İstanbul seçimlerinin ardından özellikle sosyal medyada yayılan iki farklı yorum:
-İstanbul’un fethi 31 Mart 2019-17 Nisan 2019.
-İstanbul’un işgali 31 Mart 2019-17 Nisan 2019.
İlk yorumda İmamoğlu’nun seçimi kazanmasıyla İstanbul’un yeniden fethedildiği ileri sürülüyor.
İkinci yorumda İmamoğlu’nun seçimi kazanmasıyla, İstanbul’un işgal edildiği iddia ediliyor.
İki yaklaşım da sorunlu, iki yorum da ötekileştirici, iki yakıştırma da kutuplaştırıcı.
Yeni dönem, iki sorunlu anlayışı benimsemeyen, farklılıkları kucaklayan siyasetçilerin dönemidir.
***
Bilmem, 31 Mart seçimlerinde özellikle büyükşehirlerde kazanan adayların profilleri dikkatinizi çekti mi?
İstasnalar dışında tamamı ılımlı adaylar.
Dahası, rakip ittifakın seçmenini kırmayan, rakiplerine karşı eleştirilerinde ölçülü olan, genel siyasete bulaşmadan yerel sorunlara eğilen adaylar seçim kazandı.
Bu durum bizi şu sonuca ulaştırıyor:
Artık toplum, çatık kaşlı, nobran, ötekileştirici siyasetçilere prim vermiyor.
***
Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, hayırlı olsun ziyaretlerini toplu bir törenle kabul etmişti.
Törende dikkat çekici bir ayrıntı vardı:
“Çelenk ve çiçek göndermek yerine Orman Bölge Müdürlüğü’nün TC Ziraat Bankası Garajlar Şubesi’nin … İban Numaralı hesabına havale/eft yaparak ağaç kampanyasına destek verebilirsiniz.”
Bu uyarı ne kadar dikkate alındı bilmiyorum ama Büyükşehir Belediyesi’nin çevreci yaklaşımını göstermesi bakımından örnek bir davranış olduğunu söylemeliyim.
***
CHP Genel Merkezi, Bursa’yı kazanamadığı için ağız tadıyla seçimi kutlayamıyor.
Hatta Kılıçdaroğlu, Bursa’yı kazanamamalarına öylesine içerlemiş ki, MYK’nın sadece Bursa gündemiyle toplanacağı haberleri geliyor.
Yani Bursa’nın, bir süre daha Ankara’nın gündeminde olmaya devam edeceği anlaşılıyor.
***
Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tunay Turagay, “Son 3 aylık dönemde döviz mevduat hesaplarındaki artış, 20 milyar dolarları buldu. ‘Dolar arttı, dövizden kazandım’ demek kadar yanlış bir düşünce olamaz” demiş.
Hay ağzına sağlık Turagay.
Hatta az bile söylemişsiniz.
Dövizin yükseleceğini hesap edip, elde ne var ne yok dövize yatırmak ülke ekonomisine ihanet etmek demek değilse nedir?
***
Malum, döviz aldı başını gitti.
Bazılarının, ülkeyi düşünüp döviz yapmaktan vazgeçeceği veya eldeki dövizini Türk lirasına çevireceği yok.
O halde müdahalenin zamanı gelmedi mi?
Mesela döviz mevduat hesaplarına getirilen ek vergilere bir ek vergi daha getirilemez mi?
Ancak bu kez sağlam bir vergi gelmeli.
***
İstanbul’da, “155 Polis İmdat” hattını bir yıl içinde 45 bin 210 kez arayan Şeref Can isimli vatandaş, 20 ay hapis cezasına mahkum olmuş.
Mahkeme, Can’a verilen cezayı da ertelememiş.
Yani, acil durumlarda aranması gereken hattı meşgul eden vatandaşa acımamış.
Bursa’da da benzer bir durum var.
“155 Polis İmdat” hattını bilmem ama “112 Acil Servis” hattını meşgul edenlerin sayısı vahim boyutlarda.
10 çağrıdan 9’u gerçek dışı, o derece!
112’yi meşgul edenlere de ibretlik cezalar şart.
İyi pazarlar…