Acılarımızın bizi birleştirdiği günler, epey geride kaldı galiba.
Genç bedenlerin ölüme yol almasını saniye saniye kaydeden kamera görüntülerinden irkilenler, sınırda katledilen askerimizin hamile eşinin gözyaşlarına kahrolmuyorsa…
Masum polisleri uykuda kahpece öldüren teröristlere lanet yağdıranlar, ideolojileri veya etnik kökenleri kendilerinden farklı olduğu için çocukların canını alan IŞID kasaplarına sessiz kalıyorsa…
Biz gerçekten ayrışmışız.
İnternette dolaşan bir pankartta yazılanlar, barışın anahtarı gibi:
“Ölen kimden diye sormadığımızda barış gelecek“.
Umarım o günler çok uzak değildir.
***
PKK’lı teröristler, trafik kazası ihbarı yapıp, katledecekleri polisi olay yerine çağırıyor.
Kaza ihbarını yapanların insan olduğunu zanneden polis, oracıkta şehit oluyor.
Savaşmanın bile namusu yok mu?
Bölücü örgüt militanları, hastalarının ölmek üzere olduğunu bildirip, ambulans çağırıyor.
İhbarı alan sağlık çalışanları, insan sağlığını terör eylemine alet edeceklerini akıllarına getirmedikleri için vakit kaybetmeden çağrılan yere gidiyor.
Ambulansla birlikte kaçırıldıklarında teröristlerin oyununa geldiklerini anlıyorlar.
Kaçırma eyleminin bile ahlakı yok mu?
Mesailerini tamamlamış, fidan gibi 2 genç polis, hiçbir güvenlik tedbiri almadan, evlerinde uykuya bırakıyor yorgun bedenlerini.
Teröristler, sinsice evlerine dalıp, susturucu silahlarıyla masum polislerin canını uykuda alıyor kalleşçe.
Çatışmanın bile şerefi yok mu?
***
Ortalık yangın yeri…
Irkçılıkla eklemlenmiş milliyetçi dalga, sosyal medyada sörf yapıyor, son günlerde.
İşte bu havada, HDP‘liler barış yürüyüşü yapacağını ilan etti.
İstanbul Valiliği ise izin vermeyeceğini duyurdu.
Yasalarımızda hiçbir yürüyüş, basın açıklaması, miting gibi etkinlikler izne tabi değil sadece güvenliğiniz için bilgi vermeniz gerekiyor resmi makamlara.
Ancak İstanbul Valiliği’nin kararı son derece yerinde.
Adı barış da olsa, o yürüyüş barış getirmez, olsa olsa ayrışmayı körükler.
Sağduyunun tatile çıktığı bu günlerde HDP‘liler, yürüyüşü iptal etmeli.
Türkiye partisi olmanın da gereği bu değil mi?
***
PKK’nın dağ kadrosu kırsalda askere saldırıyor, polisleri öldürüyor.
Şehirdeki milis güçleriyse kentlerin göbeğinde yol kesiyor, kimlik kontolü yapıyor, araçları tahrip ediyor, önüne gelen ne varsa yakıp, yıkıyor.
Görünen o ki, terör örgütünün eylemleri daha da sertleşecek.
Peki bunun sandığa yansıması ne olur?
Milliyetçilikten beslenen MHP‘nin oyu, bir miktar yükselir.
Marjinalleşen ve Türkiye partisi olma hedefinden uzaklaşan HDP ise barajın altını boylar.
Yani emanet oyları iade etmek zorunda kalırlar.
***
Terör, sınırlarımızda kol gezerken, bir yandan koalisyon görüşmeleri sürüyor.
Galiba, terörün dehşet yüzüne tüm çıplaklığıyla tanık olduğumuz son günlerde, tek tesellimiz de bu gelişme.
Nitekim AK Parti’yle CHP, görüşmelerde yol aldılar ve 2 partinin yetkililerinden sıcak mesajlar geliyor.
Hükümet kurulursa, uzun vadeli olacağı beklenmiyor.
Yani erken seçim, kaçınılmaz görünüyor.
Ancak, hükümetin kurulması Türkiye‘ye nefes aldırır.
***
7 Haziran’ın üzerinden 50 gün geçti.
Ancak hükümet henüz kurulmuş değil.
Hal böyle olunca, bakanlar görevlerine devam ediyorlar.
Özellikle AK Parti‘nin 3 dönem kuralına takıldığı için, bir süre inzivaya çekilme planları yapan ağır topları, hala görev başında.
Bir de Baykal’ın dediği gibi, kasımda erken seçim olursa, 3 dönem engeli, 3 ayda yerle yeksan olacak onlar için.
Böyle olacağını onlar bile tahmin etmişler midir?