Döviz, kur, faiz eksenine sıkışmış ekonomimizde, nihayet karamsarlık iklimi geçici de olsa dağıldı.
Öyle ki geçen hafta döviz almak için oluşan kuyruklar, dün bozdurmak için vardı.
Kimine göre örtülü faiz artırımı, kimine göre vatandaş mevduatını dövize karşı koruma, kimine göre de Türk lirasını değerlendirme hamlesi şimdilik tutmuş görünüyor.
Tabii bu uygulamanın kalıcı etkilerini görmek için beklemekte fayda var.
Ekonomiyle ilgili bir güzel haberi de ben paylaşayım.
Geçen hafta Dünya Rafting Şampiyonası’nın Orhaneli’nde yapılacağını duyurmuştum.
Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt ile bu dev organizasyonu konuşurken ilçesiyle ilgili farklı gelişmelerden söz etti.
Orhaneli’nde TOKİ’nin yaptığı fiyatı 200 bin ile 270 bin lira arasında değişen 142 sosyal konuta büyük talep varmış.
Nitekim 142 konuta bin 957 kişi talip olmuş.
TOKİ konutlarına bu talep normal değil mi?
Değilmiş.
Geçmişte yine TOKİ, Orhaneli’nde 148 konut inşa etmiş ve 148 talipli zor bulunmuş.
Bugün ise konutlara olan talep yaklaşık 7 kat artmış.
Peki bu canlılığın nedeni ne?
Pandemiyle birlikte Orhaneli ve Dağ ilçelerine olan ilgi hayli artmış.
Dağ Yolu tamamlanınca ilginin daha da artacağını düşünüyor Aykurt.
Ancak asıl neden Orhaneli’ne doğalgaz gelmesi.
Demek ki neymiş:
Sadece ısınma sorununun bile giderilmesi, koca bir ilçenin makus talihini değiştirmeye yetiyormuş.
Fiyatlar düşecek mi?
Döviz nasıl roket gibi fırladıysa, paraşüt misali indiğine de tanık olduk.
Dolar nasıl sert yükseldiğinde fiyatlar da yükseldiyse, sert indiğinde de fiyatların düşmesi gerekir.
Dün önce internetten bir araştırma yaptım.
Mesela ev ve araba fiyatları değişmemişti.
Daha sonra birkaç tanıdığımla konuşup, fiyatların nasıl seyredeceğini sordum.
Onlar da fiyatların ineceğine pek ihtimal vermiyorlardı.
Nasıl ki ürünlerine zam yapanlar dövizdeki yükselişi gerekçe gösterdiyse, bugün de tüketiciler fiyatların inmesini dövizin düşmesini öne sürerek istemeli.
Buna rağmen etiketler değişmiyorsa, kamu iradesi devreye girmeli.
Dolarda terste kalanlar
Dar gelirlinin, yıllarca biriktirdiği 3 kuruşunu korumak için, döviz bürosunun yolunu tutmasını anlayabiliriz.
Tüccarın, girişimcinin, sermayesini eritmemek adına naktini dövize çevirmesini hoş karşılayabiliriz.
Dolar ve euro ile iş yapan ihracatçının kasasında döviz bırakmasını zorunluluk olarak kabul edebiliriz.
Ancak ihtiyacı olmadığı halde, düşük faizli Türk lirası cinsinden kredi çekip dövize yatıranlar, 17, 18 liralardan terste kalanlar var ya.
İnsanın hiç üzülesi gelmiyor.
Çam’dan şok iddialar
Dün Bursa Kantinciler Odası Başkanı Recep Çam, olay.com.tr’de Gündem Özel’de konuğumuz oldu.
Çam sarsıcı iddialar ortaya attı, ilginç gelişmelerden söz etti.
Bursa Kantinciler Odası’nın 15 Ocak’ta genel kurulu var.
Çam’ın da aday olduğu seçimde, karşısına rakip veya rakipleri çıkacak.
Çam tam da bu noktada, şu çağrıyı yaptı:
“Üyelerimiz aday olacakların GBT’sine baksınlar.”
Çam’ın paylaştığı bir diğer bilgi de Türk-Eğitim-Sen’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan talebi.
Sendikanın talebi şöyle:
“Pandemi döneminde ekonomik sıkıntı yaşayan işletmelere kolaylık olması amacıyla kira bedelinin yüzde 50’sinin alınması kararlaştırılmıştı. Ülkemizin değişik yerlerinden sendikamıza ulaşan çok sayıda okul müdürümüz, bu öğretim yılında artık normale dönüldüğünü, dolayısıyla MEB’in bu kararının gözden geçirilmesini ve okullarımızın kantin kiralarının tahsilinde de normale dönülmesini talep etmektedir.”
Yani Türk-Eğitim-Sen, kantinci esnafının kira indiriminin kaldırılmasını talep ediyor.
Doğal olarak kantincilerin temsilcisi olan Recep Çam da sendikanın bu talebini eleştiriyor, yersiz buluyor.
Dahası, eğer kira indirimi kalkarsa kantincilerin yüzde 70’inin batacağını öne sürüyor.
Çünkü her ne kadar yüz yüze eğitime geçilmiş olsa da hem karantina sınıflarından dolayı öğrenci mevcudu düşmüş, hem de öğrencilerin önemli bölümü yemeklerini evden getiriyormuş.
Yani Çam, Türk-Eğitim-Sen’in talebinin kantinci esnafına darbe vuracağını söylüyor.
Tabii kabul edilirse.