Pandemi süreci belki de son demlerindeyken OLAY Medya ailesinde de tatlı bir taşınma telaşı vardı.
Artık kentin batısında yeni yerimizdeyiz.
OLAY ailesine 2012 Mayıs ayında katıldım.
Yani 8 yıl geride kaldı.
Ben gazeteye başladığımda OLAY Medya, gerçek sahibine, yani Devlet eski Bakanı Cavit Çağlar’a teslim edileli bir yıl olmuştu.
Ancak OLAY’ın geçmişte yaşadıklarını yakından takip etmiştim hep.
Çağlar sahipliğindeki OLAY Medya milli duruşunu hiç bozmadı.
Bu nedenle Çağlar, başta FETÖ olmak üzere yasadışı örgütlerin sürekli hedefinde oldu.
***
Devlet eski Bakanı Çağlar’ın FETÖ tarafından telefonlarının dinlenmesi tesadüf olabilir mi?
Ya peki medyasının elinden alınmaya çalışılması, mal varlıklarına el konulma çabası, binlerce kişiye istihdam yaratan fabrikalarının şalter indirecek noktaya getirtilmesi sadece bir borç-alacak ilişkisiyle izah edilebilir mi?
Tüm bunların yaşandığı dönemde, FETÖ’nün ekonomi bürokrasisinde de hayli etkin olduğunu hatırlatırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Ancak ne mutlu ki Çağlar tüm bu badirelerden alnının akıyla çıkıp, gazetesini de yaklaşık 40 yıldır ayakta tutarak bugünlere geldi.
Evet gazete binamız değişti.
Ama heyecanımız, çalışma azmimiz ve gazetecilik sevdamız değişmedi aksine arttı!
***
Son aylarda 2 kelime, nasıl olduysa Türkçeye giriverdi.
İlki pandemi süreciyle gelen ‘bulaş’ kelimesi.
Ben daha önce bu kelimenin kullanıldığını hiç hatırlamıyorum.
Ancak koca koca profesörler bile ‘bulaşıcı’ yerine, ‘bulaş’ demeye başladı.
Daha sonra ‘bulaş’ın doğru bir ifade olduğu kanaati oluştu ve herkes ‘bulaş’ demeye başladı.
Ve artık hiç kimse, bulaşıcı kelimesini kullanmıyor bilmem farkında mısınız?
Dil bilimciler, bulaş diye bir kelimenin Türkçede olmadığını anlatmalı.
Türkçeyi katleden bir diğer ifade , ‘duyar kasmak’ ki, o daha feci bir durum.
Duyarlı olmak yerine artık ‘duyar kasmak’ gibi, yine Türkçe’de olmayan, ne idiği belirsiz, kim tarafından üretildiği bilinmeyen bir ifade bu.
Özellikle sosyal medyada çok sık kullanılmaya başladı.
Hadi sosyal medya kontrolsüz bir alan ve isteyen istediğini söyleyip, Türkçeyi katletmekte sakınca görmüyor.
Ancak sanatçılar, gazeteciler bile duyar kasmak demeye başladı ki işin vahim tarafı budur.
***
Bursaray’daki yolcu kaybının, yeni normal süreçte bile devam ettiği bilgisini rakamlarla paylaşmıştım.
Günler sonra Bursaray’da yolculuk yaptım.
Vagonların içi boş, en işlek istasyonlar bile tenha mı tenhaydı.
Yani yolcu kaybı sürüyor.
Ancak iyi olan şu ki, yolcular sosyal mesafe ve maske kuralına çok dikkat ediyorlar.
Üzerinde, ‘sosyal mesafe gereği oturulmaz’ uyarısı olan koltukların yanına bile yaklaşılmıyor, yolcular birbirlerinden olabildiğince mesafeli duruyor ve herkes maskelerini nizami bir şekilde takarak yolculuk yapıyordu.
***
Malum, yeni normal süreçte yeni kurallara uymak şartıyla berberler de açıldı.
Mesela kumaş havlu yasak, ağda işlemi ve fön yasak, sakal tıraşı yasak.
Sosyal mesafe ve tek kullanımlık malzeme gibi de kurallar var.
Peki bu yasaklar ve kurallar geçici mi?
Pek geçici olacağına ihtimal verilmiyor.
Nitekim salgın olmasaydı da bu kurallar AB müktesebatı gereği hayata geçecekti.
Pandemi, süreci hızlandırdı sadece.
Bu arada yeni kurallar hiç de kötü değil.
Mesela kumaş havlu yerine tek kullanımlık önlük ve kağıt havlu uygulaması…
Berbere rahatlık oluyor, müşteriye de güven veriyor.
Hem kumaş havludan da hiç farkı yok.
Koltukların dezenfekte edilmesi birkaç saniye sürüyor ama faydası çok.
Sosyal mesafe kuralı gereği içeriye sınırlı sayıda müşterinin alınması kapalı mekandaki hava sirkülasyonu bakımından fevkalade faydalı.
Hasılı yeni kurallardan hem müşteri hem de berberler memnun.
***
Efendim haber şu:
“Çin’in başkenti Pekin’de iki ay sonra yeniden Kovid-19 vakaları görülmeye başlandı. Son iki günde hayvan pazarından kaynaklı yaklaşık 50 vaka tespit edildi. Pekin’in çiftlik ürünleri tedarikinin önemli bir kısmını sağlayan pazar kapatıldı, 10 bin kişiye test yapılacak.”
Günaydın derler adama…
7’den 70’e herkesin hayatını altüst eden, 10 binlerce cana mal olan, milyonlarca insanı hastanelik eden, 100 binlerce işletmeyi batıran, spordan kültür sanata varıncaya kadar çok sayıda organizasyonu iptal ettiren, eğitime ara verdiren, yani yaydıkları virüs ile dünyayı mahveden Çinliler, hiçbir şey olmamış gibi mikrop yuvası hayvan pazarlarını açık tutmaya devam ediyorlar.
Gel de Çin’e öfke duyma!
***
Altın bile araba fiyatları kadar yükselmedi son 1 yılda.
Yani artık araba, ülkemizde yatırım aracı oldu.
Peki neden böyle oldu?
Bu sorunun yanıtını Pazartesi Söyleşileri’ne konuk olan Bursa Oto Galericileri Odası Başkanı Hakan Yanık yanıtlıyor.
Yarın gazetenizde.
İyi pazarlar.