Geçen hafta yaygın basında da geniş yer bulan ve tiyatro camiasını  yakından ilgilendiren önemli bir haber vardı.

Nilüfer Kent Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Engin Alkan, ‘danışman’ Feza Soysal‘a tepki vererek istifa etti.

Alkan, tiyatro camiasına mal olmuş, 1 asrı aşkın birikimiyle Türkiye’nin öncü sanat kuruluşlarından biri olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu‘nda uzun yıllar çalışmış, deneyimli, itibarlı ve namuslu bir sanat adamı olarak tanınıyor.

 

***

 

Alkan, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda görev almaya başladıktan sonra,  tiyatroyu adeta ayağa kaldırmış, yönetmenliğini yaptığı Tersine Dünya ve Şark Dişçisi, kapalı gişe oynamıştı.

Önceki gün telefonda istifasının detaylarını konuştuk.

 

***

 

Önce Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun yapılanmasıyla ilgili bilgi verdi Alkan.

Nilüfer Belediyesi’ne bağlı tiyatronun şehir tiyatrosu olarak yapılanması için çıkarılan yönetmelik Belediye Meclisi’nden geçtikten sonra, 1 yıldır Sayıştay‘dan görüş gelmesi için bekliyor.

Yeni yapılanmayla birlikte, tiyatro oyuncuları sınavla belirlenmiş ve  Engin Alkan da sanat yönetmeni olarak atanmıştı.

 

***

 

Alkan şöyle devam etti:

“2 yıl önce Soysal’ın teklifiyle sanat yönetmeni olarak göreve başladım. İşin başında görev tanımımın ne olduğunu konuşmuştuk. Ancak Sosyal, ‘danışman’ sıfatıyla tiyatronun her işine karışmaya başladı. Repertuardan,  oyuncu belirlenmesine, festivallerden, kostüm seçimlerine varıncaya kadar…Danışmanlığın, ne teamüllerde, ne de yönetmeliklerde yeri var. Ayrıca tiyatro, eğitim gerektiren kreatif bir alan. Ancak Soysal, her işe karışmasına rağmen, tiyatrodan anlamayan bir kişidir. Çünkü tiyatro eğitimi almamış. Onun işi daha çok bürokrasi ve siyaset gibi alanlar. Üstelik hiçbir işlemde de hiçbir sorumluluğu yoktu. Bütçelerin ve  harcamaların altına biz imza atıyorduk ancak bu işlemlerde belirleyici olan kişi Feza Soysal’dı. Yani davul bizde tokmak Soysal’ın elindeydi”.

 

 

***

 

Alkan, 2 yıl boyunca Soysal ile çatışmış ve bir seferinde istifasını  sunmuş.

Ancak görevi bırakmamasını isteyen kişi yine Soysal olmuş.

Alkan yetki çatışması işleri etkilemeye başladıktan sonra, Başkan Bozbey’in kapısını çalmış ve olanları anlatmış.

Alkan, Bozbey‘in kendisine hak verdiğini söylüyor.

Bu gelişmenin ardından, geçtiğimiz haftalarda benim de bu köşeden değindiğim gibi Soysal, Nilüfer Halk Evi‘ndeki danışman odasına çekilmiş ve Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nden ayağı kesilmişti.

Ancak Alkan, “Soysal bu süre zarfında, tiyatronun hiçbir bürokratik  işlemini yapmamaya başladı.Kendisine gelenleri, ‘gidin Engin Alkan’a sorun‘ diyerek tersledi. Amacı işlerin tıkanmasını sağlamaktı” diyor.

 

***

 

Tüm bu gelişmelerin ardından Soysal, Alkan’a gidip, geçmişte istifa ettiğini hatırlarak, “Bir kez daha istifa edersen, kabul ederiz” teklifi yapıyor.

Alkan da belediyede yalnız kaldığını düşünerek istifa ediyor.

 

 

***

 

Alkan‘la yeni durumu da konuştuk.

Soysal, oyunculardan imza toplamaya çalışıyormuş yönetmelik değişikliği yapmak için.

Yeni yönetmelik, sanat yönetmenliği pozisyonunun tasfiye edildiği ve  oyuncuların içinde olduğu bir kurulla tiyatronun yönetilmesini içeriyor.

Ancak Sayıştay’dan görüş gelmediği için söz konusu yönetmeliğin akibeti bile belli değilken, yeni yönetmeliğin hayata geçip, geçmeyeceği koca bir soru işareti.

 

***

 

Alkan, Soysal’ın, ‘çoğulculuk’, ‘ortak akıl‘, ‘demokrasi’  gibi kavramları öne sürerek oyunculardan imza almaya çalıştığını ancak planlanan yönetmeliğin son derece sakıncalı olduğunu belirtiyor:

“Yeni yönetmelikte sanat yönetmeni yok. Kurulda oyuncular, hem oyuncu seçecekler, hem de kendileri oynayacaklar. Ancak oyuncu seçimleri ve repertuar gibi işler uzmanlık gerektirir. Yönetmelik değişikliği için hukuken imza  toplanmasına gerek olmamasına rağmen Soysal, gelecekte  yönetmeliğin doğuracağı sakıncalara oyuncuları ortak etmek için imza topluyor. Ayrıca Soysal’ın yine yasal olarak sorumluluğu olmayacak”.

 

***

 

Geçen haftalardan bu yana Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda yaşanan gelişmeleri ve Alkan’ın görüşlerini özetlemeye çalıştım.

Umarım, bu tartışmalardan tiyatro zarar görmez.

 

————————–

 

 

İlçe belediyelerinde yeri olmayan ‘danışmanlık’

 

Kamu kurumlarında, siyasi partilerde ve yerel yönetimlerde, hatta özellikle son yıllarda özel sektörde danışmandan geçilmiyor.

Ancak ilçe belediyelerinde, danışmanlık diye bir kadro yok.

Sadece il ve büyükşehir belediyelerinde danışmanlık kadroları söz konusu.

Yani Feza Soysal örneğinde olduğu gibi ilçe belediyelerinde ‘danışman’ adı altında görev yapanlar, kağıt üzerinde taşeron şirketlerin istihdam ettiği işçi statüsündeki kişilerdir aslında.

Tabii kendilerine danışmanım diyenler, belediye yönetimi isterse memur olarak atanabilirler.

Ancak, ‘danışman’ kadar maaş alamama ihtimalleri çok yüksek.

Ayrıca imza atacakları için, riske girebilirler.

 

—————————–

 

Kılıçdaroğlu’na zor soru: Kumpas davalarında neden yürümedin?

 

Dün Av. Anıl Okan Şen’in, açıklamasına bir cümleyle değinmiştim.

Anıl Okan Şen, eski bir TGB‘li.

Dünkü görüşmemizde, Kasım 2013’te Silivri‘deki Ergenekon  duruşmasında barikatları yıkan TGB‘liler arasında olduğunu hatırlattı.

Ben de gazeteci olarak o gün Ergenekon duruşmasını izlemiştim.

Yani hem orta oyununu andıran duruşmaya hem de dışarıda TGB‘lilerin ağrılıkta olduğu yurtseverlerin eylemine tanık olmuştum.

Anıl Okan Şen, aynı zamanda Askeri Casusluk Davası‘nda yargılanıp beraat eden ve bugün 1. Ordu Komutanlığı’nda görev yapan Yarbay Cem Atilla Toprakkale’nin de kuzeniymiş.

“Çok zor günler geçirdiğimiz, kuzenim Cem Atilla Toprakkale ve yurtseverler Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarda yargılanırken Kılıçdaroğlu yanımızda değildi. Ergenekon’da kendi milletvekili bile yargılanırken yürümemişti Kılıçdaroğlu. Şimdi FETÖ’cüler ve PKK’lılarla birlikte yürüyor” dedi Şen.

Şen, bugüne dek pek dillendirilmeyen bir söylemle Adalet Yürüyüşü‘nü eleştirdi.

Meseleye farklı bir pencereden bakmak isteyenler için Şen‘in sözleri, kayda değer.