları neden hatırlatıyorum?
Cumartesi gecesi yaşanan patlama, bir işçinin canına mal oldu.
Ancak teknik insanlar, tesisin amanyok üretim hattında meydana gelecek bir kimyasal sızıntıda, Gemliklileri bir felaketin beklediğini söylüyor.
Aslında bu durum sadece Gemlik Gübre‘yle sınırlı değil.
Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Mehmet Kırka, yerleşim yerlerinin arasında kalmış veya konut alanlarının çevresinde faaliyet gösteren sanayi bölgelerinin mutlaka taşınması gerektiğini söylüyor.
Yani, sanayinin kent dışına taşınması gerektiğini gündeme getiriyor.