Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Pazar çeşnisi

Malum Sağlık Bakanlığı, her akşam salgın tablosunu paylaşıyor.

Hep vaka sayısına odaklanıyoruz ancak korona tablosunda dikkat çekici ayrıntılar da var.

Mesela 8 Kasım korona tablosunda, vakaların cinsiyet ve yaş gruplarına göre dağılımında ezber bozan bilgiler paylaşılmış.

O gün Türkiye’de 0 ile 2 yaş arasındaki 10 bebek virüse yakalanmış.

2 ile 4 yaş arasında da 9 bebek virüs ile tanışmış.

5 ile 24 yaş arasında virüse yakalanan çocuk ve gençlerin sayısı hiç de az değil: 476.

Ve tablonun en dikkat çekici bölümünü, vaka sayılarının en fazla görüldüğü yaş grubu oluşturuyor.

25 ile 49 yaş arasındaki tam bin 245  yurttaşa virüs bulaşmış.

65 yaş üstü kişilerin vaka sayısı ise çok daha düşük, 220.

Bu tablo iki bakımdan dikkatimi çekti.

Sürecin başından bu yana yasaklara en çok maruz kalan  65 yaş üzeri yurttaşlarımız, gençlere ve orta yaş grubuna göre çok daha iyi korunuyorlar ve belli ki kurallara daha çok uyuyorlar.

Virüsün 25 ile 49 yaş arasında yaygın olarak görülmesi ise hem tesadüf değil, hem de salgının seyri bakımından son derece düşündürücü.

Çünkü bu yaş grubu, çalışma hayatının en aktif kesimi.

Yani fabrikalarda, sokaklarda, trafikte, toplu taşıma araçlarında, AVM’lerde, marketlerde, fırınlarda, özetle toplu yaşam alanlarının tümünde onlar var.

Ve galiba, salgının önünün kesilememesinin  temel nedenlerinden biri de bu olsa gerek.

***

Corona tablosunda, vaka sayılarının illere göre dağılımında  dikkat çekici ayrıntılar var.

Nedense Türkiye’de sadece İstanbul’daki vaka sayıları veriliyor.

Ne yani, İstanbul’da vaka sayılarını paylaşınca paniğe neden olmuyor da, 80 kentin bilgileri paylaşılınca mı paniğe yol açıyor?

Neyse asıl konu şu:

İstanbul’daki vaka sayısı, diğer tüm bölgelerden 2 kat, 3 kat hatta 4 kat fazla.

Mesela 8 Kasım’da Güneydoğu Anadolu’da 176 vaka görülürken, İstanbul’daki vaka sayısı 803.

Koskoca Ege’deki vaka sayısı İstanbul’un vaka sayısının yarısı bile değil.

O halde İstanbul için Türkiye’nin Vuhan’ı demek doğru.

Ancak Çinliler Vuhan’a katı bir izolasyon uygularken, bizde vakalar İstanbul’dan Anadolu’ya yayıldı.

***

Uzmanlar, salgının böyle gitmesi halinde toplumun yüzde 60’ının virüse yakalanacağını söylüyor.

Çevremizde çok sayıda insanın virüse yakalandığını duyuyoruz.

Yani Covid-19 vaka-i adiyeden olmaya başladı.

Ancak medyamız hâlâ Covid-19’a yakalanan ünlülerin listesini çarşaf çarşaf vermeye devam ediyor.

Ben olsam hâlâ Covid-19 ile tanışmamış ünlülerin listesini haber yapardım.

Daha çok ilgi uyandırmaz mı?

***

Malum, geçen hafta Berat Albayrak istifa etti.

Ve istifanın ardından sihirli bir el değmiş gibi döviz düştü, altın çakıldı, borsa coştu.

Oysa tüm bu gelişmeleri tetikleyen hiçbir somut adım atılmamıştı.

Aksine faiz kararının verileceği Merkez Bankası’nın 19 Aralık tarihli toplantısı yapılmamış, ABD’de Türkiye karşıtlığıyla bilinen Biden seçimi kazanmıştı.

Kanımca, dövizi düşüren ve ekonomide bahar rüzgarları estiren Albayrak’ın istifasından daha önemli bir neden vardı.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, Bütçe Komisyonu’nda yargı ve ekonomi ilişkisine değindiği şu konuşmaya bakar mısınız:

Yargı, ele geçirilecek bir mevzi değil, her türlü siyasi mülahazanın üstünde tutulması ve korunması gereken, toplumun ortak bir değeridir. Yargının kurumsal varlığı hukuk ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmenin, korumanın da güvencesidir. Ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sürekli kılmak ancak adil ve şeffaf bir hukuk devletinde mümkündür. Başka bir ifadeyle, yatırımları yeşerten ve bereketlendiren iklim hukuk devletidir. Bu bakımdan, bize göre, hukuk devleti demokratikleşme, insan hakları, hak arama hürriyeti, düşünce özgürlüğü, hukuki belirlilik, öngörülebilirlik, mülkiyet hakkı, adil yargılanma hakkı gibi haklarla somut bir hâl alır. Sağlıklı ve güçlü bir ekonominin olmazsa olmaz, vazgeçilemez ve ihmal edilemez zemini bu ilke ve haklardır. Ülkemizin de ekonomik ve sosyal kalkınmasının ve büyümesinin en önemli dayanaklarından biri insan haklarına dayalı demokratik hukuk devletidir ve böyle olmaya devam edecektir.

Bakan Gül’ün, yargı bağımsızlığı ve hukukun  üstünlüğü ile ilgili sözleri, yatırımcıya güven verdiği için piyasalara olumlu yansıdı.

Bir de bu sözlerin tam anlamıyla hayata geçmesi halinde, ekonomin nasıl coşacağını varın siz öngörün.

***

Oradan geçerken benim de hep dikkatimi çekmiştir ama bir türlü anlam verememişimdir.

Çarşamba’da Darmstad Caddesi’nde, yolun önemli bir bölümünü işgal eden, dahası daraltan araba kiralama şirketlerinden söz ediyorum.

Geçen gün ‘kent müfettişi’ Cemil Aydın da yazınca, konuyu bir kez daha gündeme getirmek istedim.

O caddede bir de tramvay hattı var.

Yani caddenin sağını tramvay, solunu da kiralama şirketlerinin araçları daraltmış durumda.

Tramvay bir kamu hizmeti olduğu için yapılacak bir şey yok.

Ancak araç kiralama firmaları, hangi hakka dayanarak yolu işgal ediyorlar?

***

Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı.

Arı ile ABD başkanlık seçimini konuştuk.

Efendim iyi pazarlar.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X