Sonunda bu da oldu ve ‘ölüm hesaplayıcı’ diye bir şey çıktı.
Tabii tepkiler de gırla, bir insanın ne zaman öleceğini sadece Tanrı bilir denilerek.
Kuşkusuz ne zaman öleceğimizi Tanrı bilir.
Ancak bu ölüm hesaplayıcı denilen endeks, bilimsel veriler ışığında ne kadar yaşayacağınızı sadece tahmin ediyor.
Bu öyle bir çalışma ki, mesela sağlık sigorta şirketlerinin bu endeksten yararlanması bekleniyor.
Peki ne kadar yaşayacağımız nasıl hesaplanıyor?
Hesaplayıcı, diyet ve egzersiz yapan bireyin 10 yıl daha fazla sağlıklı yaşayacağını, 8 yıl da ömrü uzattığını öngörüyor.
Örneğin sağlıksız ve hareketsiz 30 yaşındaki bir erkek, günde 20 dakika yoğun egzersiz yaparak “sağlık süresini” 18 ay artırabiliyor ve diyetini iyileştirerek fazladan bir yıl kazanabiliyor.
Uzun ve sağlıklı bir yaşam için günün küçücük bir bölümünü feda etmek yeterli.
Değmez mi?
***
Son günlerdeki fiyat artışına 3 örnek.
Bir süper marketteki poğaçanın fiyatı 1 ay önce 1 lira 80 kuruşken, bugün 2,5 lira oldu.
2,5 litre Erikli marka su, 20 gün öncesine kadar 2,5 liradan satılıyorken, bugün etiketinde 3 lira 25 kuruş yazıyor.
1 ay önce gömleğinizi 5 liradan ütületebiliyorken bugün 7 lira vermek zorundasınız.
Listeyi uzatmak mümkün ancak bunlar yeterli.
İşin özeti şu:
Son bir ayda eldivenden merdivene her şeye en az yüzde 30 zam geldi.
Ekonomi uzmanlarının tümü, gıda ve enerjide girdi maliyetleri arttığı için fiyat artışlarının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
Mesela çiftçinin ürettiği ürünün maliyeti yüzde 100’ün üzerinde artmışken, marketlerdeki yangını önlemek mümkün değil.
Ben sadece son 1 ayda fiyatların yüzde 30 zamlandığını belirttim.
Son 1 yıldaki zamlar, bu oranın katbekat üzerinde.
O halde yüzde 17 olarak açıklanan enflasyon nasıl hesaplanıyor?
Bilen varsa bana da anlatsın.
***
İtalya’da gastronomi eğitimi alan Arda İpek koronavirüs salgını nedeniyle 2020 yılı başında İstanbul’daki ailesinin yanına döndü.
7 Mart 2020 günü arabasını Etiler’deki evlerinin otoparkına sokmaya çalışırken karşıdan gelen yolu da kısa süreli kapattı.
Karşıdan gelen Mutlu Caner Yontarkol otomobilinden indi, kendisini beklettiği için otomobilinin içindeki Arda İpek’i koltuk altından bıçakladı.
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dün görülen duruşmayla karara bağlandı.
Sanık ne kadar ceza aldı biliyor musunuz?
6 yıl hapis…
Çünkü Mahkeme Heyeti Başkanı Utku Ercan, sanığın yüzüne okuduğu kararda, “Kasten yaralama suçundan alt sınırdan ayrılarak, üst sınırdan 6 yıl hapis cezasına çarptırdık. Pişmanlık içinde olduğunu düşünmüyoruz. Takdir indirimi yapmadık. Haksız tahrik indiriminden yararlanmanı uygun görmedik” dedi.
Bugüne kadar kamu vicdanını yaralayan, sanığın cezasının az bulunduğu kararlarda, “Yasa böyle, hâkimler ne yapsın?” deniliyordu.
Hâkim Utku Ercan’ın verdiği karar, bu yargıyı ters yüz edecek nitelikte.
***
Cuma gecesi Bursa’da nasıl yağmur yağdı biliyorsunuz.
Ben trafikte yakalandım yağışa.
Yağışlı havada araç kullanmaktan nefret ettiğim için bir kurumun bahçesine attım kendimi.
O akşam Candan Erçetin’in konseri vardı.
Ancak herhalde bu yağmurda, konser olmaz diye düşünürken, konserin iptal olmadığı haberi geldi.
Bu kez, bu ‘kıyamet’ gibi gecede seyirci olmaz diye düşünüyordum ki, 2. kez yanıldım.
Erçetin hayranları hava muhalefetine rağmen Açıkhava’yı doldurmuşlardı.
Üstelik 23,00 sularında yeniden bastıran yağmura rağmen, sırılsıklam şekilde dakikalarca izlediler konseri.
O gece yağmura ve soğuğa rağmen Candan Erçetin ve orkestrası ile Açıkhava’yı dolduran yüzlerce Bursalı yağmura meydan okudular.
Sanat engel tanımaz dedikleri bu olsa gerek.
Konser nasıl mıydı?
Fotoğraf anlatıyor olsa gerek.
***
Cuma akşamı Kültürpark’a giderken, akaryakıt istasyonuna uğradım.
İlk uğradığım istasyonda pompacının, ‘benzin kalmadı’ yanıtıyla şoke oldum.
Hayatımda ilk kez bir akaryakıt istasyonunda böyle bir yanıtla karşılaşmıştım çünkü.
Bu, fırıncıda ‘ekmek kalmadı’ gibi bir durum çünkü.
Hemen aklıma gece yarısından sonra yürürlüğe girecek, benzin zammı geldi.
Acaba, zamdan önce satmak mı istemiyorlardı?
Ancak pompacı izah etti durumu, “Abi, 2 ay tadilata giriyoruz. Bu nedenle elimizdeki ürünü tükettik.”
Sadece benzin olmamasına değil, benzin olmamasına rağmen, istasyonun ana baba gününü andırmasına da şaşırmıştım.
Ne ki, şaşılacak bir şey yoktu.
Vatandaş zamdan önce araçlarının deposunu doldurmak için, istasyonlara akın etmişti.
Üstelik, bardaktan boşalırcasına yağan yağmura rağmen.
İstasyondan ayrıldıktan sonra, kabaca bir hesap yaptım.
50 litrelik bir deponun zamlı ve zamsız fiyatı arasında sadece 7 lira fark var.
Yani benzin istasyonuna mesafeniz 10 km ise, kârınızı yakmış oluyorsunuz!
Bilmem istasyonlara akın eden sürücüler bunun farkında mıydı?
***
Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar olacak.
Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nde önemli işler yaparak iz bırakan Dindar ile Paris İklim Anlaşması, AB Yeşil Mutabakatı ve kuraklığı konuştuk.
Efendim iyi pazarlar.