İnternette, “20yaschallenge” diye bir akım başladı ve kısa sürede dalga dalga yayıldı; Türkiye’de 100 binlerce, dünyada milyonlarca insan gençlik fotoğraflarını paylaştı.
Kimler 20 yaş fotoğrafını paylaşmadı ki?
Bakan düzeyindeki siyasetçisinden, oyuncusuna, edebiyatçısından, tarihçisine, bilim insanından, iş insanına, gazetecisinden, hekimine kadar, her meslek grubundan, her sosyal katmandan, erkek, kadın, zengin, yoksul, muhafazakar, liberal, sosyalist, milliyetçi kim varsa, üşenmeyip sandıklardaki tozlu fotoğraf albümlerinden çıkardıkları en güzel kareleri paylaştılar.
Covid-19 belası yüzünden nicedir ölüm bültenini andıran
Facebook ve Instagram hiç bu kadar renkli olmamıştı.
Sosyal medya toplumun aynasıdır derler.
20 yaş akımı bu gerçeği bir kez daha ortaya koydu.
“20yaschallenge” ile gençliğin ne büyük nimet olduğunu, olağanüstü bir gerekçesi yoksa insanların geçmişe ne kadar büyük özlem duyduklarını, en güzel anılarını deli kanın aktığı 20’li yaşlarda biriktirdiğini görmüş olduk.
Belki de insanlar gençlik fotoğraflarının arkasına gizlenmiş özlemlerini, hayal kırıklıklarını, pişmanlıklarını da paylaştılar.
Ancak Sezen Aksu’nun o meşhur şarkısında söylediği gibi, şimdi artık kelimeler yetersiz anlamı yok, yitirmişiz anılarla beraber faydası yok.
O halde, hayatının baharında olan 20’li yaşlardaki sevgili okur, gençliğinin kıymetini bil.
En güzel 20 yaş
“Yıllar böyle geçti” notuyla paylaşmış bu 2 iki kareyi AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan.
Yüzlerce beğeni alan karenin solundaki fotoğraf sırma saçlı 20 yaşında mülayim bir delikanlıyı, sağ tarafındaki fotoğraf olgun ama hayat enerjisini kaybetmemiş, hatta yaşam enerjisi daha yüksek orta yaş bir siyasetçiyi anlatıyor.
Kömür karası saçları ve bıyıklarıyla kara yağız bir delikanlıyı andıran bu kişi de meslektaşımız Tayfun Ağabey (Çavuşoğlu)
Ellerini göğsüne koyup, eyvallah dercesine objektife poz veren Çavuşoğlu’nda, saç rengi dışında önemli bir değişiklik göremedim.
Yıllar Çavuşoğlu’nu değiştirememiş ama gazeteciliğin 30 yılda değişip, değişmediğinin yanıtını siz değerleri okurlara bırakayım.
20 yaş fotoğraf kervanına Nilüfer’i 20 yıl yöneten Mustafa Bozbey de katıldı.
“Hey gidi güzel yıllar hey” notuyla, 20’li yaşlara duyduğu derin özlemini saklamayan Bozbey, bıçkın bir delikanlıyı andıran sakallı fotoğraf karesini paylaşmış.
Yoksul bir aileden geldiği için okula yürüyerek giden çocukluğu ve gençliği yokluklar içinde geçen Bozbey, “Yoksulduk ama çok mutluyduk” der gibi.
Bu da benim 14 yıl önceki muhabirlik yıllarımdan bir kare.
Gerçi bugün de köşe muhabirliği yaptığımız için sahadan kopmadık ama o yıllar bambaşkaydı.
Gelelim en değerli 20 yaşa.
Kim mi?
Şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk…
Milletinin makus talihini değiştirmeye Harbiyeli bir öğrenci olarak 20 yaşında kafasına koyan Atatürk, cepheden cepheye koşarak feda ettiği gençliğini Türk milletine adadı.
Onun dönemindeki liderlerden Alman Hitler, ulusunu bir felakete sürükledikten sonra intihar etti.
Sürgünler, infazlar ve kıtlıklarla milyonlarca insanın katili olan Sovyet lider Stalin, kanlı bir diktatör olarak anılırken, İtalyan faşist lider Mussolini, bacağından asılarak infaz edildi.
Mustafa Kemal Atatürk ise yaşadığı çağı aydınlatan lider olarak, sadece Türk milletine değil, tüm mazlum uluslara da ilham oldu.
Kuşlar ölüme terk edilmesin
Merhabalar, İsmim Bahtınur Çetin. Size yazmamın sebebi, Şehreküstü 15 Temmuz Şehitler Meydanı’ndaki güvercinlerdir. Bu kuşlar artık Bursa’mızın sembolü oldular. Meydandan geçenler buğday alarak kuşları besliyor, ya da çocuklu aileler çocukları sevinsin diye buğday alıp kuşlara atıyor. Kuşlar az da olsa besleniyorlardı. Şimdi sokağa çıkma kısıtlaması var. Bu demek oluyor ki kuşlara yem verecek kimseler yok. Bazen birkaç kişi ekmek getirip atıyor ama çözüm değil. Yani bu kapanma günlerinde kuşlar ölüme terk edildiler. Ben geçen yıldan beri yem alıp atmaya çalışıyorum ama etraftaki sahipsiz kedileri de beslediğimden maddi olarak zorlanmaya başladım. Kuşlar için her gün 10 kg buğday atıyorum. 10 kg buğdayın fiyatı 30 liradır. Bursa Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa’ya mail attıktan bir gün sonra Veteriner İşleri Müdürlüğü’nden gelip 1 kez besleme yapıyorlar. Telefonla yetkililerle görüştüğümde yeterli diyorlar. Daha önce Osmangazi Belediye Meclisi’nde İYİ Parti Sözcüsü, kuşların en azından kısıtlamanın olduğu günlerde beslenmesi için önerge vermişti. Ama maalesef komisyona bile gelmedi, yani unutuldu. Kuşların ölmemesi için 17 günde toplam 510 liralık buğday gerekiyor. Belediyelerimiz bu bütçeyi kuşlara ayıramıyor mu? Geçmiş yıllarda bazı camilerin duvarlarına kuş evleri yapılırmış, kuşlar barınsınlar diye. Geçmişimizden bu güne kuş sevgisi mi yoksa sorumluluk ve merhamet duygumuz mu bitti? Sizden ricam ne olur bu durumu köşenizde paylaşın.