Tüm çabalara rağmen müsilaj kâbusu sürüyor. Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Sevim Yürüten, bu yıl deniz sıcaklığının 2 derece yükseldiğini belirterek, “Önlem alınmazsa tabii ki artarak devam edecek” dedi. Marmara Denizi’ndeki kirliliğin tesadüf olmadığını da belirten Yürüten, müsilajın balık popülasyonunu da olumsuz etkileyebileceğini kaydetti. Kirleticilerin farklı yollarla denize ulaştığını ve artık Marmara Denizi’nin özümleme kapasitesini aştığını söyleyen Yürüten, çözüm reçetesi için, bütünsel yaklaşımın şart olduğunu ifade etti.
Herkesi taşın altına elini koymaya davet eden Yürüten, “Denizlerdeki kirliliğin takibi ve yönetimi için bir merkez kurulmalıdır. Gemilerden atık alınması ve atıkların kontrolü yönetmeliği sıkı bir şekilde uygulanmalıdır. Atık su arıtma tesislerine yönelik denetimler sıklaştırılmalıdır. Kaçak deşarjlar tespit edilmeli ve gereği yapılmalıdır. Marmara Denizi’nin korunması, kirlenmesi, rehabilitasyonu konularında kısa ve uzun vadeli önlemler alınmalı, planlamalar yapılmalıdır. Kirliliği engellemek için her alıcı ortamın kendi özgün koşulları değerlendirilerek, havza bazlı su yönetimi ve alıcı ortam esaslı deşarj standardına geçilmelidir” diye konuştu.
Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Sevim Yürüten. Yürüten ile deniz salyasını, Bursa’nın çevre sorunlarını ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü konuştuk.
“DENİZLERİMİZDEKİ TABLO KORKUTUCU”
Marmara ve Ege Denizi’nin üzerini kaplayan deniz salyası, günlerdir temizlenemiyor. Öncelikle deniz salyası nedir ve nasıl oluşur?
Marmara Denizi’nde, deniz suyu sıcaklığı, durağan deniz ve atıklarımızla oluşan fazla besin elementi sebebiyle, çeşitli alglerin bozulma reaksiyonları ile hızla çoğalan müsilajlar (deniz salyaları), deniz yüzeyini kaplayarak oluşturdukları kötü görüntü ve kokularıyla, istemediğimiz durumla bizleri karşı karşıya bırakmıştır. Şu an denizlerimizde korkutucu bir tablo var maalesef. Çocuklarımıza nasıl bir miras bırakacağız?
“KİRLİLİK TESADÜF DEĞİL”
Daha önce deniz salyasını denizlerimizde görmüyorduk. Denizlerimizdeki kirliliğin bu yıl ortaya çıkmasının sebepleri nelerdir?
Aslında son 10 yıldır kısım kısım gözlemliyorduk. Ancak bu yıl çok daha fazla gördük. Marmara Denizi’nde bugün yaşanan müsilaj sorununun zamansal uzunluğu, kapladığı alanın büyüklüğü ve yoğunluğunu göz önünde bulunduracak olursak bugünkü sorun, doğal döngünün dışındaki problemlere işaret ediyor. Denizlerimize atılan atıklar ve iklimsel faktörler bu oluşumu hızlandırdı. Bu sene bahar döneminde deniz sıcaklığı önceki yıllara göre 2 derece fazla. Deniz suyu sıcaklık parametresi, durgun su ve arıtılmamış atık sular bu fitoplankton denilen tek hücreli organizmaların aşırı üremesine yol açıyor. Yaklaşık 25 milyon kişinin yaşadığı Marmara Bölgesi’ndeki yoğun sanayileşme ve yerleşimden kaynaklanan evsel ve endüstriyel nitelikli atık sularımızın, tarımda kullanılan gübre ve zirai ilaçların kontrolsüz kullanımına bağlı oluşan kirletici yükü, gemi taşımacılığından kaynaklı kirlilikler ve kara kökenli diğer kirleticilerin oluşturduğu kirlilik tüm ekosistemi bozmaktadır. Kirleticiler farklı yollarla denize ulaşmakta, özümleme kapasitesi aşılmakta ve alınan önlemlerin yetersizliği nedeniyle günümüzde ciddi kıyı ve su kirliliği ile karşı karşıya kalınmaktadır.
“BALIK POPÜLASYONU TEHLİKEDE”
Deniz salyası, denizlerde yaşayan canlıları nasıl etkiliyor? Balık popülasyonu için bir tehdit söz konusu mu?
Müsilaj deniz suyunun oksijenle temasını azalttığı için tüm deniz canlıları üzerinde olumsuz etkiler yapıyor. Yüzeyde gördüğümüz müsilaj zamanla deniz dibine çöküyor. Deniz tabanına çökmeye başladığında anaerobik şartlar sebebiyle denizdeki çözünmüş oksijen seviyesini düşürmeye başlıyor. Bu da o bölgedeki deniz ekosisteminin tamamını etkileyecek parametre olarak karşımıza çıkıyor. Henüz çok ciddi balık ölümleri gözlemlenmiyor. Fakat müsilaj için acil önlem alınmazsa balık popülasyonuna da olumsuz etki edecektir.
“ÖNLEM ŞART”
Denizlerdeki salya kirliliği, geleceğimize nasıl yansıyacak?
Önlem alınmazsa tabii ki artarak devam edecek. Küresel ısınmanın ve kirliliğin etkilerini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Ayrıca Marmara Bölgesi sürekli göç alan bir bölge ve sanayileşme hızla artıyor. Tarım alanlarında kontrolsüzce zirai ilaçlar, kimyasal gübreler kullanılıyor. Deniz içi trafik sürekli artıyor. Bu unsurların sebep olduğu atıklar, dereler yoluyla, insan eliyle, hava yoluyla sürekli denizlerimize taşınıyor. Bu artış devam ettiği sürece ve önlem alınmaması halinde müsilajı artarak görürüz. Deniz kirliliği gözle görülebilir hale geldiği için gerek karar alıcıların gerekse akademisyenlerin, STK’ların Marmara ile ilgili daha hızlı ve kalıcı önlemler alınmasına yönelik çalışma başlatması olumlu bir aşama olarak görüyoruz. Ancak hemen uygulamalara geçilmeli.
Büyükşehir Belediyesi, Bursa Teknik Üniversitesi’nin çağrısıyla deniz salyası dediğimiz müsilajı, tarım sektöründe kullanarak dezavantajlı durumu avantaja dönüştürmek için harekete geçti. Belediye-üniversite işbirliğiyle, müsilajın tarımda, hayvan yeminde ve bazı kimyasalların elde edilmesinde hammadde olarak kullanılması için çalışma yapılacak. Bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversitelerimizin bilimsel çalışmaları çok kıymetli. Müsilajın oluşmaması için daha çok gayret sarf edilmeli bence. Bu oluşumu temizleyerek yok etmenin pek mümkün olmadığını düşünüyorum. Unutmayalım ki atığın oluşumunu engellemek, atığı bertaraf etmekten hem az maliyetli hem de daha kolaydır. Çevre mühendisliğinde atık hiyerarşisine göre de, atığın oluşumunun engellenmesi veya kaynakta en aza indirilmesi temel prensiptir. Bu Türkiye’ deki çevre mevzuatının uygulanması zorunlu maddelerinden biridir.
Marmara ve Ege kıyılarındaki 43 belediyenin üye olduğu Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği, yazılı açıklama ile çevre felaketi yaşandığını belirtip herkesi göreve davet etti. Açıklamayı bir sivil toplum örgütü değil, elinde yetki olan belediye başkanları yapıyor. O halde çevre sorununun çözümü, belediyeleri aşıyor mu?
Konuyla alakalı tüm kamu kurumları, belediyeler, sanayiciler, sivil toplum örgütleri el ele vermelidir. Hem belediyelere hem de il müdürlüklerine de büyük görevler düşüyor. Bütüncül yaklaşım şart.
Bursa özelinde konuşalım. Deniz salyası Mudanya ve Gemlik’te kendisini gösterdi. Deniz salyasının oluşumunda, Bursa’ya özel sebepler nelerdir?
Bursa sanayi, tarım, yerleşim alanları bakımından Marmara’ da önemli bir konumda. Bölgemizdeki dereler ve göller Marmara Denizi’ne boşalmakta. Bu da ciddi bir kirlilik yükünü denize taşımaktadır. Deniz trafiği açısından da limanlarıyla ciddi bir kirlilik potansiyeli taşımaktadır.
“DENİZİN ÖZÜMSEME KAPASİTESİ AŞILDI”
Belediye ekiplerinin yaptıkları çalışmaların ardından deniz salyasının temizlendiğini ancak birkaç gün sonra yeniden kirlendiğini gördük hep. Bu durumu nasıl açıklamak gerek.
Az önce de bahsettiğim gibi oluşum sebeplerini ortadan kaldırmadığınız sürece, temizlenemeyeceğini görüyoruz. Çünkü artık denizin özümleme kapasitesi aşıldı. İklim ve sıcaklık da uygun şartlar sağladığında bu oluşumlar devam ediyor.
ÇÖZÜM REÇETESİ
Biraz da çözümü konuşalım. Sorunun kökten çözümü için neler yapılmalı?
Marmara Denizi’nin kirlilik problemlerini azaltmak ve sürdürülebilir hale getirmek için bütüncül bir yaklaşım gerekli. Çözüm için herkesin taşın altına elini koyması lazım. Müsilaj için çalıştaylar başladı. Buralardan çıkacak sonuçlara göre acilen harekete geçilmelidir. Denizlerdeki kirliliğin takibi ve yönetimi için bir merkez kurulmalıdır. Gemilerden atık alınması ve atıkların kontrolü yönetmeliği sıkı bir şekilde uygulanmalıdır. Atık su arıtma tesislerine yönelik denetimler sıklaştırılmalıdır. Kaçak deşarjlar tespit edilmeli ve gereği yapılmalıdır. Arıtma tesislerinde azot ve fosfor giderimi sağlayan proseslerin kullanılması sağlanmalıdır. Kirliliği oluşturan tüm parametreler belirlenmelidir. Marmara Denizi’nin korunması, kirlenmesi, rehabilitasyonu konularında kısa ve uzun vadeli önlemler alınmalı, planlamalar yapılmalıdır. Kirliliği oluşturan unsurların halka iyi anlatılması ve bu konuda duyarlılık çalışmaları yapılması gerekmektedir. Kirliliği engellemek için her alıcı ortamın (dere, göl, deniz) kendi özgün koşulları değerlendirilerek, havza bazlı su yönetimi ve alıcı ortam esaslı deşarj standardına geçilmelidir. Marmara Denizi için yoğun kirlilik yüküne maruz kalması nedeniyle konuyla ilgili çevre mevzuatı kapsamındaki yönetmeliklerde yer alan deşarj kriterleri yeniden gözden geçirilmeli, kümülatif etki göz önünde bulundurularak gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
“HAVA KİRLİLİĞİ İÇİN ÇOK ŞEY YAPMALIYIZ”
Sokağa çıkma yasağının yaygın olduğu, özellikle geçen yıl, havası kirli İstanbul ve Bursa gibi kentlerin hava kirliliği ölçümlerinin pozitif seviyeye geldiğini gördük. Yani hava kirliliği, büyük ölçüde azalmıştı. Bugün Bursa’nın hava kirliliğiyle ilgili ne söyleyebilirsiniz?
Biz Bursa Şube olarak 01.02.2021 tarihinde hava kirliliği ile ilgili raporumuzu basın açıklamasıyla duyurduk.
Evet iyileşmeleri gördük ancak Bursa’ da hava kirliliğini azaltmak için daha yapılacak çok şey var. Bursa gibi sanayi şehirlerinde hava kalitesi istasyonlarında sadece temel kirleticilerin (Partikül Madde, SO2, NO2, CO, O3) ölçümleri yeterli değil. Tekstil ve otomotivin başkenti diyebileceğimiz şehrimizde Uçucu Organik Bileşikler (VOC) ile ağır metal ölçümlerinin takibi, insan ve çevre sağlığı için oldukça önemlidir. Şehrimizdeki binlerce sanayi tesisinde 10 binlerce bacadan yayılan VOC’ler ile ağır metallerin kümülatif etkilerinin bilinmesi ve takip edilmesi şu an ilimizin en önemli sorunu olarak karşımızda durmakta. Küresel ısınma tartışmasız bir gerçek ve planlama yapılırken hava kalitesinde oluşacak etkiler hesaba katılarak kararlar alınmalı ve kentin planları, hava kirliliği sorununu çözmeye, iklim krizinin etkisini azaltmaya yönelik “Karbon Nötr Kent” hedefiyle yapılmalıdır.
“BURSA HIZLI VE KONTROLSÜZ SANAYİLEŞMENİN TEHDİDİ ALTINDA”
Bursa’da çevreyi tehdit eden unsurlar nelerdir?
Nilüfer Çayı Bursa’nın kanalizasyonu olarak kullanılmaya devam ediyor. Nilüfer Çayı kirliliği, hep konuşulan ama bir türlü somut adımlara geçemediğimiz bir konu. Kaçak deşarjlara son verilmeli. Tekstil sektöründen kaynaklanan yağ buharı emisyonları ve uçucu organik bileşikler Bursa için çözülmesi gereken öncelikli konular arasında. Ayrıca Bursa, hızlı ve kontrolsüz bir sanayileşme ile karşı karşıya.
İdari tedbirler ve denetlemeler yetersiz mi?
Bu konuda kurumlarımızın ciddi olarak çalıştığını biliyoruz. Ama sonuç olarak bizim gibi sanayileşerek gelişme çabasında olan ülkelerin bocaladığı sanayi – çevre ilişkisi sıkıntısını Bursa olarak biz de görmekteyiz. Her geçen gün ilave önlemler alınıyor fakat bunların hayata geçmesi ekonomik sebeplerden maalesef erteleniyor. Titizlikle bu konunun üzerine gidilmeli kirletenlere gerekli yaptırımlar yapılmalıdır. Trafik emisyonu elektrikli araçlar çıktıkça azalacaktır. Bunlara kamu kurumlarının öncelik etmesi gerekmektedir.
Diğer kentlerde olduğu gibi Bursa’da da mermer ve taş ocaklarının doğayı tahrip ettiğine, yemyeşil dağların, delik deşik edildiğine tanık oluyoruz. Son olarak Başköy’de madenler kapatılmadan terk edildiği için, oluşan havuzlar köydeki hayvanların ölümüne neden oluyor, insanların da can güvenliklerini tehdit ediyor. Maden şirketleri, taahhütlerini neden yerine getirmiyor. Bu durumun sorumluları kimler?
Bu konular hakikaten bizleri de üzüyor. Maden şirketlerinin taahhütleri sıkı bir şekilde denetlenmeli, yaptırımlar uygulanmalıdır. Kurumlar arası koordinasyon da sağlanmalı, mevzuat boşlukları gözden geçirilmelidir.
“KUTLAMA DEĞİL MÜCADELE HAFTASI”
5 Haziran Çevre Günü’nü geride bıraktık. Öncelikle sizin ve meslektaşlarınızın gününüzü kutlarım. Ancak çevrenin her geçen gün kirlendiği günümüzde, ortada kutlanacak bir gün var mı, emin değilim. Bu perspektiften baktığımızda 5 Haziran’ı nasıl okumalıyız?
Teşekkür ediyorum. Aslında kutlama demeyelim, Çevre Mühendisleri Odası yaklaşımı açısından doğru bir ifade olmaz. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 12. Olağan Genel Kurulu’nda, 30 Mayıs-5 Haziran tarihleri arasındaki hafta “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak değerlendirilmekte. Biz de ÇMO Bursa Şube olarak çevresel farkındalıkları ortaya koymak adına hafta boyunca hem belediye başkanlarımızla hem de üniversitelerimizin çevre mühendisliği bölüm başkanları ve değerli hocalarımızla söyleşilerimizi gerçekleştirdik.
Son mesajlarınızla söyleşiyi noktalayalım.
Maalesef çevre sorunları gün geçtikçe artmakta ve özellikle Marmara Denizi’ ndeki son durum canımızı acıtmakta. Bursa’nın gündeminde olan 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve hükümlerinde Marmara Denizi’ nin korunması ilkesini esas almalıyız. Diğer taraftan yeryüzünün en tehlikeli problemlerinden biri olan iklim değişikliği kapımızda. Sorunların bütünsel olarak ele alınıp ekolojik yıkımla toplum olarak mücadele edip, ekolojik sorunlara karşı çözümleri ortak akılla bilimsel ve teknik yollarla ortaya koymalıyız. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak anayasal bir haktır diyerek çevre farkındalığınız için ben size teşekkür ediyorum.