Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Sağduyu…

Temmuz ayından bu yana 300 asker ve polis şehit olsa da…

Ankara’da gerçekleştirilen 3 intihar saldırısında 172 asker ve sivili kaybetsek de…

İstanbul’da IŞİD bombacıları onlarca turisti katletse de…

Terör, Güneydoğu’da şehirlere inmeye çalışsa da…

AVM‘lere girmeye, metroya binmeye çekinir hale gelsek de…

Bölücü terör örgütünün milistanları, batı kentlerini kan gölüne çevirmeye and içseler de…

Anayasaya bağlılık yemini etmiş milletvekilleri, canlı bombacının taziye evini ziyaret etse de…

Legal görünümlü siyasi partinin vekilleri terörist cenazelerinde boy göstermekten geri durmasalar da…

Şehit cenazelerinde ağıtlar yükselse de…

Güneydoğu illerinde ekonomi bozulsa, esnaf kan ağlasa da…

Yani, her sabah kapkara bir güne uyansak da…

Enseyi karartmayalım, hiç kimseyi ötekileştirmeyelim…

Teröre meydan okuyalım, günlük alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyelim…

Sağduyuyu elden bırakmadan, bin yıldır yaptığımız gibi et ve tırnak misali kardeşçe yaşamaya devam edelim…

 

Ulcay ve Tüysüz

 

Uludağ Üniversitesi, son yılların en sessiz dönemini yaşıyor.

Hiç kuşkusuz bunda, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay‘ın rolü çok büyük.

Göreve geldiği günden bu yana, üniversiteyle kent arasında duvar ören Ulcay’ın ilk işlerinden biri Bahar Şenliği‘ni iptal etmek oldu.

Yıllardır hiçbir rektör, şenlikleri iptal etmeye kalkışmamıştı.

Ancak Ulcay, hiç gereği yokken, 10 binlerce öğrencinin biraraya geldiği, kaynaştığı, eğitim yılının stresini attığı, gelenekselleşmiş bir organizasyonu, tatmin edici hiçbir gerekçeye dayandırmadan kaldırdı.

Ulcay’ı danışmanı Osman Tüysüz mü yanlış yönlendiriyor bilmeyiz ancak ikilinin yarattığı bu iklimden üniversite hocaları da etkileniyor.

Koca üniversitede, medyaya çıkan hoca sayısı, bir elin parmaklarını geçmiyor.

 

Cumhuriyet’in Cemaat ile dansı

 

Cumhuriyet gazetesinin yıllarca sıkı okuyucusuydum…

Gazetenin sayfalarını dikkatlice okur, makalelerinden feyz alırdım.

Oktay Akbalların, İlhan Selçukların, Ümit Zilelilerin ve Mehmet Faraçların yazdığı, Atatürkçü bir gazeteydi o yıllarda.

Hikmet Çetinkaya, yıllarca kavga ettiği Fethullahçıların safına geçmemişti henüz.

Ancak nasıl olduysa Cemaat ile ilişkileri yavaş yavaş gelişti gazetenin.

Can Dündar’ın genel yayın yönetmeni olmasıyla birlikte hem Fethullahçıların kontrolüne geçtiler hem de Kürtçü bir çizgiye evrildiler.

Fethullahçıların tertibiyle şafak baskını yapılan başyazarları İlhan Selçuk’un kemiklerini sızlatırcasına, gazete artık Cemaat’in bülteni gibi çıkmaya başladı.

Yine Cemaat’in tertibiyle Silivri’yi boylayan Mustafa Balbay‘ı kapının önüne koydular.

Uzun zamandan bu yana Cumhuriyet‘i okumuyordum.

Dün bir arkadaşım, Cumhuriyet’in, Çanakkale Zaferi’ne ilk sayfadan yer vermediğini söyleyince aslında şaşırmadım.

4’üncü sayfada Çanakkale Zaferi’yle ilgili bir haber var ama bu anlamlı günde alınan güvenlik tedbirleriyle ilgili.

Yani yine Çanakkale Zaferi‘nin önemine değinilmemiş.

Bir gazete ancak böyle savrulur.

Yazık…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X