Pandemi tedbirleri gereği, yüz yüze eğitime ara verilirken, okullardaki bulaşıcılık, tartışma konusu oldu. Kaplan Okulları Genel Müdürü Ramazan Sakal, okulların hijyen sınavını geçtiğini belirterek, “Okullar, bulaşıcılığı yüksek yerler olduğu için değil hastalığı kırmak için kapatıldı. Okullar, bir AVM ve restorana göre çok daha güvenli yerlerdir” dedi.
Pandemiden en fazla eğitimin etkilendiğini belirten Sakal, online eğitimi eğitim saymadığı için yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için şu hatırlatmayı yaptı: “Online eğitim de olmasa, eğitim olmayacak.” Sakal, okulların 4 Ocak’ta açılacağını da düşünüyor.
—————————-
Pazartesi Söyleşileri’nde bu hafta eğitimi masaya yatırıyoruz.
Pandemi nedeniyle yüz yüze eğitime ara verilirken, eğitim bu durumdan nasıl etkilendi?
Biz sorduk Kaplan Eğitim Okulları Genel Müdürü Ramazan Sakal yanıtladı.
“ONLİNE EĞİTİMDE ÇIRAKLIK DÖNEMİ GERİDE KALDI”
Okullar geçen yıl kapandıktan sonra, bu yıl kademeli olarak açıldı. Ancak vaka sayısı artınca yeniden uzaktan eğitime geçildi. Bu durum, eğitimin kalitesini nasıl etkiliyor?
Bugünler zor ve çetin günler. Pandemi dünyayı kasıp kavuruyor. Ülkemizde de eylül ve ekim aylarıyla birlikte hasta sayısında artış oldu. Çember daralıyor. Hastalara, geçmiş olsun diyorum. Kaybettiklerimize de Allah rahmet eylesin. Tabii biz eğitimci olarak bu süreçte mart ayından itibaren online eğitimle tanıştık. En çok etkilenen sektörlerin başında eğitim geliyor. Eğitim, ülkemizin geleceği. Öğretmenler, öğrenciler, idareciler bu süreçten etkilendi. İlk 3 ay bir adaptasyon süreci yaşandı. O süreci çıraklık olarak tanımlayabiliriz. Ama küçük bir bocalamayla sistemi kurguladık. Nisan ayının ilk haftası itibarıyla online eğitimde ciddi atılımlar gerçekleştirdik. Online eğitimden, yüz yüze eğitim gibi verim alamazsınız ama zor şartların zor kuralları vardır. Online eğitim olmadığı taktirde eğitim olamayacağı için uzaktan eğitimi nasıl daha kaliteli hale getiririz diye gece gündüz çalıştık. Kendi kurumumuz adına söyleyeyim, ilk 3 ayımızı anketlerle ölçmeye çalıştık. Yüzde 93 oranında memnuniyet aldık. Bu da bizi memnun etti.
EĞİTİM, PSİKOLOJİK OLARAK ETKİLENDİ
Pandeminin öğretmen ve öğrenciler üzerindeki etkileri hakkında neler söylersiniz?
Bir kere öğrenci ve öğretmenler açısından insani anlamda psikolojik etkileri var. Evde kalmak çok önemli sağlık açısından. Öğretmen ve öğrenciler de mecburen evde kaldılar. Özellikle kırsalda teknik altyapıdan yoksun olanlar dışında, pandemi psikolojik olarak etkiledi insanları. Evet öğretmen var, bilgisayar var ama bir de bunun psikoloijk yanı var. Günde 6 saat, 7 saat bilgisayar başında ders görmek fizyolojik olarak çok zordur. Öğretmen de aynı şartlar altında. 3 saat ders verdiğinde, en az 2 saat hazırlanması gerekir. Dokümanlar hazırlayıp, çocukların karşısına online eğitimle çıkıyorsunuz. Biz esnek bir programla süreci yürüttük.
Öğrenciler, uzaktan eğitim modelini benimsediler mi?
Herkesin kafasında bir an önce okuluna kavuşmak var ama bu hemen olmayacak, öyle anlaşılıyor. İlk aylara göre veliler daha bilinçli, öğretmen ve öğrenciler alıştılar. Sadece 1. sınıf ve ana okulunda online eğitim çok zor. Velilerin işin içinde daha çok olduğu, daha fazla katılım gösterdiği, öğretmenin de daha verimli olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
“EĞİTİMDE İNSAN FAKTÖRÜ ÖNEMLİ”
Eğitim kurumlarının uzaktan eğitim için yeterli altyapıya sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?
Daha iyisi her zaman yapılabilir. Özel okulların imkanlarının daha fazla olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Ancak altyapı, teknik donanım dışında insani faktör de var. Öğretmen normal şartlarda tahtada ve çocuğa dokunarak ders verirken, bugün bu imkandan mahrum. Ancak yeni sisteme de hazır olmamız gerekir. Biz de yaz döneminde, uzaktan eğitimin olacağını düşünerek, öğretmenlerimizi eğitime tabi tuttuk. Hala her branşa özgü, online konusunda teknik eğitimler almaya devam ediyorlar. Öğretmenlerimiz, ‘Ben kendi branşıma özgü teknikleri kullanıyorum’ demeye başladı. Evet teknik altyapı olacak, programlar yapacaksınız ama öğretmen ve öğrencileri bu işe dahil edemezseniz başarılı olamazsınız. Biz nisan ayının ilk haftasından itibaren online eğitimi en iyi olan okullarından olduğumuzu velilerin geri dönüşümlerinden öğrendik.
“SIKINTI OLDU AMA AYAKTAYIZ”
Kuşkusuz salgın, en fazla özel eğitim kurumlarını vurdu. Süreç özel eğitim kurumlarını işletme bakımından nasıl etkiledi? Nasıl atlatmaya çalışıyor?
İşletmesel olarak Türkiye’de etkilenmeyen yok. Biz de etkilendik. Ancak etkilenme, sürece nasıl adapte olduğunuza, ilk 2,5 ayda nasıl ilerlediğinize bağlı. Biz online eğitim sürecini iyi geçirdiğimiz ve velilerden memnuniyet aldığımız için kendimizi ispatladık. Uzaktan eğitime karar verildikten sonra özellikle küçük yaş gruplarında bir azalma oldu. 1., 2. sınıfta ve ve ana okulunda yüzde 35 dolayında bir azalma olduğunu duymuştum. Bu oran bizim kurumuzda bu kadar değil. Ama biz de etkilendik. Daha çok küçük yaş grubu sınıflarında bir azalış oldu ama ortaokul ve lise sınıfları etkilenmedi. Neticede işletmesel anlamda sıkıntılar oldu ama ayaktayız.
“ONLİNE EĞİTİM YOKSA EĞİTİM DE YOK”
Özel eğitim kurumları ayakta durmak için hangi tedbirleri alıyor? Bazı öğrenci velileri, uzaktan eğitimi, eğitim saymadıkları için ücret vermekten kaçınıyor. Bu tip durumlarla siz de karşılaşıyor musunuz?
Biz bu durumu insani bir şekilde anlatmak zorundayız. Öğrencisini online yöntemden dolayı eğitimden almak isteyenler kendilerine, ‘ben çocuğumu ne niyetle aldım?’ diye sormalı. Maddi kaygılarla alıyorsa, bunda diyecek bir şey yok. Ama hayat standartlarında bir değişiklik olmayanlara, şunu sormamız lazım: online eğitim de olamazsa ne yapacağız? Çünkü uzaktan eğitim olmazsa, eğitim de olmayacak bu süreçte. Biz, özellikle eylül ayında, yani bakanlığın uzaktan eğitim açıklamasından sona kayıt almaya başladık. İkinci uzaktan eğitim kararı alındıktan sonra da kayıt almaya devam ediyoruz. Yani online eğitim dışında başka bir seçeneğimiz yok. Bu nedenle de online eğitimi iyi yapmalıyız. Maddi sorunlar yaşayan velilere saygı duyarız ama uzaktan da olsa çocuklar eğitime devam etmeli. Bunun bilincinde olan velilerde sorun yaşamadık.
Süreçten etkilenip, okullarını kapatmak zorunda kalan eğitim kurumlarının oranı nedir?
Net bir oran söyleyemem. Ama çevremizdeki insanlardan kapatanlar oldu. Veya şu an beklemede olanlar var. Bizim özel eğitim kurumlarımız kayıt yenilemeleri yapıyor. Okulların ocak ayında açılmasını umuyoruz. Her şey normale dönecek diye umuyorum ama bekleyen çok okul var. Yani mücadele edelim, bu süreci de atlatırız, yeni kayıtlar alıp toparlanırız diyen çok okul sahibi var. Ama bu da biraz güç meselesi. Biz 2011’de başladık eğitime. Bursa’da 4 noktada hizmet veriyor, işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz. Bu süreçten zarar gördük ama bu zarar çok büyük olmadı. Ne öğrencileri derslerden alıkoyacak ne de öğretmenlerimize ücret ödeyemeyecek duruma geldik. Öğretmenlerimiz bilgisayarını açıp, motive bir şekilde derslerini veriyor, idarecilerimiz velilerle diyaloglarını sürdürüyor ve işimizi yapmaya devam ediyoruz.
“OKULLAR HİJYEN SINAVINI GEÇTİ”
Okullar açılmazsa?
Bu süreç atlatılacak. Kötüyü çağırmayalım, başka da bir seçeneğimiz yok. Şu an en kötü senaryo, okulların kapanması ve eğitime ara verilmesi. Böyle bir şey de mümkün olmadığına göre hayat devam ediyor. Eğitime online devam edilmesi kararı çıksa bile en kötü senaryo haftanın 2 günü yüz yüze, 3 günü de online olarak okulların açılması. Bir yazı gelmedi ama sınavların bile okulda yapılması gündemde. Çünkü okullar hijyen ve temizlik konusunda sınavı geçti. Sayın Bakan da bunu söylüyor sürekli. Okullarımızda büyük bir bulaş olmadı. Hiçbir sınıfı online eğitime göndermedik. Gönderen okullar olmuş ama genel olarak devlet okullarında da özel okullarda da bu durum yaşanmadı. Bu nedenle okullar son derece güvenli yerler. Ama ne kadar hijyen olsa da bulaşıcılığı yüzde yüz engelleyemiyorsunuz. Ne var ki bir restorona, bir AVM’ye göre okullarda bulaşıcılık yok. Hastanelerde 5 dahiliye uzmanı çalışıyordu, bugün 1 uzman çalışıyor. Çünkü hastanede bulaşıcılık yüksek. Okulların kapanması hastalığın kırılması için alınmış bir karar. İnşallah faydalı olur ama biz 4 Ocak’ta yine haftada 2 gün de olsa okulların açılacağını düşünüyoruz.
Sadece öğretmen, öğrenci ve okul sahipleri değil servis taşıyıcıları da mağdur oldu.
Öğrenci olmayınca servisler de etkileniyor. Servis şirketleri mağdurlar. Keske eski sistem olsaydı, araçlarda, sınıflarda çocuklar olsaydı. Sadece servisler değil, okullarla çalışan yemek şirketleri de mağdur oldu. Yani hepimiz etkilendik maalesef.
“ÖZEL OKULLARA YÖNELİŞ ARTTI”
Anadolu liselerinin yetersizliği nedeniyle, meslek okullarına gitmek isteyenler, bütçelerini zorlayarak özel eğitim kurumlarına yöneliyorlar. Bu da bir tercihten çok, zorunluluk anlamına geliyor. Bu konuyla ilgili değerlendirmenizi almak isteriz.
Sınavlarda yüzde 8’lik dilime girerseniz iyi bir okula yerleşebiliyorsunuz. Maddi durumlarına göre meslek lisesine gitmek istemeyenler özel okula yöneliyorlar. Keşke böyle olmasa. Çünkü bu durumda nitelikli ve niteliksiz okul ayrımı ortaya çıkıyor. Keşke okulların tümü aynı durumda olsa. Ama bu bir tercih. Tercihini özel okullardan yana kullananlar bu dönem daha fazla. Yüzde 8’lik dilime giremeyen ama yüzde 20’lik dillime giren bir veli, çocuğunu yüzde 70’lik dilime giren öğrenciyle aynı okulda okutmak istemiyor ve meslek lisesini de tercih etmiyor. Karı, koca çalışıyoruz diyerek özel okula gönderiyorlar çocuklarını. Haklılar mı? Kendilerince haklıdırlar. Bu durum bize artı olarak geliyor ama ben böyle olmasını istemem.
“EĞİTİMİ EĞİTİMCİLERLE YAPIYORUZ”
Kaplan Okulları’nı konuşalım biraz da. Kaplan Okulları’nın kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
Bursa’da 2011 yılında dershaneyle ve franchising sistemiyle başladık. 2015’te Nilüfer kampüsünü açtık. 2017’de Yıldırım Millet Mahallesi’nde okulumuzu ve Ovaakça’da fen ve anadolu liselerini açtık. Toplamda 4 kurumumuz var. Geçen yıl franchisingi bırakarak kendi markamızı kurduk. Öğretmenlerimizden kurucusuna ve güvenlik görevlisine kadar ekibimiz aynı. Kendi kabuğumuzdan sıyrılıp, genç ve enerjik ekibimizle daha güçlü atılımlarla, kısa sürede kendi kararlarımızı almak istedik. Markamızı değiştirdik ve ‘Kaplan’ ismiyle yola çıktık. Kaplan, gücü, asaleti çağrıştırıyor. Jenerik olarak çocuklara da güzel geldi bu isim. İstanbul’da atılımlarımız oldu ve bu kentte kurs merkezimiz var. Kaplan, Bursa’nın bir markası oldu. Franchising sisteminin mağduriyetini yaşamış bir kurum olarak evet markamızın Bursa’dan Türkiye’ye yayılmasını istiyoruz ama biz bu markanın daha insani bir şekilde, akademik anlamda franchising veren, sadece para kazanmak için değil, ilmi, bilimi diğer illerdeki firmalara da verebilen, bunu da eğitimin içinden gelen insanlarla yapmayı hedefliyoruz. Farklı bir sektörden gelip de markamızı isteyenlerle değil. Öğretmenlerle bu işi yapan ve Türkiye’de idealleri olan bir kurumuz. Çünkü biz eğitimciyiz, kurucumuz Hakan Hocam da sosyal bilgiler öğretmenidir. Her çocuğa hayrımız olsun istiyoruz. Evet işletmesel olarak para da kazanılacak ama işin vicdani boyutunu hisseden bir kişinin bu işi yapması lazım. Benim 4,5 yaşındaki çocuğum da, kurucularımızın ve öğretmenlerimizin çocukları da kendi kurumlarımızda okuyor. Son derece memnunuz. Aldığımız paraya bakmadan en iyi eğitimi vermeye çalışıyoruz. Bakın mesela, okulların açılıp açılmayacağı henüz belli değilken ve işin maddi boyutuna bakmadan personelimize ve öğrencilerimize tamamlayıcı sağlık sigortası yaptık.
“GÜZEL GÜNLER YAKIN”
Gelecek hedeflerinizle söyleşiyi noktalayalım.
Güzel günler umuyoruz. Güzel günler gelecek. Uzaktan da olsa bu eğitimi yapmak zorundayız. Veliler bu konuda bilinçli olmak durumunda. Biz onlara, onlar bize yardımcı olmalı. Bugünler inşallah geçecek. Daha güzel günler gelip, çocuklarımıza kavuşacağız. Son olarak tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.
FOTOĞRAFLAR: BİRCAN ÖRSEL