İnternet veya telefon bankacılığından halledemediğim bir işim için bir bankanın FSM Bulvarı Şubesi’ne gitmek zorunda kaldım geçen hafta.
Yoğun olmadığını öngörerek sabah saatlerinde gitmiştim şubeye.
Bankada 7 müşteri olduğunu görünce, 15-20 dakika sonra işimin biteceğini düşünüp sıra numaramı aldım.
Benimle birlikte 3 kişi pandemi nedeniyle dışarıda bekletildik.
2 müşteri işlemlerini yapıyor, bir müşteri de bankanın içinde ayakta bekliyordu.
10 dakika oldu sıra gelmedi, 20, 30, 40 dakika geçti hala bekliyoruz.
Bir müşteri duruma tepki gösterip, işini halledemeden ayrıldı bankadan.
Muhtemelen banka sahiplerinin kulaklarını çınlatarak….
Sıra bir türlü gelmiyordu.
Çünkü koca bankada sadece 2 gişe görevlisi çalışıyordu.
Üstelik bu 2 çalışan, normal şartlarda müşteri temsilcisinin yapması gereken, kredi başvuruları, hesap açma veya hesap kapama gibi dakikalar sürecek uzun işlemleri de yapıyordu.
Zaten sıra bu yüzden gelmiyordu.
Peki neden bu bankada sadece 2 kişi çalışıyordu?
Pandemi döneminden bu yana personelin çoğunu evden çalıştırıyorlarmış.
Çünkü evden çalıştırma daha masrafsız.
Bankalar böylelikle, evden çalıştırdığı personelin 3 kuruşluk yol, yemek ve çay masraflarından tasarruf ediyor.
Peki, müşterilerini mağdur etme pahasına, 3 kuruşluk masraftan kaçan bu bankamız, mali açıdan zor durumda mı?
Bir bakalım…
Sözünü ettiğim banka, 2020 yılında 6 milyar 385 milyon 163 bin lira kar etmiş!
Yani eski parayla 6 katrilyon 385 trilyon 146 milyar lira kazanarak, karına kar katmış bu ‘gariban’ bankamız.
Bu bankalar böylesine büyük karları nasıl elde ediyorlar?
Müşterilerini yüksek faizle, personelini de evden çalıştırıp sömürerek.
Ben tanık olduğum bir olaydan yola çıkarak sadece bir bankadaki sömürü düzenini yazdım ama diğerlerinde de durum farklı değil.
Hatta devlet bankaları bile pandemi sürecinde aynı yolu izleyip, müşterilerini mağdur ettiler.
Efendim, güler yüzlü insanları konuşturulduğu “Biz sizin için varız” temalı banka reklamlarına kanmayın.
Banka sahipleri, sadece kendileri, kendi menfaatleri için varlar.
Müzik kısıtlaması
Malumun ilamı oldu ve 1 Temmuz’da yasakların neredeyse tamamı kalktı.
Önceki gün de yazdığım gibi aslında yasakların birçoğu fiilen kalkmıştı.
Yasaklar sadece esnaf için sürüyordu.
Üstelik çok katı bir şekilde denetleniyorlardı sanki virüsü sadece onlar yayıyorlarmış gibi.
1 Temmuz’da da yasaklar yine esnafın bir bölümü için sürecek.
Gece müzik yayınının 24,00’e kadar izin verilmesinden söz ediyorum.
Hadi yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren işletmeciler düşünülmüyor.
Peki, şu kabus günlerinde ekonominin can simidi gözüyle bakılan turizm sektörü de mi düşünülmedi ‘müzik kısıtlaması’ kararı alınırken.
Daha dün Rus turistler 50 uçakla geldiler ülkemize.
Gece müzik kısıtlaması olan bir ülkede, turizm sezonu parlak geçebilir mi?
Bizim çocuklar
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda bizim çocukların aldığı sonuç malum.
Kulüp takımlarınızın Avrupa kupalarında her yıl 1., bilemedin, 2. turda elenmelerine alıştık artık.
Ligimizin kalitesi de belli.
Ancak her kulvarda, her geçen yıl başarının azaldığı bir sektörde bir tek futbolcu ve teknik direktör maaşları azalmıyor.
Üstelik Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye vergi bakımından cennet bir ülke.
Avrupa’da bir futbolcu aldığı ücretin neredeyse yarısını vergi olarak devlete ödüyor.
Bizde ise hem vergi oranları çok düşük hem de vergiler kulüplere ödettiriliyor.
Aslında kulüplerin de vergi ödedikleri yok.
Ödemedikleri vergilerin büyük kısmı bir vergi barışıyla siliniyor.
Radikal, çok radikal kararlar alınmazsa, bu düzen böyle sürüp gidecek ve futbolumuzun kalitesi daha da düşecek.