Yaygın basının pek ilgisini çekmese de CHP‘de, çok önemli bir karar alındı.
Dün de düşüncemi paylaştım; bu karar bir devrim…
Parti içi demokrasinin ete kemiğe bürünmüş hali, tıkanan demokrasi kanallarının yeniden açılmasıyla eş değer…
Dahası, lider sultasını yerleyeksan eden bir uygulamaya geçiş yapıyor CHP‘liler.
Lider sultasını yıkan da yine bir lider oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu, bugüne kadar hiçbir genel başkanın yapamadığını yapıyor ve büyük bir riske girerek, üyenin önüne sandık koyuyor.
Aslında bu, kağıt üzerinde bir risk.
Nitekim Kılıçdaroğlu, milletvekilliği listesindeki yetkisini üyeye devrederek, aslında güçlenerek çıkacak bu süreçten.
Üstelik böyle bir zorunluluğu olmamasına rağmen, Siyasi Partiler Yasası‘nı da zorlayarak, hakim nezaretinde, üyelerin tamamımın katılacağı seçimin yapılmasını sağlayarak.
CHP’de kiminle konuştuysam, herkes çok mutluydu.
Bursa Büyükşehir eski Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser, önseçimi, son yılların en büyük siyasal olayı olarak değerlendirdi ve “Bu müthiş bir gelişme” dedi.
Yıllar önce BUSİAD olarak, önseçim önerisinin de olduğu parti içi demokrasi konulu bir kitapçık bastırdıklarını hatırlatan Bilenser, o günlerde bu önerilerinin siyasi partiler tarafından hayata geçmediğini anlattı.
Bilenser, “Hasta demokrasimiz için, ilaç tedavisi” olarak nitelendirdi önseçim kararını.
Önseçim gelişmesi, diğer siyasi partilerin tabanını da harekete geçirebilir.
AKP‘de her ne kadar temayül yoklaması adı altında bir seçim yapılsa da, hem bu seçim tüm üyeleri kapsamıyor hem de sandık sonucunun bağlayıcılığı yok.
MHP’deyse, temayül yoklaması bile yapılmıyor.
Bu gelişmeyle birlikte, artık CHP örgütlerinin hiçbir mazareti kalmadı.
Çünkü kendi vekillerini kendi seçecekler.
Örgütler, 7 Haziran’da, partilerini iktidara taşıacak oy oranına ulaşamazlarsa, sorunu kendilerinde aramalılar.
AKP’de 2 ciddi aday adayı
AK Parti kurucu il başkan vekilliği…
Ak Parti il başkanlığı…
İl Genel Meclisi grup başkan vekilliği…
İl Genel Meclisi başkanlığı…
AK Parti Bursa milletvekilliği…
Maliye Bakanlığı müşavirliği…
Tüm bu sıfatları taşıyan isim Mehmet Tunçak, birkaç gün önce sessiz sedasız milletvekilliği için yeniden yola çıktı.
Yani başvuru yaptı.
Listeye girer mi, bunun kararını Ankara verecek, kuşkusuz.
Başvuru yapmaya aday bir diğer isim de eğitimci Gıyasettin Bingöl…
Bingöl de, 2004 yılından bu yana parti üyesi.
O da İl Genel Meclisi‘nde görev aldı, İl Hakem Kurulu başkanlığı görevini yürüttü.
Adı il başkanlığı için geçmişti.
Ancak 2 dönemdir zorladığı milletvekilliği adaylığı için bir kez daha şansını denemek için yola çıktı.
Tunçak da Bingöl de, ciddi aday adayları.
Akdoğan’dan partililik tarifi
CHP milletvekili aday adayı Gürhan Akdoğan, dünkü yazımdan sonra arayarak, özellikle, ‘Baykalcı’ ve ‘ulusalcı’ nitelememle ilgili görüşlerini paylaşmak istediğini söyledi.
Hay hay…
İşte Akdoğan‘ın açıklaması:
“Sevgili Özdal, evet yazdığınız üzere küçük bir toplantıda seçim süreci konuşuldu. Önümüzdeki süreçte ne yapılacağı konusu bir ön değerlendirmeden geçirildi. Görüşmeler halen devam ediyor. Bu toplantılar ise genişleyerek devam edecektir. Öncelikle ifade etmeliyim ki ben ne Baykal’cı ne İnönü’cü ne Kılıçdaroğlu’cuyum. Ben o koltukta oturan tüm genel başkanları Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini yaşatacak onun koltuğunda oturan vekiller olarak görürüm. Yöneticiler, genel başkanlar gelip geçicidir. O onurlu görevlerde hepsi çok önemli hizmetlerde bulunmuşlardır, esas olan örgüttür ve parti kalıcıdır.
Partili kimliğim partinin ilkelerini, tüzüğünü, programını, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve değerlerini, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini, Cumhuriyetçiliği, Milliyetçiliği Halkçılığı, Devletciliği, Laikliği, Devrimciliği savunmayı gerektirir ve ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Ulusalcılık da bu tarifin içindedir. Ve ben de, ülke, toplum çıkarları doğrultusunda bir yurtsever olarak bununla ve sol kimliğimle yaşamaya devam edeceğim”.