Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Suriyeli gerginliği Batı emperyalizminin provokasyonudur

Son haftalarda Suriyelilerle ilgili olaylarda patlama yaşanmasını yorumlayan Prof. Dr. Yücedoğru, “Batı, Türkiye’ye iyi gözle bakmıyor, ekonomik olarak, nüfus popülasyonu olarak gelişmesini istemiyor.  Yıllardan bu yana uyguladıkları politikalardan bir sonuç alamadıklarını gördükleri için Türkiye düşmanlığı yapıyorlar. Suriyeliler onlar için bir argüman ve içerden de buna sosyolojik destek arıyorlar” diyor.

 

Provokasyona karşı tedbirli, akıllı, insaflı olunması gerektiğini söyleyen Tevfik Yücedoğru, Suriyelilerin de misafir gibi davranması gerektiğini belirtiyor. Yüceoğlu, “Başbakan’ın suç işleme özgürlüğünün olmadığını söylemesi yerinde bir müdahaledir. Kimsenin bir ülkede misafir edildi diye suç işleme özgürlüğü yok. Suça hiç kimse evet diyemez ve hoş bakamaz. Ama misafirin de bir edebi olması lazım. Misafir, evin her tarafında elini kolunu sallayarak her istediğimi yaparım diyemez” diyor.

 

Bu hafta, sıcak gündem, ülkemizde yaşayan Suriyeliler meselesini Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tevfik Yücedoğru ile konuştuk.

 

SURİYELİLER MÜLTECİ DEĞİL MUHACİRDİR

 

► Suriyelilere mülteci diyoruz. Ancak bu doğru bir tanım değil.  Öncelikle Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin statüsü nedir?
 

♦ Mülteci, iltica eden, bir yere sığınan, kendi memleketinden kaçarak keyfi bir şekilde bir başka yere sığınan anlamına geliyor. Ama bizim medeniyetimizin algısı itibarıyla muhacir demek daha uygun. Çünkü  Suriyeliler, ülkelerinde hayatlarını devam ettirecek bir ortam bulamadıkları için hicret ettiler. Savaş, zulüm ve kötü şartlar onları ülkelerinde yaşamaya imkân tanımadı ve kaçıp gelmek zorunda kaldılar. Lübnan ve Ürdün’deki kampları da gördüm. Hiç kimse evinden kaçıp, bir saatliğine dahi olsa kendi standartlarının altında bir yerde yaşamak istemez. Evinizden çok daha konforlu olan 5 yıldızlı bir otelde bile rahat hissetmezsiniz kendinizi.

 

► Malum, toplumda Suriyeli karşıtlığı söz konusu. Suriyelilerin Türkiye’de yaşamasını istemeyenler, onlara, ‘savaştan kaçan, ülkelerini terk etmiş vatan haini’ gözüyle bakıyorlar. Türkiye’ye gelen Suriyeliler için böyle bir tablo gerçeği yansıtıyor mu?
 

♦ Ben o kanaatte değilim. Suriye’de emperyalist güçlerin ortaya çıkardığı ortamdan kaynaklanan DEAŞ’ı olsun, Şebbiha’sı olsun, kimin dost, kimin düşman olduğu belli değil. Esad yanlısı Sebbihalara sordum, siz neden ülkenizi terk ettiniz diye. Yukarıdan atılan bombalar, kimin hangi tarafta olduğuna bakmıyor dediler. Dolayısıyla o insanlar, savaştan, mücahitlik yapmaktan kaçmadılar. Bilemediler neyin, ne olduğunu. İlk gelenler arasında gençler ve savaşçı konumda olanlar yoktu zaten. Ben onların vatanlarını savunmaktan kaçan insanlar olduğunu düşünmüyorum. Sosyal şartlar bunu gerektirdi. Onlara vatan haini gözüyle de bakmamak lazım. Böyle bakmak, içerideki insanları biler. Ayrıca 100 yıllık bir rahatın içindeyiz çok şükür. Bu huzur ortamının bozulmaması için Allah’a dua ediyorum. Herkesin de bunu idrak edip, medeniyet algımızdan gelen insanlara misafir gözüyle bakması esastır. Misafirin ne yediğine ne içtiğine ne ihtiyacı olduğuna hainlik gözüyle bakmamak lazım. Medeniyetimizin ürettiği her şeyin bir güzellik tarafı vardır. Suriyeliler bizim en azından din kardeşimizdir. 100 yıl öncesine kadar aynı devletin bir parçasıydık. Daha da geriye gidersek bu insanlar,  Arab-ı müsta’ribelerdir. Yani kökenleri Arap değil, Türktür. Geçmişte bu insanlar Oğuz Türklerindendi ve Türkçe konuşuyorlardı. Rejimin baskısından dolayı sonradan Araplaştırıldılar.  Türkiye’ye gelenlerin büyük bir kesimi Halep’ten geldiler ve Türkçe konuşuyorlar.  Bu insanları aynı ırktan görmemiz lazım.
 

 

“PROVOKASYONDA BATI PARMAĞI”

 

► Özellikle geçen hafta Suriyelilere dönük olaylarda patlama yaşandı.  Havaların ısınmasıyla birlikte sahil kentlerine akın eden Suriyelilere yönelik öfke, asayiş olaylarını da beraberinde getirdi. Bu olayları nasıl okuyorsunuz? 
 

♦ Bunlar misafir olarak geldikleri için haklarının kısıtlı olması gerektiğine dair bir düşünce var. Zaten yardımlarınızla geçiniyorsunuz, bir de keyif çatmaya kalkıyorsunuz şeklindeki bir mantığın ürünüdür bu olaylar. Ancak doğru bir yaklaşım değil bu. Çünkü emperyalizm, bizden endişe ediyor. Bir kere 3,5 milyon Suriyelinin yaşaması Batı emperyalizmini çok endişelendiriyor. Bu Türkiye içinse, müthiş bir katkıdır. Türkiye’nn geleceği  açısından son derece önemli bir şeydir. Özellikle  Doğu ve Güneydoğu illerimizde işlenecek topraklar, yapılacak işler ve hizmetler açısından bakarsanız, önümüzdeki 10-15 yılda  daha verimli bir alana girmek üzere olduğumuzu gösteriyor bu durum. İnsanın insan olması hasebiyle her şeye hakkı vardır. Bunlar da denize girebilirler, lüks lokantalarda yemek  yiyebilirler, iş sahibi olabilirler. Almanya, Belçika ve Hollanda gibi ülkeler, Türk gurbetçileri yadırgarlar. Onların Türklere yönelik bakış açısını biz Suriyelilere göstermemeliyiz. Bursa’da yüzde 90 muhacir yaşar. Hepimiz bir yerlerden gelmişiz. Bulgaristan, Yugoslavya,  Kafkasya hatta Uzakdoğu’dan gelmiş insanlar olarak bu algıyı kıracak davranışlar  sergilememiz gerekir. Bu olaylar biraz da kontrolsüz iskan politikamızdan kaynaklanıyor. Tamam diğer ülkeler gibi Suriyelilere esir gibi davranmayalım ama ellerini, kollarını sallayarak da her yerde dolaşmasınlar. Yanlış anlaşılmasın bunu, seyahat özgürlüğününün kısıtlanması anlamında söylemiyorum. Seyahat özgürlüğü hiçbir şekilde kısıtlanamaz.

 

► Olayları analiz ederek, emperyalistlerden söz ettiniz. Bu önemli. Bu olayları bir provokasyon olarak görürsek, yaşananları emperyalizmin bir tertibi olarak mı tarif etmek gerekir?
 

♦ Ben biraz öyle görüyorum. Batı, Türkiye’ye iyi gözle bakmıyor, ekonomik olarak, nüfus popülasyonu olarak gelişmesini istemiyor.  Yıllardan bu yana uyguladıkları politikalardan bir sonuç alamadıklarını gördükleri için Türkiye düşmanlığı yapıyorlar. Suriyeliler onlar için bir argüman ve içerden de buna sosyolojik destek arıyorlar. 

 

► İçeride zemin provokasyona müsait mi?
 

♦ Şu anda müsait bir zemine doğru gidiyor. Bunun önlenmesi lazım.  Başbakan’ın suç işleme özgürlüğünün olmadığını söylemesi yerinde bir müdahaledir. Kimsenin bir ülkede misafir edildi diye suç işleme özgürlüğü yok. Suça hiç kimse evet diyemez ve hoş bakamaz. Ama misafirin de bir edebi olması lazım. Misafir, evin her tarafında elini kolunu sallayarak her istediğimi yaparım diyemez.

 

► Yani Avrupa yıllardır bölücü terörü desteklemesinin yanı sıra Suriyeliler ile Türkleri de karşı karşıya mı getirmek istiyor? 
 

♦ Bunun altyapısını hazırlamaya çalışıyorlar. Türkiye’de oynanmak istenen oyunun iki parçası var. Birincisi Alevi, Sunni karşıtlığı… İkincisi de Suriyeli karşıtlığı… Suriyeli işi biraz daha kolaydır. Çünkü yabancılar, öteki olarak nitelendirildiği  andan itibaren onun üzerine benzin dökmek daha kolaydır.
 

 

SURİYELİ CİNAYETİ PROVoKASYON

 

► Sakarya’nın Kaynarca ilçesinde Suriyeli hamile kadın, tecavüz edildikten sonra, çocuğuyla birlikte öldürüldü. Bu vahşeti, haftaiçi yaşanan olayların yansıması olarak görebilir miyiz?
 

♦ Hiçbir suç mazur gösterilemez. Suç işleyen kim varsa hak ettiği cezayı almalıdır. Aksi halde yol olur. Bu olayların büyük ölçüde provokasyon olduğu kanaatindeyim.  Hatta bunun tersini de deneyebilirler. Bir Suriyelinin bir Türke yaptığını düşünün, bu infial demektir.

 

► Provokasyonun önüne geçmek için ne yapılması gerekir?
 

♦ Milletimiz, tedbirli, akıllı, insaflı olması gerekir. Kendinizi onların yerine koyun. Ülkenizde 50 yıllık bir birikiminiz var ve karışıklıktan dolayı başka bir ülkeye gitmek zorunda kalıyorsunuz, haliniz nice olur. Bu nedenle, milletin insaflı olması gerekir.  Zaten dinimizin bize emrettiği en önemli şey, yardıma muhtaç olan insanlara infak etmektir. Bu duyguyu hiçbir zaman atmamak lazım. Tıpkı, Almanya’nın mültecilere yaptığı gibi bizim de Suriyelilere aynı muameleyi yapmamızı istiyorlar. İdarenin bu konuda çok dikkatli olması icap eder. Sokaktaki vatandaşımız da yerde yatan, susuz kalmış, ihtiyaç sahibi olan birini gördüğünde vicdanıyla hareket etmeli. Onların 3-5 sene sonra kendi işyerlerini kuracaklarından ve bizim gibi yaşayacaklarından hiç endişem yok. 1989 yılında da muhacir kardeşlerimize kötü propaganda yapılmıştı. Ama bugün büyük bir ekonomik destekler, özellikle Bursa’ya.
 

 

STK’LARIN DAHA AKTİF OLMASI GEREKİR

 

► Peki Suriyelilerin Türkiye’ye entegre sorunu olduğu gerçeğini yadsıyabilir miyiz? Olayların bu noktaya gelmesinde Suriyelilerin entegre olmakta zorluk çekmelerinin payı yok mu? Onların hiç mi hataları yok?
 

♦ Elbette var. Biraz şaşkınlıkları var. Aslında entegre olmaları çok kolay. Çünkü dinimiz ortak. 100 konu varsa bunların 90’ında ortak noktamız vardır. Özellikle belli bir yaşta olan Suriyelilerin bizimle irtibatları çok sağlıklı. Bu noktada bizim sivil toplum kuruluşlarının Suriyelilerle daha çok ilgilenmesi lazım. Her şeyi devletten beklememek lazım. Devlet, Suriyelerinin yeme, içme, barınma ve ısınma sorunlarıyla ilgilendi. Onların eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları unutuldu. Kimlik çıkarmaları bile 3 ayı buldu. Önce ihtiyaçları tespit edeceksiniz, daha sonra ihtiyaçları iğneyi zerk eder gibi vereceksiniz. Bir insanın hemen dönüşmesi söz konusu değil. Hayat tarzı itibarıyla bu insanlar dünyada bize en yakın milletlerden biri. Bir Taylandlı, bir Hindistanlı  değiller. Zaten komşumuz onlar. Ancak entegrasyonda STK’ların daha aktif olması gerekir. 

 

► İçişleri Bakanlığı, Türkiye’deki Suriyelilerin suça karışma oranlarını, yıllık yüzde 1,32 olarak açıkladı. Bu oran ne anlam ifade ediyor?
 

♦ Yüksek çıkması şaşırtıcı. Biraz da hürriyet ortamının kötüye kullanılmasından kaynaklanıyor.

 

► 1,32 yüksek bir oran mı?
 

♦ Yüksek. Misafir olduğunuz bir ülkede, bu kadar yüksek oranda suç işlememeniz gerekir. Kültür altyapılarını bildiğim için de söylüyorum bunu. Bu insanların ihtiyaçlarını karşılarsanız, suça karışmalarını engellersiniz. Ancak hangi sebeple olursa olsun, suçu mazur göremezsiniz.

 

► Yabancı ülkelerde yaşayan Türklerin entegre olmasıyla ilgili düşüncelerinizi almak isterim. Bir de Avrupa ülkelerinin göçmenlere yönelik politikası nedir?
 

♦ Almanya, entegrasyon adı altında, göçmenleri kendi kültürüne benzetmeye çalışıyor. Bizim kültürümüzde Osmanlı’dan bu yana asimilasyon ve inançlara baskı yok. Ancak toplumun bir parçası olarak yaşayan insanların az çok bizimle aynı istikamette yürümelerini beklemek insafsızlık değildir. Edindiğim tecrübeler ve gördüklerim bizim hayat tarzımıza karşı bir dirençleri olmadığını gösteriyor. Ama birkaç sorun var. Mesela mesai kavramları bizden farklı. Eğlence anlayışları… Bizde kurallar vardır. Gece 1’den sonra düğün yapacaksanız, gürültü yapmamanız, insanları rahatsız etmemeniz gerekir.

 

SURİYELİLERE VATANDAŞLIK VERİLEBİLİR

 

► Yaklaşık 1 yıl önce Suriyelilere vatandaşlık gündemdeydi. Ancak gündem başka konulara verildi. Bugünse yeniden gündemde bu konu. Suriyelilere vatandaşlık verilmeli mi? Vatandaşlık verilecekse ne kadarı bu haktan yararlanmalı?
 

♦ Vatandaşlık verilebilir. Türkiye nüfusunun  80 milyondan 83 milyona çıkması süper olur. Nüfusları azalan Batı ülkeleri karşısında müthiş bir şey olur. Fakat böyle vatandaşlık verilmesini de istemem. Bu insanların yarın barış sağlandığında ülkelerine dönmüş olmalarını arzu ederim. Burada gördükleri iyilikleri unutmayacaklarına şüphem yok. Suriyelililerin nitelikli olanları zaten çalışmaya başladılar. Onların belli sektörlere canlılık getirdikleri malum. Bu insanların tamamına vatandaşlık verilecek diye ümitlendirilmemesi gerekir. Çünkü orayı boşaltmamak icap eder. Doğu ve Güneydoğu politikası gibi olmaması lazım.

 

5 BİN SURİYELİYE YARDIM ELİ UZATTIK

 

► Suriyelilere yardım eli uzatan sivil bir hareket başlattınız. Bunun öyküsünü paylaşmanızı isteyerek söyleşiye noktayı koyalım
 

♦ Demirtaş’ta yaz aylarında yaşadığım evde otururken, yan daireden Arapça sesler duydum. Gidip baktığımda, 16 kişinin aynı evde yaşadığını gördüm. Evde ne eşya ne de yiyecek vardı. 2 kilo kıyma aldım. Bir anda kıymayı çiğ olarak yedi çocuklar. Ramazan ayına bir gün kala bu olay beni çok etkiledi ve bir şeyler yapma gereği hissettirdi. Demirtaş’ta çay içip, sohbet ettiğim arkadaş grubuna konuyu açtım. 15-20 kişilik bir arkadaş grubu bir araya gelerek Suriyelilere yardım etmeye karar verdik. Yaklaşık 500 hane, 5 bin kişinin yiyecek, barınma ve ısınma ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Ne talep ettiysek yerine getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye teşekkür ederiz. Demirtaş halkına çok teşekkür ederiz. Onlar da yapılan iyilikleri gördüler ve hem eşya hem de gıda getirmek suretiyle yardımlarını esirgemediler. Bugün Demirtaş’ta dilenciye rastlayamazsınız. 

 

► İş de buldunuz mu?
 

♦ DOSAB’daki sanayici arkadaşlara teşekkür ederiz. Suriyeli her aileden bir kişiyi istihdam ettiler. Bir teşekkür de OLAY TV’ye ederiz. Ben 2014 Ramazan’ında OLAY TV’den Suriyelilere yardım edilmesini istedim. Bu programdan sonra çok büyük katkılar geldi halktan. 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X