Arkadaşım, bir esnafın maskesiz satış yaptığına tanık olmuş.
Tesadüf o ki, belediyenin zabıta ekipleri de o sırada görev yapıyormuş çevrede.
Arkadaşım, zabıta ekiplerine maske takmayan esnafı şikayet etmiş.
Zabıta ne yapmış dersiniz?
Esnafa, ‘buyrun, maskeniz yoksa verelim’ diyerek bir adet maske uzatmış.
Yani ceza kesmemiş.
Haliyle arkadaş, çileden çıkmış ve zabıtaya veryansın etmiş.
Çünkü artık uyarı dönemi geçmiş olması lazım.
Dün de yazdım, bir vatandaşın sorumsuzca davranışları nedeniyle bir kentte sıfır olan vaka sayısı, kısa zamanda yüzlerce vakaya yükselmiş.
O halde meşhur sloganı bir kez daha hatırlatalım:
Panik yok, tedbir var.
***
Malum, 4 günlük sokağa çıkma yasağı başladı.
Dün ise her yasak gününde olduğu gibi polis, ana arterlerde iş başındaydı.
Ve yine yasağı ihlal eden çok sayıda aracı kenara çekerek işlem yapıyordu.
Bakalım bu kez ceza bilançosu nasıl çıkacak?
Büyükşehir Belediyesi ekipleri ise, yine yasağı fırsata çevirmiş ve Merinos’tan Gökdere’ye kadar asflatlama yapıyorlardı.
Yollarda her zamankinden farklı bir araç yoğunluğu vardı.
Geçen haftalarda tek tük olan araçlar çoğalmış ve bazı noktalarda denetimin de etkisiyle bekleme süresi uzamıştı.
***
Salgın, rutinimi pek değiştirmedi ama sosyal hayatın en aza indiği şu günlerde okumaya daha çok vakit ayırabiliyorum.
Son yıllarda Cumhuriyet dönemiyle ilgili kitaplara yoğunlaştım.
Atatürk’ü ve dönemini, yakın arkadaşlarının hatıralarının üzerinden anlamaya çalışıyorum.
Onlardan biri de Atatürk’ün Harbiye’den arkadaşı Ali Fuat Cebesoy.
Cebesoy’un Moskova Hatıraları (Milli Mücadele ve Bolşevik Rusya) isimli kitabını, meraklısına öneririm.
Cebesoy, Bolşevikler’in Ankara hükümetine yaptığı altın ve silah yardımlarını altın tepside sunmadığını belgeleriyle ortaya koyuyor.
Kitap, uluslararası ilişkilerin dostluklara değil, menfaatlere dayandığı gerçeğini perçinliyor ve aslında günümüze de ışık tutuyor.
ABD, Rusya, AB ülkeleri ve hatta Suriye ile ilişkilerimize de bu perspektiften bakabilirsiniz.
***
Okulların haziran başında açılacağı söyleniyor.
Çünkü henüz Milli Eğitim Bakanlığı’nın net bir açıklaması yok.
Sadece devam zorunluluğu olmaksızın okulların 1 ay açılacağına dair bir eğilim olduğunu biliyoruz.
Peki devam zorunluluğu olmayacaksa, hangi öğrenci okula gider, hangi veli çocuğunu okula gönderir?
Normal şartlarda bile ellerini açıp, kar yağsın da okullar tatil olsun diye dua eden öğrenci, devam zorunluluğunun olmadığı salgın günlerinde okula gider mi sizce?
Çocukların derse girmeyeceğini Milli Eğitim Bakanlığı da öngörüyor elbette.
O halde okullar neden açılabilir?
Benim aklıma iki şey geliyor.
Okulları açıp, hiç olmazsa 1 ay kantincilerden kira almak.
Ders başı yaptırıp özel okulları kurtarmak.
***
Ne diyor uzmanlar?
Toplumun yüzde 60’ı enfekte olana kadar, virüsün yayılma potansiyeli var.
Toplumun yüzde 80’i bu virüse bulaşaca diyenler de var.
O halde, ‘şu kişide Covit 19 çıktı flaş, flaş, flaş’ haberleri komik durmaya başladı.
***
Burulaş Genel Müdürü Kürşat Çapar, Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu.
Neler mi sordum?
Salgından toplu ulaşım nasıl etkilendi?
Bursa’nın trafik sıkışıklığı?
Mali durum nasıl?
Sinyalizasyon çalışmaları hangi aşamada?
Yolcu kapasitesi ne zaman artıyor?
T2 Hattı’na ne zaman başlanacak?
Minibüsler, otobüse dönüştürülecek mi?
Ufukta zam var mı?
Yani, toplu ulaşımla ilgili ne var, ne yoksa Çapar’a sordum.
Söyleşi yarın gazetenizde.
***
Havalar iyice ısındı.
Ben, vaka ve vefat sayılarına da bakarak, sıcaklığın artmasını, kabus günlerinin biteceğinin işareti olarak görüyorum.
Yani güzel günler yakın.
Efendim enseyi karartmayalım, iyi pazarlar.